1962 Polonya doğumlu Olga Tokarczuk Polonya Edebiyatı yazarlarından biri. 2008 yılında Polonya’nın en prestijli edebiyat ödülü olan Nike Ödülü’nü aldı. 2015’te Polonya Kültür ve Doğal Alan Bakanlığı tarafından özel bir edebiyat ödülüne layık görüldü. Olga Tokarczuk 2018 yılında Nobel Edebiyat Ödülünün sahibi oldu.
Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde kitabı ise okuma grubumuzun seçtiği bir kitap olduğu için okudum. Lakin çok sevdiğim, beğendiğim söylenemez. Belki tatilde olmamın rehaveti de olabilir ama sevemedim, okurken sıktı. Neden derseniz, yazar toplumsal mesaj vermek için kurguyu harcamış bence. İçerik ve yola çıkış iyi, ama kurguyu, feda etmiş mesaja.Beğendiğim yerler ve hususlar yok mu derseniz, olmaz olur mu cevabını vereceğim:)
Azıcık kurgudan bahsedeyim:Janina ana karakterimiz. Yaşlı sayılabilecek bir kadın olarak tasvir edilmiş ve bulunduğu bölgede azıcık kaçık olarak görüldüğü için fazla ciddiye alınmayan bir karakter olarak karşımıza çıkmaktadır. Janina doğaya ve hayvanlara tutkun, vejetaryen yaşamıyla çoktan çatlak ilan edilmiştir yaşadığı bölgede. Janina, hayvan öldürmeyi cinayet olarak görmekte ve ne sebeple olursa olsun hayvan öldürülmesine karşı bir karakterdir. Astroloji ile yakından ilgili. Bir sürü astrolojik bilgi de öğreniriz niyeyse:)
Dyzio, Garip, Müjde ve Boros orada Janina'yı anlayan tek tük arkadaşlarıdır. Janina kendini sadece onların anladığı düşünür.
Janina küçük dostları kaybolunca büyük acı duyar. Yaşadığı yerde de üst üste ölümler olur,bunlar doğal ölüm değildir lakin kim niye böyle bir şey yapar diye okur merak etmez, çünkü üslup bambaşkadır. Çoğu kez de kurgudan uzaklaşıp astrolojiden bahseder yazar. Merak unsuru ön planda olan bir kitap değil.Bu yanını da beğenmedim. Cinayetler koyup kurgudan uzaklaşma da neyin nesi dedim:) Sürekli yazarın bizdeki kamu spotu gibi fikirleri ortada üstelik. Tarzı bana göre değildi. Eserde sonuç olarak şunu diyebilirim : Kitapta bir suçu engellemek, ondan dolayı da suç işleyeni cezalandırmak için başka bir suç işlenir, adamlar öldürülür.
Adalet gerçekleşmiyor diye düşünülüp bir intikam planı ortaya çıkar.
Koca Ayak ve Garip ile başlar kurgu. Koca Ayak’la gıyabında tanışıyoruz. Tanıştığımızda o çoktan ölmüş bir köpek olarak bizi selamlıyor. Garip ise Janina için garipliklere sahip biri olduğu için Garip.
Garip ileryen kısımlarda garip oluşunu babasından aldığını söyler, zira babası da oldukça gariptir.
İkinci bölüm "Testosteron otizmi" adını taşıyor. Bu kısım çok ilginç geldi bana mesela. Kurguya niye dahil edildi anlamadım mesela, alakasız geldi. Yazar ne anlatabilir burada derken bölümün sonuna doğru şöyle bir açıklama gelir :
"Bazı insanlarla konuşmak zor iştir, özellikle de erkeklerle. Bununla ilgili bir Teorim var:
Yaşla birlikte birçok erkek testosteron otizmi yüzünden çaptan düşer, sosyal zeka ve insanlar arası iletişim kapa sitesindeki düşüşle birlikte, düşünceleri formüle etmede azalma görülür. Bu Rahatsızlık tarafından kuşatılan Kişi suskunlaşır ve düşünceler içinde kaybolmuş gibi görü nür. Çeşitli Alet ve makinelere ilgi duyar, İkinci Dünya Savaşı ve ünlü insanların, özellikle de politikacıların ve canilerin biyografilerine takar kafayı. Roman okuma kapasitesi neredeyse tamamen kaybolur; testosteron otizmi, karakterin psikolojik algısını bozar. Sanırım Garip de bu rahatsızlıktan mustaripti."s. 34
Birkaç alıntı ile bitireyim :)
*Ayaklar prizdeki fişlerimizdir. Ve şimdi de bu çıplak ayaklar bana onun kökeninin farklı olduğunu ispat ediyordu. İnsan olamazdı.s. 19
*Öfke her şeyi düzene koyar ve dünyayı bir kabuk içinde gösterir; öfke, başka bir durumda elde etmesi zor olan görüş berraklığını yeniden canlandırır.s. 42
*Tanrı insanı mutlu ve zengin yarattı, ancak kurnazlık masumu fakirleştirdi. "s. 106
*İnsafsızlıktan kaynaklanan her ölümün, topluma teşhir edilmeyi hak ettiğini düşündüm. Böcek ölümünün bile.s. 177
*"Doğanın bakış açısına göre, hiçbir yaratık yararlı ya da yararsız değildir. Bu insanlar tarafından yapılan aptalca bir ayırımcılıktır."s178
