Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

242 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Çekmecede bırakılan hayatlar...
Hepimiz topraktan gelip, toprağa gitmeyecek miydik? O zaman ne içindi bu kavga? Ne içindi bu ölümler, zulümler, kimin içindi..?        Bu kitapta üç kişinin yaşadıklarıyla yüzleşmeleri yerine, yaşadıklarından kaçıp hayatlarına başka bir yerde devam etmeleri sonucunda; yollarının kesişip aslında kaçtıkları şeyin onlardan önce gittikleri yerde bulunmasıyla hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeleri anlatılıyor. "Yeryüzünde büyük insanlar var: Peygamberler, başkomutanlar, vatan kurtaranlar, insanlığa hizmet eden bilim adamları... Küçük insanlar da var: Fener bekçisi Affan gibi. Ama hepsi yataklarını kazarlarken, amaçlarına ulaşırlarken aynı emeği harcarlar. Tıpkı büyük ırmaklarla, küçük çaylar gibi. Hepsi sonunda denize ulaşırlar. "(syf78)         Gelelim kitabımıza; Kocaeli'de Karadeniz kıyısında bir sahil kasabası olan, Yeşilçay'da bir yanda zengin bir adamın komünist oğlu Erol, bir yanda komşunun ülkücü yeğeni Yusuf ve diğer yanda eski devrimcilerden avukat Suat bey. Bu üç kişinin karşılaşmasıyla birbirlerinin hayatlarındaki etkileriyle karşınızdayız.         Erol: Kasabanın tanınmış zenginlerinden olan Mehmetali beyin oğludur. Denizcilik okumak için gittiği İstanbul'dan iki sene sonra Yeşilçay'a babası ve ablasının yanına geri dönmüştür. Geri dönmesinin sebebi, bombadır. İstanbul'da okuduğu yıllarda ülkücülerin kahveye attığı bomba sonucu aklı orada kalır. Ne zaman o olayla ilgili bir anı aklına gelse bayılıverir. Erol hayattan ne isteyip ne istemediğini, ne yapıp ne yapmayacağını düşünmek zorundadır. O sırada karşısına Yusuf çıkar.        Avukat Suat: Gençliğinde sol görüşlü öğrenciler için mücadele eden sonrasında, gençliğini adadığı devrimciliğin şu ya da bu isimle devam ettiğini görüp bu sistem var oldukça elinden bir şey gelmeyeceğini düşünüp, bunu neden yapıyorum diye düşünerek, eşi ve çocuklarını bırakıp Yeşilçay'a yerleşir.         Yusuf: Komşunun ülkücü yeğenidir. Yaşanan cinayetler sonrasında örgüt tarafından saklanması söylenir. O da Yeşilçay'a halasının yanına yerleşir. Kendisini takip eden iki kişiyi görene kadar kimseye bir şey yapmaz ama sonrasında... Devamı kitapta :) Eserimiz; Yürekten inanıp, inancı uğruna neler neler yapacağını, gençliğin, geleceğin nasıl mahvolduğunu gözler önüne seriyor.             Bu değil miydi asıl sorunumuz: Yaşanan olaylarla kalıp, onlarla yüzleşmemek, onları kabullenmemek. Psikolojide vücuttaki her ağrının yaşananlara dair bir travması olduğu söylenir. Kişi bu durumda yüzleşmek yerine, sorunlardan kaçar ya da halının altına süpürürse birgün bu ağrılar gün yüzüne çıkıp insanda birçok hastalığa hatta ölüme bile yol açabilir. Bu sebeptendir ki terapilerde çocukluğu inilir. Bu yüzden sevgili okur; halının altına süpürdüğünüz ne varsa yüzleşin onunla... Belki de gitmek iyi bir fikir değildir... "Gizli gizli acılarla kavrulduk. Kendi içimizde, kendi başımıza çektik acılarımızı. Artık acılarımız sona ersin. Umutlanmak hakkını bulalım kendimizde. Evimize yeniden sağlık, sevinç, umut dolsun! " (syf186) Kitapla kalın...
Güz Gelmeden
Güz GelmedenSelçuk Baran · Yapı Kredi Yayınları · 2019248 okunma
·
792 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.