Gönderi

Fasıl: Endülüs ülkesinde "Merşanetu'z Zeytun"da salih bir arkadaşımız vardı. Kur'an öğretirdi. Büyük bir fakih, hafız, erdemli bir kişi olup yoksullara hizmet ederdi. Abdülmecid b. Seleme adlı bu zat -Allah onu muvaffak etsin- bana şunu anlattı: "Bir gece namaz kıldığım köşemde Kur'an okuyordum. Kur'an'dan bir hizip tamamlayıp başımı geri doğru omuzlarıma yaslayarak Allah'ı zikrettim. Birden bir şahıs belirdi, üzerinde namaz kıldığım seccademi altımdan çekti. Onun yerine kuru bir hasır serdi ve : Bunun üzerinde namaz kıl, dedi. Evimin kapısı kapalıydı. Ondan korktum. Bana dedi ki: Allah ile ünsiyet kuran kimse korkmaz. Sonra şöyle dedi: Her durumda Allah'tan kork. Derken içime ilham edildi, ona dedim ki: Efendim! Abdal ne ile Abdal olur? Bana dedi ki: Ebu Talib'in el-Kut adlı eserde zikrettiği şu dört şeyle: Susmak, yalnızlığa çekilmek, açlık ve geceleri uykusuz kalmak. Bunu dedikten sonra çekip gitti. Nasıl içeri girdi, nasıl çıktı, anlamadım. Ama kapım hala kapalıydı ve bana verdiği hasır altımdaydı." Bu adam Abdallardan biridir. Adı Muaz b. Eşres'dir-Allah ondan razı olsun- Anlattığı dört şey bu yüce tarikatın sütunları ve temelleridir. Bu şeylere adım atmamış, derinlik kazanmamış kimse Allah'ın yolundan şaşmıştır. Bu kitapçıkta amacımız bu dört fasıldan ve bunlardan kaynaklanan marifet ve hallerden söz etmektir. Allah bizi ve sizi bunları gerçekleştiren ve devamlı surette uygulayan kimselerden eylesin. Hiç şüphesiz O'nun gücü buna yeter. Susma Faslı: Susma iki kısımdır: Bir bütün olarak Allah'tan başkası ile beraber Allah'tan başkası ile konuşmaktan lisanen susmak. Herhangi bir varlıkla ilgili olarak nefiste uyanan herhangi bir düşünce ile ilgili olarak kalben susmak. Dili susup da kalbi susmayanın yükü hafif olur. Dili ve kalbi susanın sırrı zahir olur, Rabbi ona tecelli eder. Kalbi susup dili susmayan hikmet diliyle konuşur. Dili de kalbi de susmayan kimse şeytanın mülkü ve maskarası olur. Dilin susması genel halkın ve sülük erbabının menzillerinden biridir. Kalbin susması, müşahede ehli yakınların (mukarreb) sıfatlarından biridir. Salik-lerin suskunluk hali belalardan selamette olmaktır. Yakınların (mukarrebin) susması hali ünsiyet konuşmasıdır. Bütün hallerde susmayı benimseyen kimse için rabbiyle konuşmaktan başka bir şey kalmaz. Çünkü insanın kendi içinde konuşmayıp susması imkansızdır. Başkalarıyla konuşmaktan rabbiyle konuşma haline intikal edince sırdaş, yakmlaştırılmış ve konuşması teyit edilmiş biri olur. Konuştuğu zaman doğru konuşur, çünkü Allah adına konuşur. Yüce Allah Nebisi (s.a.v.) hakkında şöyle buyurmuştur: "Ve ma yantiku ani'l hava / O, arzusuna göre konuşmaz." (Necm, 3) Çünkü doğruyu konuşmak yanlışta susmanın bir neticesidir. Allah'tan başkası ile konuşmak her durumda hatadır. Allah'tan başkası aracılığıyla konuşmak ise her yönden kötüdür. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "La hayre Ji kesirin min necvahum illa men emere bi sadakatin ev ma'rufin ev islahin beyne'n nas / Onların fisıldaşmalarmm birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını düzeltmeyi isteyen müstesna." (Nisa, 114) Bunun şartlarının kemal bulması amacına yönelik olarak yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ve ma umiru illa li ya'budullahe muhlisine lehu'd din / Halbuki onlara ancak, dini yalnız Ona has kılarak Allah'a kulluk etmeleri emrolunmuştu." (Beyine,5) Susma hali için, türüne göre vahiy makamı vardır. Susma, Allah'ı bilme (marifetullah) ile sonuçlanır. Yalnızlığa Çekilme Faslı: Yalnızlığa çekilme, lisanen susma sebebidir. İnsanlardan uzaklaşıp yalnızlığa çekilen insan konuşacak kimse bulamaz. Bu da lisanen susmasına yol açar. Yalnızlığa çekilme iki kısımdır: Biri Mürid-lerin yalnızlığa çekilmesi (uzlet). Bu bedenen başkalarının arasına karışmaktan uzaklaşma şeklinde olur. Diğeri ise muhakkiklerin yalnızlığa çekilmesidir. Bu da kalben varlıklardan uzaklaşıp yalnızlığa çekilme şeklinde olur. onların kalpleri sadece Allah'ı bilmenin alanıdır. Bu müşahededen hasıl olmuş Hakkın şahididir. Yalnızlığa çekilenlerin bu fiillerinin gerisinde üç niyet vardır: Biri, insanların şerrinden sakınma niyeti. İkincisi kendi şerrinin başkasına ulaşmasından sakınma niyeti. Bu niyet öncekinden daha üstündür. Çünkü birincisinde insanlara karşı suizan beslenirken ikincisinde kendi nefsine karşı suizan beslenmektedir. Senin kendi nefsine karşı suizan beslemen daha iyidir. Çünkü sen nefsini daha iyi bilirsin. Üçüncüsü mele-i ala'da Mevla ile sohbet etme niyeti. İnsanların en üstünü rabbiyle sohbet etmeyi tercih ederek yalnızlığa çekilen kimsedir. İnsanlara karışmaktansa yalnızlığı tercih eden kimse, rabbini başkalarına tercih etmiştir. Rabbini tercih eden kimseye rabbinin bahşettiği bağışları ve sırları kimse bilemez. Çünkü kalpte yalnızlığın, uzletin gerçekleşmesi, ancak uzaklaşılan kimseden kaynaklanan bir ürkmenin ve sığınılan kimseye karşı da bir ünsiyetin kalbe hakim olması ile mümkündür. Budur insanı yalnızlığa iten. Yalnızlıkta susma şartına gerek yoktur. Çünkü zaten yalnızlık susma demektir. Bu dilin susmasıdır. Kalbin susmasını ise yalnızlığa çekilme sağlamaz. Bir kimse kendi içinde Allah'tan başkası vasıtasıyla Allah'tan başkasıyla konuşabilir. Bu yüzden susmayı, tarikatta kendisiyle kaim rükünlerden biri olarak sunduk. Yalnızlıktan, uzletten ayrılmayan kimse ilâhî vahdaniyetin sırlarına vakıf olur. Bu da ona birtakım marifetler ve sırları, yani sıfat mahiyetinde olan teliğin sırlarından kazandırır. Yalnızlığa çekilme (uzlet) hali, uzlete çekilen kişi ister salik olsun, ister muhakkif olsun, beşeri vasıflardan tenzih halidir. Uzletin en yüksek hali ise halvettir. Çünkü halvet uzlet içinde uzlettir. Bu yüzden halvetin sonuçlar ı da genel uzletin sonuçlarından daha güçlü olur. uzlete çekilen kişinin Allah ile beraber yakin sahibi olması gerekir, ta ki uzlet evinin dışındaki her hangi bir şeyle ilgili bir husus zihninde belirmesin. Eğer kişi yakinden yoksun ise, bu takdirde uzleti boyunca uzleti için gücünü hazırlaması gerekir. Ki uzleti esnasında zorunlu olarak kendisine tecelli eden şeylere ilişkin yakini güçlensin. Bu, uzletin sağlam şartlarından biridir. Uzlet dünya marifetiyle sonuçlanır. Açlık Faslı: Açlık bu ilâhî yolun üçüncü rüknüdür ve geceleri uykusuz kalmaktan ibaret olan dördüncü rüknü de içermektedir. Nitekim uzlet (yalnızlığa çekilme) de susmayı içerir. İki türlü açlık vardır: Biri isteğe bağlı açlıktır. Bu, saliklerin açlığıdır. Biri de zorunlu açlıktır. Bu da muhakkiklerin açlığıdır. Çünkü muhakkik nefsini aç bırakmaz; ancak şayet ünsiyet makamında bulunuyorsa yemeğini azaltır. Buna karşılık heybet makamında bulunuyorsa yemeğini arttırır. Muhakkikler açısından yemeğin çokluğu, müşahede esnasında gördükleri karşısında içinde bulundukları halden ötürü kalplerine yansıyan hakikat nurlarının parıldayışlarının sıhhatinin delilidir. Yemeğin azlığı ise, müşahede ettikleriyle ünsiyet içinde oluş hali itibariyle yaptıkları konuşmaların sıhhatinin delilidir. Salikler açısından yemeğin çokluğu, Allah'tan uzak oluşlarının, O'nun kapısından kovulmuşluklarının, şehvani-hayvani nefsin bütün gücüyle onları istila etmesinin delilidir. Onlar açısından yemeğin azlığı ise, ilâhî cömertlik nefhalarmın onların kalplerine yansımasının ve onları bedenlerini düşünmekten alıkoymasının delilidir. Açlık her halde ve her açıdan salik ve muhakkik için büyük neticelere nail olmanın sebebidir. Büyük neticeler derken salikler için halleri ve muhakkikler için de sırları kast ediyoruz. Yeter ki aç kalan kimseye açlık eziyeti hakim olmasın. Çünkü açlık eziyeti baskın çıkınca insanın halüsinasyon görmesine, aklın zayi olmasına ve mizacın bozulmasına yol açar. Bir salik şeyhin emri dışında kendi başına açlığa karar vererek hallere nail olamaz. Buna tek başına ulaşmasına imkan yoktur. Ancak salik yalnız olunca yemeğini azaltmalı, oruca devam etmeli ve bir gece ve gündüz boyunca sadece bir kere yemek yemelidir. Et yağını da gün aşırı katık yapmalıdır. Eğer bundan yararlanmak istiyorsa, bir şeyh buluncaya kadar Cuma günleri sadece iki kere katık edinmelidir. Şeyhi bulunca da her işi ona teslim etmelidir. Şeyhi onun halini ve işini düzenler. Çünkü şeyh onun yararını ondan daha iyi bilir. Açlığın bir hali, bir de makamı vardır. Açlığın hali huşu, acizlik, zelillik, muhtaçlık, fazla şeyin olmaması, organların durgunluğu, akla kötü şeylerin gelmemesidir. Bu açlığın saliklerle ilgili halidir. Muhakkiklerle ilgili hali ise incelik, saflık, kaynaşma, varlığın ortadan kalkması, ilâhî izzet ve rabbani kuvvet sayesinde beşeri vasıflardan arınmadır. Makamı ise; Samedanidir. Bu yüce bir makamdır; kendine özgü sırları, tecellileri ve halleri vardır. Ki biz bunları "Mevakiu'n Nücum" adlı eserimizin "kalp uzvu" ile ilgili bölümünde anlattık. Ama bu açıklamalar söz konusu kitabın sadece bazı nüshalarında vardır. Çünkü ben o kitabı beş yüz yetmiş dokuz senesinde Cabiye şehrinde yeniden ele aldım. Ancak bir çok bölgede söz konusu bölüm yer almaksızın çok sayıda nüshası yayılmış bulunuyordu. Bu, açlığın himmet sahibine yönelik faydasıdır. Genel açlık değil. Çünkü genel açlık mizacın ıslahına ve bedenin sıhhat bulmasına yöneliktir, başka değil. Açlık şeytanı tanımayı sağlar. Allah bizi ve sizi şeytandan korusun. Geceleri Uykusuz Geçirme Faslı: Geceleri uykusuz kalma açlığın bir neticesidir. Midede yiyecek kalmamışsa uyku kaçar. Geceleri uykusuz kalmak iki türlüdür. Biri gözün uykusuz kalması, öbürü ise kalbin uykusuz kalmasıdır. Kalbin geceleri uykusuz kalması, müşahedelere tanık olmak için gaflet uykularından uyanması demektir. Gözün geceleri uykusuz kalması, kalpte gece sohbetine yönelik bir himmetin kalması arzusundan ibarettir. Çünkü göz uyuduğunda kalbin işi biter. Eğer göz uyurken kalp uyumuyorsa, onun gayesi gelecekteki uykusuzluğudur, başka değil. Bundan başkasını mülahaza etmesi söz konusu değildir. Şu halde geceleri uygusuz geçirmenin faydası kalbin amelini sürdürme, Allah katında saklanan yüce menzillere yükselmedir. Geceleri uykusuz geçirmenin hali özellikle salik ve muhakkik için vaktin imarıdır. Şu kadarı var ki, muhakkik bu halde daha fazla rabbani ahlak edinirken salik bunu bilmez. Makamı ise; Kay-yumîdir. Bazı ashabımızın herhangi bir kimsenin kayyumîliği gerçekleştirmesini engelledikleri, bazılarının da bununla ahlaklanmayı engelledikleri söz konusu olabilir. Örneğin Ebu Abdullah b. Cüneyd'le karşılaştım ve onun bunu engellediğini gördüm. Biz bu kanaatte değiliz. Hakikatler bize gösterdi ki insan-ı kamilin ilâhî huzurda taşımadığı hiçbir ismi kalmaz. Bizim ashaptan bu meseleyi kavramayan biri varsa, bu, insanın hakikati ve yaratılış özelliği hakkında yeterli bilgiye sahip olmamasından kaynaklanır. Eğer nefsini bilseydi böyle bir meseleyi kavramak ona zor gelmezdi. Geceleri uykusuz geçirmek nefsi bilmeyi sağlar. Böylece marifetin rükünleri tamamlandı. Şu halde marifet bu dört şeyi bilmenin etrafında dönmektedir: Allah'ı bilmek, nefsi bilmek, dünyayı bilmek ve şeytanı bilmek. İnsan mahlukat-tan ve nefsinden uzaklaştığında, kendini anma hususunda susup sadece rabbini andığında, cismani gıdalardan yüz çevirdiğinde, uyuyanların uyuduğu sırada kendisi geceyi uykusuz geçirdiğinde ve bu dört haslet onda birleştiğinde beşerliği melekliğe, kulluğu efendiliğe, aklı hisse, gaybı şehadete, batını zahire dönüşür. Bir yerden ayrıldığı zaman onun karşılığını orada bırakır, ruhani bir hakikat olarak. Bu velinin terk ettiği bu makamın ehlinin ruhları onun etrafında toplanırlar. Bu makamın mensuplarından birinden bu şahıs için şiddetli sayılacak bir şevk zuhur ederse, onun kendi yerine bıraktığı ruhani hakikat somutlaşır, kişi onunla konuşur, o da onunla konuşur. Ve aradığının bu olduğunu düşünür. O ise ihtiyacını karşılayıncaya kadar ona görünmez olur. Eğer kişide bir şevk veya bu makama taalluk eden bir himmet varsa bu ruhaniyet somutlaşır. Bazen bedel olmaksızın da olabilir. Aralarındaki fark şudur: Bedel göçer ve yerine bedelini bıraktığını bilir. Bedelin dışındakiler böyle bir şey bıraksalar da bunu bilemezler. Çünkü sözünü ettiğimiz bu dört rüknü sağlam bir şekilde gerçekleştirmemiştir. Bu hususta şöyle demişim: Ey Abdalların menzillerini isteyen, Amel etme niyeti olmaksızın! Böyle bir beklentiye girme; çünkü sen buna layık değilsin Şayet onlarla hallerde yarışmıyorsan. Kalbinle sus, hepsinden uzaklaş Sana yaklaşanların. Veli sevgiliden başka. Geceleri uykusuz geçirdiysen, aç kaldıysan, nail olursun makamlarına onların, Halde ve göçte onlara eş olursun Velayet evinin rükünlerini taksim etmişlerdir Oradaki abdallardan efendilerimiz Susma, daimi uzlet Açlık ve arı ve yüce uykusuzluk diye. Abdalların Süsü... Risaleler 3. Cild
585 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.