Onların HikayesiBarış Bıçakçı ilk olarak arkadaşlarıyla çıkardığı şiir kitaplarıyla sesini duyuruyor okura. Milenyumda klasik edebi geleneği yerle bir eden eserlere güzel bir örnek olan Herkes Herkesle Dostmuş Gibi romanı yayınlanıyor.
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi'ye başlamak ve devam edebilmek oldukça güç. Üç girişimim nihayetinde ilk okumamı tamamladım. Katı bir eser değil Bıçakçı'nın kitabı, elde tutulamıyor haliyle. Avuçlara sığan tek unsur mekan; Ankara. Bir Ankara romanı demek yeterli değil elbette. Zaman, bir günü kapsıyor, geçmişe dönüşlerle birlikte. Roman ya da novella her ikisi de denebileecek Herkes Herkesle Dostmuş Gibi'nin karakteristik yanı insan seslerinden oluşması.
İlk kez Barış Bıçakçı okuyorum, ilk romanıyla başladım ve bu kitap özel bir hediye benim için. Hediye kitaplar insana bir sorumluluk yüklüyor, hediye edenle beğeniler uyuşacak mı, okurun kulvarı içinde yer alan bir eser mi bu, hakkı verilebilecek mi?.. Şahsen sayılıdır kitap hediyesini kabul ettiğim arkadaşım. Anlayacağınız pek kıymetli benim için eser. Bir çok kez başlama sebebim de güzel bir şekilde incelemek isteğimden dolayıydı. Başaramayacağım hayalimdeki şekli ama şimdilik düşüncelerimi paylaşmadan da edemeyeceğim.
Edebiyat tarihi kurallarıyla kuralsızlığıyla pek çok evrim aşamasından geçti ve geçmekte. Postmodern unsurları bünyesinde barındıran romanda, konu karakterler hemen hemen modern insanlar. Toplumu anlatıyor Bıçakçı, tek tek ve tümüyle insanların zihinlerine girerek başarıyor anlatımını. İlk etapta karakter ağırlıklı bir eser oluşunu anladığım için tek tek kişileri not alıp ne zaman bağ kuracağım diyerek okumaya devam ettim. Kitabın ilk yarısını geçince anlamsız bir çaba olduğunu gözlemledim ve pes ettim. Ses, ses, ses ve sesler, iç sesler... Dostların sesleri. Sesler arası yağ gibi geçişler. Bir şehirde yaşayan onlarca insanın susmayan sesleri. Herkes Herkesle Dostmuş Gibi, Onun Hikayesi değil, Onların Hikâyeleri...
Onların Hikâyeleri
Klasik edebiyat anlayışı destandan, tragedyaya, hikaye, öykü, roman gibi tüm türlerde sayılı karaktetleri ağırlık merkezine alarak ilerler. Hikâyenin kahramanı, iyi ve kötüsü, güzel ve çirkini, katil ve polisi vardır. Geri kalan her şey teferruattır. Bıçakçı'ya göre değil, bir aşk hikayesisin de bir evlilik yahut dostluğun da tarafları vardır, herbirinin farklı bakış açıları, farklı his ve kaygıları vardır. Tüm bunları konuşturabilmek, kamera açılarını pürüzsüz şekilde değiştirebilmek yazar ve okur için de zordur. Bu yüzden yazar kadar okuru da yoran bir eser olduğunu söylemek gerekiyor. Kitabın ismi mesajı doğrudan veriyor diyebiliriz ve zaten Bıçakçı'nın mesaj verme kaygısı da yok.
Bir şiir bir romanı doğurabilir.
Eserin en önemli son yanı ise "an". Horatius'un meşhur öğretisi "Carpe Diem" , Jorge Luis Borges'in "Anlar" şiiri Barış Bıçakçı'ya esin olmuş gibi duruyor. Borges'in şiirinin anlamsal doğrultusu romanla çok daha uyuşuyor diyebilirim. Tüm anlarda, seslerini duyduğumuz tüm insanların modernliğin getirdiği bir bunalım yaşadığı, iç ve dış renklerinin pek tutmadığı, aslında herkesin pek de dost olmadığını görüyoruz. Ama Herkes Herkesle Dostmuş Gibi.
Türk Edebiyatı mükemmel çağdaş yazarlar büyütüyor gövdesinde. Çok küçük uzaklaşalım bu günden, yine Ankara'ya gidelim, Yenişehir'e. Bir kadın vardı, Tutkulu Perçemleri olan cıvıl cıvıl bir kadın. Edebiyat adına harika bir biçemsel başlangıç yaptığı perçemleri onun Tante Rosa teyzesinin özgürleşme serüvenine ışınlamıştı. Ve o kadının toplumsal cinsiyet eşitliği davası için yazan kalemi bir anda demir parmaklıkların ardında hareket etmek zorunda kalmıştı. Tutsak, özgür, zeki, cesur ve yenilikçi bir yazardı Sevgi Soysal. Yine Ankara'da Yenişehir'de tam da bir Öğle Vakti'nin romanını yazmıştı. Tıpkı Bıçakçı'nın yazacağı gibi. Evet iki eser birbirine çok benziyor ve Soysal'ın gezen bakışları Bıçakçı'da da devam ediyor. Yenişehirde Öğle Vakti'nde konular daha katı ve sonuçta elde tutulabiliyor. Bıçakçı'da romanın başı ve sonu arasında koskoca anlar ve insanların uzak taneleri salınıp yitiyor. Bıçakçı Soysal'ın biçim oyununu daha da zorlayan özel bir yazar diyerek noktalıyorum.
"Kafam karmakarışıkkarmakarışık" ... "İyi bir şey yaptım." diyen Bıçakçı ile okurluğunuza biraz efor sarfettirmek güzel olabilir...