Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

92 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yasak Bir Aşkın Gölgesinde: Phaedra
“Çöz şu neşesiz gençliğinin bağlarını; yolu tut dört nala, bırak dizginleri, durdur kayıp gitmesin yaşamın en güzel günleri.” - Seneca 1. Giriş: Bu inceleme yalnızca kitaba dair değildir. Seneca’nın hayatına, felsefi görüşlerine, esin kaynaklarına, mitolojik bağlarına, Yunan ve Roma düşünce dünyalarına ve son olarak tragedyanın edebiyat dünyasındaki yansımalarına değinmeye çalıştım. Zaman ayıracak olanlara teşekkür ederim. 2. Seneca Kimdir? Antik Roma’nın en önemli filozoflarından ve edebiyatçılarından
Seneca
Seneca
, M.Ö. 4’te doğdu. Yapıtlarıyla Antik Yunan ve Ortaçağ dünyası arasında âdeta bir köprü görevi gördü. Yunanistan’ın düşünce dünyasını kendi felsefesiyle birleştirerek Roma uygarlığına önemli eserler kazandırdı. Aynı zamanda Mısır valisinin eşi olan teyzesi tarafından imparatorluğun başkenti Roma’ya getirildi. Burada eğitim gören Seneca, atlı sınıfına mensup nüfuzlu bir aileden geliyordu. Hatip olarak bilinen babası Marcus Annaeus Seneca ise Latin dünyasında “Yaşlı Seneca” olarak anılırdı. M.S. 65 yılında, imparatorun emrine uyarak bileklerini kesen Seneca intihar etti ve düşünce dünyasının en büyük isimlerinden birinin hayatı trajik bir şekilde son buldu. 3. Seneca’nın Stoacı Görüşlerine Dair Kısaca: Başarılı bir söylev ustası olan Seneca, Stoa felsefesinin de en önemli temsilcileri arasında yer aldı. Kıbrıslı
Zenon
Zenon
tarafından oluşturulan ve özünde kinik felsefe ve
Sokrates
Sokrates
çi felsefeye dayanan stoacılığın doğaya uygun yaşamını destekleyen ve sürdüren Seneca’nın felsefi eserlerinin yanı sıra edebi eserlerinde de buna yönelik çıkarımlar yapmak mümkündür. Erdemin dıştan gelen bir şey olmadığını, insanın içinde bulunan bir unsur olduğunu söyleyen filozof ayrıca hazların ve zenginliğin insana mutlak mutluluk sağlamayacağını da ifade ediyordu. Seneca’nın tanrı görüşü ise aşkındır ve bu durum yapıtlarında gözlenebilir. 4. Sürgün Yaşamı ve Ölümü: Roma İmparatorluğu dünya üzerinde en uzun süre varlığını sürdüren devlettir. Antik zamanlardan Ortaçağ’ın sonuna dek süregelen köklü bir imparatorluktur. 2’ye bölünmesi, diktatörlük ve cumhuriyet yılları gibi çok önemli evrelere sahip olan Roma aynı zamanda dünya tarihine birçok alanda en fazla katkıda bulunan medeniyet olma özelliğini taşır. Bu alanlar içinde bu yazının içeriğine en yakın olanlar kuşkusuz edebiyat ve felsefedir. Seneca da her iki alanın başarılı temsilcileri arasında yer alır ve gerek kendi döneminde gerek imparatorluğun sonraki yıllarında ismi her zaman ön sıralarda yer alan, eserleri ve fikirleriyle ölümsüzleşen bir isimdir. Roma büyük devlettir fakat büyük devlet aynı zamanda siyasi arenada da çok fazla hareketlilik anlamına gelmektedir. Kimi dönemlerde iç savaşlar da yaşayan bu imparatorluk birçok suikast ve darbe de görmüştür. Yine böyle zamanlardan birinde aktif siyasi hayatını devam ettiren Seneca da sürgün cezasına çarptırılmıştır. Tıpkı
Marcus Tullius Cicero
Marcus Tullius Cicero
ve
Ovidius
Ovidius
gibi diğer Romalı düşünürlerin başına gelmiş olan şeyi o da yaşamıştır ve bir dönem vatanından uzak yaşamak zorunda kalmıştır. Döndükten sonra ise adı suikast söylentilerine karışmış ve ölüm cezası verilmiştir. 5. Antik Yunan’ın Mirasını Devralan Antik Roma: “Ne geçici bir nimet, ölümlüler için şu güzellik, kısacık ömrün küçücük hediyesi, nasıl kayıp gider hızla, koşar adımlarla!” (sayfa 38) Bilimsel düşüncenin yanı sıra, felsefe ve edebiyatın da doğduğu topraklar olarak Antik Yunanistan’da yüzlerce filozof, yazar, şair ve bilim insanı yaşadı. Yüzyıllara yayılan bu sürecin sonucunda birçok eser ortaya çıktı. Günümüzden çok önce yaşanan bu süreçte birçok yapıt zamana yenik düştü ve modern çağlara dek ulaşamadı. Düşünce dünyasının bayrağını Antik Yunan’dan sonra taşıyan bir diğer uygarlık ise Antik Roma’ydı ve âdeta Grek düşüncesinin Latin dünyasına bir uyarlaması gibiydi. Fakat bu bir kopyalamadan ziyade, esinlenme anlamına geliyordu ve Helen dünyasında üretilen her bilimsel, felsefi, sanatsal eser aynı zamanda Roma’da da üretiliyordu. Büyük İskender’le başlayan Avrupa, Balkanlar, Anadolu, Ortadoğu, Asya ve Afrika’nın Helen kültürüne bürünmesi, Roma İmparatorluğu’nun genişlemesi ile birlikte yerini Latin kültürüne bırakmıştı. Edebiyat dünyası da bu esinlenmenin odak noktalarından biriydi. Yunan Mitolojisi’ni büyük oranda benimseyen Latinler’in Roma Mitolojisi’ne olan bağlılıkları hem dini inanç noktasındaki boşluğu doldurmuş hem de düşünce dünyalarında geniş bir yankı uyandırmıştır. Antik Yunan’ın büyük tragedya yazarlarının mitoloji kaynaklı hikâyeleri halka açık tiyatrolarda oynanarak Romalılar’ın günlük yaşamlarına da konuk olmuş ve eserler basılı olarak da elden ele dolaşarak ilgiyle okunmuştu. Bu tiyatroların büyük çoğunluğunun günümüzde Anadolu sınırları içinde kalmış olduklarını düşündüğümüzde, binlerce yıl önce yerin ve göğün ve tiyatroseverlerce inletildiğini söyleyebiliriz. 6. Grek Tiyatrolarının Latin Gözüyle Yeniden Ele Alınışı:
Aiskhylos
Aiskhylos
,
Sophokles
Sophokles
ve
Euripides
Euripides
’in başta
Homeros
Homeros
eserleri olmak üzere Yunan Mitolojisi'ne dayanan eserlerini Roma dünyasıyla buluşturan yazarların başında ise ünlü filozof Seneca gelir elbette. Euripides’in
Medea
Medea
adlı oyunundan yola çıkarak aynı adla
Medea
Medea
oyununu yazmıştır. Yine Euripides’in
Troyalı Kadınlar
Troyalı Kadınlar
’ını merkezine alan
Troialı Kadınlar
Troialı Kadınlar
’ı da (incelemesi için bakınız: #163915357) Latin bakış açısıyla ele alınmıştır. Aynı ismi taşımasa da aynı konuya odaklanan
Phaedra
Phaedra
adlı oyunu ise Euripides’in
Hippolütos
Hippolütos
isimli oyunuyla paralellik gösterir. Tabii ki esinlenmeler bununla da sınırlı değil fakat ülkemizde yayımlananlar şimdilik 3 kitaptan ibaret. Seneca'nın nispeten daha özgün olan ve Roma'da geçen
Octavia - Bir Roma Tarihi Draması
Octavia - Bir Roma Tarihi Draması
adlı oyunu da okunmaya değer elbette. 7. Oyundaki Karakterler Üzerine: “Uçarcasına geçip gider zaman, hercai kanatlarıyla, tezcanlı Kader, hiç kimseye göstermez sadakat.” (sayfa 59) Theseus: Yunan Mitolojisi’nin en ünlü kahramanlarından biridir. Phaedra’nın kocası ve aynı zamanda Hippolytus’un babasıdır. Dostu Lapith Kralı Pirithous’la birlikte yeraltı dünyasına gider. Amaç, dostunun eşi Persephone’yi Hades’in elinden kurtarmak ve yeniden yaşayanların dünyasına getirmektir. Amazonlar’ın kraliçesi Antiope’yi kaçırarak Atina’ya getirir ve ondan oğlu Hippolytus doğar. Amazonlar’ın Atina’ya saldırması sonucu Antiope ölür ve bunun ardından Theseus Phaedra ile evlenir. Fakat
Apollodorus
Apollodorus
ve
Plutarkhos
Plutarkhos
gibi antik dünyanın önemli tarihçilerinin aktarımlarına göre ise Theseus Phaedra ile evlendiğinde Antiope hâlâ hayattadır ve Amazonlar buna çok öfkelenerek Atina'ya savaş açarlar. Phaedra: Theus’un karısı ve Hippolytus’un üvey annesi olan Phaedra, mitolojinin gözü yaşlı kadınlarından biridir. Fakat onun yaşadıklarına başkaları değil bizzat kendi tutkuları neden olmuştur. Kara sevdaya tutulduğu kişi üvey oğlu Hippolytus’tur. Bunun yanlış olduğunu bilmesine rağmen kendini engelleyemez ve yaşadığı şiddetli duygular onu darmadağın eder.
Kral Oidipus
Kral Oidipus
’ta gördüğümüz anne ile oğul arasında yaşanan ilişki bir bilinmezlik sonucu meydana gelmiştir fakat burada daha da ürkütücü bir durum söz konusudur. Bilinçli bir aşk söz konusudur ve üstelik bunun gerçekleşmesine yönelik hamleler görmekteyizdir. Hippolytus: Antiope ile Theseus’un oğlu olan Hippolytus, tıpkı annesi gibi dağlarda ve ormanlarda vaktini geçirir. Şehir hayatıyla ve kadınlarla pek bir ilgisi yoktur. Amazon kadınlarının oğullarını sakat bırakmaları ve öldürmeleri Hippolytus için geçerli olmaz ve o hayatta kalır. Avcılık konusunda yetenekli olan Hippolytus’un hayatı üvey annesi Phaedra’nın ona aşık olduğunu öğrenmesiyle âdeta cehenneme döner. Kabullenemediği bu durum karşısında öfkelenir ve kendine kızar. Sütanne: Uzun yıllar Phaedra’nın yanında yaşayan ve ona sütannelik yapan kadının ismini bilmeyiz. Oyunda da karşımıza "Sütanne" adıyla çıkar. Phaedra’nın kapıldığı çılgın aşk konusunda soğukkanlılığını korur ve onu bundan vazgeçirmeye çalışır. Fakat kara sevdaya tutulan Phaedra’nın bilgece yaklaşımlara kulakları tıkalıdır. 7. Esiri Olunan Tutkular ve Darmadağın Olan Hayatlar: “Gençliğinin farkına var artık, sal yüreğini: kaldır alev alev yanan meşaleni, cümbüş eyle geceleri, şu kaygı yükünü boşaltsın Bacchus, bırak. Yaşamın keyfini çıkar, bak hızla geçip gidiyor zaman.” (sayfa 23-24) Özü itibarıyla yasak bir aşkı konu alan bir trajedidir Phaedra. Euripides’in Hippolütos adlı tragedyasında da gördüğümüz bir öykünün Seneca’nın bakış açısıyla yeniden yorumlanmasıdır. Elbette Seneca yapıtını kaleme alırken kendinden bir şeyler katmayı da ihmal etmiyor ve ortaya başarılı bir eser çıkarıyor. Yaklaşık 2 bin yıldır varlığını sürdüren bu eserin insanın en kadim duygularından birini anlatıyor olması şaşırtıcı değildir. Aşk denen olgunun kimler arasında cereyan ettiği veyahut kimin kime aşık olduğu son derece önem teşkil eden bir konudur. Ve aşk kavramında yakın çevreyle ilişki kurmaya yer yoktur. Bu dünya var olduğu andan beri birçok uygarlıkta geçerli olan ana kurallardan biridir. Ensest yanlıştır ve olmamalıdır. Lakin insanın olduğu her yerde geçerli olan kurallar aynı zamanda çiğnenmek içindir ve er ya da geç birileri bu kuralları çiğneyecektir. Bu sebeple insanlık çeşitli yasalara ihtiyaç duymuş ve adalet kavramının oluşmasına neden olmuştur. Bu kavramın kuralları kimi zaman evrenseldir kimi zaman da devletten devlete değişiklik gösterir. Bütün dinlerde ve modern bütün toplumlarda yasaklanan bir kavramdır ensest ve cezaları da ağırdır. Antikçağ’da, Yunan dünyasında karşımıza çıkan kimi öykülerde bu kavramın varlığına rastlarız. Phaedra tragedyası da bu öykülerden birini anlatır bize fakat burada yaşanmışlıktan ziyade hisler ön plandadır. Eğer engellenmezse bir facia olacaktır izlenimi yaratılır ve okur/izleyici olarak bizler de içten içe böyle bir şeyin yaşanmaması için dua ederken buluruz kendimizi. Zira düşüncesi bile mide bulandırıcı olan ilişkinin göz göre göre yaşanması ihtimali elbette okurken bile rahatsız edeceği anlamına gelir.
Sophokles
Sophokles
’in Kra Oidipus’unda karşımıza çıkan anne ve oğulun cinsel birlikteliklerinin ne kadar yakışıksız olduğu birçok kez dile getirilir ve hatta psinikanalist
Sigmund Freud
Sigmund Freud
bu trajediyi daha yakından inceleyerek bir “Oidipus Kompleksi” geliştirmiştir. Mitolojiden yola çıkılarak psikoloji bilimine katkıda bulunan Elektra Kompleksi de yine bir diğer önemli öyküdür. Henüz tam olarak bilimsel bir dille ifade edilmese de, bir Phaedra Kompleksi’nden de bahsedilebilir pekâlâ. 8. Plutarkhos’un Anlatımıyla Theseus: Romalı tarihçi
Plutarkhos
Plutarkhos
’un kaleme aldığı Paralel Hayatlar dizisi antik dünyanın en önemli metinlerinden biridir kuşkusuz. Yunan dünyasının gerçek ve mitolojik kişilerini Roma dünyasının gerçek ve mitolojik kişileriyle karşılaştırdığı bu eserlerden biri ise
Theseus - Romulus
Theseus - Romulus
’tur. Romulus, Roma’nın mitolojik kurucu kahramanıyken, Theseus de Yunanistan’ın mitolojik kurucu ve kurtarıcılarından biridir. Aynı zamanda büyük bir Yunan kahramanı olan Theseus birçok mitolojik öyküde başroldedir. Plutarkhos’un aktarımına göre Thesus, Küçük Asya’ya doğru yaptığı seferlerden birinde Doğu Karadeniz civarında yaşadıkları söylenen Amazonlar’ın ülkesine gider ve orada topluluğun kraliçesi olan Antiope’yi kaçırır. Atina’ya döndükten sonra ise ikilinin bir oğlu olur, bu kişi, Euripides’in tragedyasına da ismini veren Hippolytus’tur. Sonrasında Theseus, Girit Kralı Minos ile Pasiphae’nin kızı Phaedra ile evlenir. Fakat Thesus’un Minos ailesiyle tanışması bundan çok daha öncedir aslında. 9. Ariadne’nin Theseus’a olan Aşkı: "Ama başka, daha büyük bir acı yükleniyor şu benim kederime. Ne gece dinlendiğimde çözülüyor kaygılarım, ne de derin bir uyku çektiğimde." -Phaedra (sayfa 6) Ariadne de mitoloji dünyasında karşımıza çıkan hüzünlü kadınlardan biridir. Onun tutulduğu aşk da yine kara sevdaya örnek olarak gösterilebilir. Atina’nın kurtarıcısı Theseus’a beslediği sevgiye karşılık bulamayan Ariadne’nin bundan sonra yaşayacakları da son derece üzücüdür. Tıpkı kardeşi gibi Phaedra da gönlünü bu adama kaptıracaktır. Ariadne’nin ipi, Labyrinthus ve Minotaurus mitlerinde karşımıza çıkan Theseus’un Minos ailesiyle uzun yıllara yayılacak bir ilişkisi de böylece başlar. Ariadne’yi terk eden Theseus’un talihsiz yazgısı da bu şekilde başlamış olur. Phaedra’yla olan ilişkisinde de benzer şanssızlıklar devam edecektir. 10. Antik Metinlerde ve Phaedra'da Tanrı-İnsan İlişkisi: Antik dönemlerde gerek sözlü gelenek gerek yazılı gelenekle nesilden nesle aktarılan mitolojik öykülerde birçok benzer faktör bulunur. Bunlardan en önemlisi şüphesiz tanrıların insanların dünyasına müdahalesidir. Homeros metinlerinden de aşina olduğumuz üzere tanrıların insanların dünyasında sıklıkla görünmesi ve olaylara müdahale etmesi ortaya ilginç sonuçlar çıkarır. Âdeta bir insan gibi hırsları, duyguları ve istekleri olan tanrıların insanlarla cinsel ilişkilere girdiği veyahut onlara ceza vererek yaşamın işleyişine direkt olarak etki etmeleri Phaedra öyküsünün de olmazsa olmazlarındandır. Theseus’un Ariadne’yi terk ettikten sonra bir nevi damgalanması ve hayatının sonraki safhalarında yaşayacağı olaylara zemin hazırlanması, Ariadne’nin ablası Phaedra’nın bir yasak aşka yelken açması ve bunun sonucunda hem kendi hayatını hem de Hippolytus’un hayatını mahvetmesi örnek olarak gösterilebilir. Hippolytus’un Venüs yerine Diana’ya tanrıça olarak kabul etmesi de yine kendi kaderini çizdiği en önemli olaylardan biridir. Tanrıçanın öfkelenmesi ve karşı tavır alması da onu içinde bulunmak istemediği bir duruma sokar: üvey annesi tarafından aşık olunmak. 11. Detaylarıyla Phaedra Oyunu: Hippolytus, annesinin babası Pittheus’un yanına, Troezen’e gönderilir ve oğlu olmayan Pittheus’un ölümünün ardından tahta onun oturacağı düşünülür. Gündelik yaşamına devam eden ve ormanlarda avcılık yapan Hippolytus’un hayatı genç yaşta son bulacaktır ve buna neden olan olaylar zinciri ise öncelikle üvey annesi Phaedra’nın ona aşık olmasıyla başlayacaktır. Theseus’un dostuyla birlikte ölüler diyarına gitmesi ve 4 yıl boyunca geri dönmemesi Phaedra’nın umutlarını kırmış ve onun artık dönmeyeceğine inanmıştır. Ruhsal ve bedensel olarak bir açlık çeken Phaedra, içgüdülerine karşı koyamayarak üvey oğluna sevgi beslemeye başlar. Bu sevgi anne-oğul sevgisi değildir. Sütannesi onu bu sevdadan vazgeçirmeye çalışsa da Phaedra geri adım atmaz ve bu durumu Hippolytus’un öğrenmesi için elinden geleni yapar. En azından onun vereceği cevabı görebilecektir. Ama ondan karşılık bulacağına dair bir umudu da yoktur. Yalnızca içinde daha fazla tutmak istemez. Ve beklediği olur, Hippolytus duyduğu andan itibaren çıldırır ve annesinin hislerinin nedeninin kendisi olduğunu düşünerek öfkelenir. Tragedyanın asıl kırılma noktası ise elbette Theseus’un dönüşüdür. Phaedra acı dolu çığlıklarla kendini öldürmek üzereyken gelir Theseus ve nasıl bir olayın buna sebep olduğunu öğrenmek ister. Hazırlıksız yakalanan Phaedra’nın hisleri birbirine girer ve sağlıklı düşünemeyerek Hippolytus’a iftira atar. Theseus’un yokluğunda oğlu tarafından tecavüze uğradığını ifade etmesi Theseus’un sinirlenmesine ve oğluna lanetler yağdırmasına neden olur. Yeraltındayken bile babası Poseidon’dan yardım istemekten imtina eden Theseus, oğlunun ölümünü diler. Atlı arabasında denize yakın bir noktada seyir halinde olan Hippolytus lanetlerden nasibini alır anlık bir kazanın kurbanı olarak feci bir şekilde can verir. Poseidon’un müdahalesiyle bir deniz canlısı neden olur bu ölüme. Phaedra, ölüm haberini aldıktan sonra attığı iftira için pişman olur. Geriye tek çözüm kalmıştır: ölmek. Tamamen suçsuz bir gencin hayatına mal olan yalan aynı zamanda Theseus’un yaşamını da derinden sarsar. Hiçbir sebep olmaksızın aşık olduğu kadına inanarak biricik oğlunun ölümüne neden olmuştur. 12. Aşk Kavramının İnsan Bedeni ve Zihnindeki Tezahürü: "Ah ne hilekârsın yaşam, nasıl saklıyorsun gizli hislerini, çirkin ruhuna güzel bir yüz giydiriyorsun!” (sayfa 48) Aşk, tartışmasız insanlık için en büyük kavramlardan biri olagelmiştir. İnsanlık tarihinde yaşanmış nice aşk dünya tarihini bile değiştirmiştir. Öylesine güçlü bir duygudur ki bu, hem erkek hem de kadın üzerinde sayısız etkiye sahiptir. Bir karşılık bulunduğunda farklı platonik olduğunda çok daha farklı sonuçlara gebedir. Ve bir de işin diğer boyutu vardır ki bu konu şüphesiz ki binlerce yıldır tartışma konusu olmuştur. “Yasak aşk” adı verilen bu kavram belki de hepsinden tehlikelisidir ve Phaedra’nın üvey oğlu Hippolytus’a duyduğu aşk da bu sınırlar içine girer. Ama aşkın en önemli yanlarından biri insan bedeni ve zihnindeki bütün engelleri aşarak kendi yolunda devam etmesidir. Böyle durumlarda insanın düşünme yetisi zayıflar, akıl, bedene söz geçiremez bir hale gelir. İşte Phaedra’nın yaşadıkları da kısaca bundan ibarettir. 13. Diğer Antik Metinlerde Hippolytus’un Akıbeti: Hippolytus,
Euripides
Euripides
öncesindeki anlatımlarda öldükten sonra dirilir. Bu durum Euripides ve
Seneca
Seneca
’nın tragedyalarında karşımıza çıkmaz. Bu bilgiyi, M.Ö. 5. yüzyılda kaleme alınmış olan ve şairi bilinmeyen bir şiirden öğreniriz. "Naupaktia" adlı bu şiire ek olarak Romalı şair
Vergilius
Vergilius
'un
Aeneas
Aeneas
adlı destanında da benzer bir öykü bekler bizi. Tanrıça Diana, Asclepius’u ikna ederek Hippolytus’un yeniden hayata dönmesini sağlar. Roma Mitolojisi’nde pınarların koruyucu tanrıçası Egeria ile evlendiği söylenen Hippolytus’un sonsuza dek yaşadığı aktarılır. Bir diğer önemli antik metin ise yine Euripides’e aittir fakat o oyun günümüze dek ulaşamamıştır. “Hippolytus Kalyptomenos” adıyla bildiğimiz tragedya Euripides’in bu mite dair yazdığı ilk eserdir ve daha sonra kaleme alacağı
Hippolütos
Hippolütos
ile farklılıklar taşır. Antik Yunan’ın Euripides öncesi döneme damgasını vuran büyük tragedya yazarlarından
Sophokles
Sophokles
de Phaedra’ya dair bir eser kaleme almıştır lakin birkaç fragman haricinde bu oyuna ulaşmamız mümkün değildir. Antik dünyada yazılan birçok yapıt gibi Sophokles’in tragedyası da kaybolmuştur. Euripides eserini kaleme alırken elbette mitolojik bir öykü olarak varlığını sürdürüyordu Hippolytus, Phaedra ve Theseus'un yaşadıkları. Fakat onun Sophokles’in eserini okuduğunu ve çeşitli eklemeler yaptığını söylemek de yanlış olmaz. Seneca’nın eserini yazdığı dönemde ise elinin altında daha fazla antik metin bulunuyordu. Sophokles’le Seneca’nın yaşadığı dönem arasındaki mesafe az olduğu için o tragedyayı okuduğunu da düşünebiliriz. Euripides’in tragedyası Seneca'nın ana esin kaynağı olsa da, önünde bir başka önemli eser daha bulunuyordu şüphesiz: Romalı şair
Ovidius
Ovidius
’un yazdığı ve antik dönemde hem yaşamış olan hem de mitolojik hikâyelerde karşımıza çıkan kadınların sevgililerine yazdıkları hayali mektuplardan oluşan
Heroides
Heroides
adı kitabı. Bu eserde Phaedra’nın hoşlandığı Hippolytus’a yazdığı bir mektup da mevcuttur. Seneca’nın oyunundaki kimi diyaloglarda Ovidius'un mektup metninden esinlenme olduğu sezilir. 14. Modern Dünya Edebiyatına Yansıyanlar: “Ne yöne gidiyorsun, ey ruhum? Nedir bu ormanlara olan çılgınca tutkun?” (sayfa 7) Phaedra trajedisi antik dünya edebiyatıyla sınırlı değildir. Fransız edebiyatının önde gelen oyun yazarlarından
Jean Racine
Jean Racine
’in yazdığı
Phaidra
Phaidra
, modern edebiyatın başyapıtları arasında gösterilir. Fakat bu eser ilk yayımlandığında eleştirilere maruz kalmış ve Racine öfkelenerek tiyatroyla bağını koparmıştır. Bir diğer önemli eser ise yine Fransız edebiyatından
André Gide
André Gide
’e aittir.
Theseus
Theseus
adlı romanında yaşananlara farklı bir pencereden bakmak mümkündür. 15. Son Söz: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi içinde yayımlanan Phaedra’nın çevirmenliğini akademisyen
Çiğdem Dürüşken
Çiğdem Dürüşken
üstleniyor. Kitabın hemen başındaki Dürüşken’in konuya dair makalesi de son söz niyetine okunabilir. Antik Yunan tragedyalarını okumaktan hoşlanan her okurun okuması gereken, Yunan Mitolojisi’nin Roma’daki yansımalarından biri olan Phaedra oyunu, edebiyat tarihi için de özel bir yerdedir. Aynı zamanda bir filozof ve devlet adamı olan Seneca’nın siyasi ve felsefi eserleri arasında okunabilecek başarılı bir tragedya. Elbette önce Euripides’in kaleme aldığı Hippolütos tercih edilebilir ve bu sayede Seneca’nın ondan ne ölçüde etkilendiği görülebilir. Keyifli okumalar dilerim.
Phaedra
PhaedraSeneca · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019444 okunma
··
6bin görüntüleme
Asya️️‍️ okurunun profil resmi
Bu ilişkiye tam olarak ensest diyebilir miyiz?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.