Gönderi

146 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 saatte okudu
Bir pazar günü (01 Nisan 2018) yazarı okumuş, memnun kalmış ve devamı gelirse okuyacağımı belirtmiştim. 2022 yılına geldik, yarısını da geçtik artık ve yıllar sonra yeniden yazarı okuma fırsatımız oldu. Genellikle kendisini komplocu olarak tanımlayanlar, teorisyen olarak tanımlayanlar olsa da gerek kullandığı kaynaklar gerek araştırmalarıyla yaptıkları da göz önüne alındığında, sadece kullandığı kaynaklar bile büyük nimet diyebiliriz. Böyle şeyleri araştırmak, böyle konularda bilgileri birlikte kullanabilmek çok önemli. Kalemini özlediğim için kendisinin epey kitabını okumak istiyorum ve bu süreçte incelemelerimin başında bu paragrafı kullanabilirim. Bilgilerinize sunarım. Okült ilimler diyebileceğimiz konuyu ise bu kitapta inceliyoruz. Bu okuma ve incelemelerden sonra şu sorunun da cevabını verdiğinizi göreceksiniz aslında: Altındal’ın yazıkları bir teori mi yoksa çok daha fazlası mı? Bu soruya nasıl cevap vereceğimize ise genel bir inceleme ile başlayalım. Büyük çoğunluk tarafından ideal ortalamanın üzerinde bir zekâsı olduğu kabul edilen Newton, Spinoza, Kepler, Lavosier gibi insanları inceleyecek ve bunların gizli ilimlerle olan bağlarını okuyacağız. Yazar en çok Newton ile ilgilense ve onun üzerinden bir kitap işlese de benim daha çok dikkatimi çeken en son bölüm olan Daniel Defoe ve Türk Casusu adlı bölüm. Daniel Defoe bizde o muazzam ve büyük etki bırakan dünyaca ünlü Robinson Crusoe kitabıyla veriliyor ki o kitabın orijinal, tam metin çevirisini hiçbir yerde bulamadım. Bulabilsem severek okurdum. İşte yazarın aynı zamanda birkaç eseri daha var ve onlardan en önemli olanlarından biri de farklı isimde kaleme aldığı 1717 ve 1718 yıllarında basılan Bir Türk Casusunun Mektupları adlı iki bölümlük baskılar. Daha ilginci ise ölümünden yaklaşık 300 yıl sonra yazara ait olan bu yazıların yeniden yayımlanması. Ancak yayımlanan eserlerin incelenme kısmı çok önemli. Mektuplarda bahsedilen kişi aslında gerçek değil. Evet böyle biri yok. Çünkü var olduğu söylenen bu casus tam 45 sene Paris’te yaşayan ve Kral sarayında ağırlanan bilge bir kişi. Bir diğeri de eklenen portre ama Kara Selim’in Ermeni giysileri giymesi. Ki kendi dönemlerinde hatta ekseriyle Ermenilerin ilk dünya savaşı, Yahudilerin ise ikinci dünya savaşına kadar kendi kıyafetlerini onlardan başka kimsenin giymedikleri bilinir. Kendilerine has kendilerine özel bir durumdur ki Ermenileri bilmem ama Yahudiler bu kendilerine sadık olmalarını günümüzde istihbaratlarına kadar detaylarıyla taşımışlardır. Böyle de tutucu insanlardır. Biz yeniden mektuplara dönersek, çünkü böyle bir karakter varmış, şöyle düşünmüş böyle uygulamış gibi düşüncelerden çok bu yazılı metinleri incelemeliyiz düşüncesindeyim. İşte burada da Papalığın sahtekar olduğunu, İngiltere’nin ahlaki olarak çöktüğünü, evli kadınların zina ettiklerini anlatırken; İsa Mesih’in olmadığı, onun doğumunun bilinmediği, ona atfedilen pek çok şeyin uydurma olduğu ama halkın inançlarını sarsmamak için öyle kabul edilerek üzerine gidilmediği gibi oldukça iddialı konular işlenir. İlginç gelen bir diğer nokta ise şudur ki Aytunç Altındal’ın devrettiği bayrağı bizden olan ama asla şans verilmeyen bu alan araştırmacılarından kimse alamazken, çok bilindik ve tanıdık başka bir yazar, bir roman yazarı aldı. Eserlerinde içine girilmesi yasak olan Vatikan’ı bile hepimiz oradaymışçasına betimlemeyi başaran bu kişi Dan Brown’dan başkası da değil aslında. Dikkatimizi çekmesi açısından belirtmek istiyorum ki, Aytunç Altındal 2013 yılında Polonyum ile zehirlendi ve öldürüldü. İnsanlar buna da komplo diyecektir ama ben normal bir ölüm olduğuna asla inanmıyorum. Hele ki ölümü araştırılmamış ve konu kapatılmaya çalışılmış olsa bile. Burada, burada derken kastım bu ülkenin tamamında, yalnızca ergenler için yazıldığı zannedilen ve sayfaların birleşmesinden oluşturulduğu için adına KİTAP denilen sex konulu yazıların dışında eserleri ve o eserleri araştıran bilinçli bir okuyucu kitlemiz var. Hem de fazlasıyla var. Bu iğrenç ve rezil yazarlarla Aytunç Altındal’ın adını birlikte kullandığım için de merhum yazardan çok özür dilerim. Hepimize iyi okumalar dilerim..
Bir Türk Casusunun Mektupları
Bir Türk Casusunun MektuplarıAytunç Altındal · Alfa Yayıncılık · 2014160 okunma
·
378 görüntüleme
Göksel ÇELİK okurunun profil resmi
Rudolf von Sebottendorf (Sebottendorf, Amerika, Finlandiya, İsveç, Norveç, Hollanda, Danimarka, Belçika, Avusturya ve İngiltere'de Cermen ırkçılığını örgütlemeye yönelik çalışmalar yaptı. Ocak 1934'te Almanya'da tutuklandı fakat kısa bir süre sonra Adam Alfred Glandek adına düzenlenmiş bir Türk pasaportu taşıdığı için serbest bırakıldı ve aynı yıl Türkiye'ye yerleşti. Türkiye'de Şefik Hüsnü takma adını kullandı ) (Türkiye'de, 1936 yılından itibaren Türkiye'yi Nazi Almanyası tarafına çekmek için lobi çalışmaları yaptı. 1942-1945 yılları arasında ise İngiliz İstihbaratına çalışmıştır. Özellikle Park Otel ve Pera Palas'da Almanya adına lobi çalışmaları yapmıştır.) Bende biraz alıntı yapmış oldum ama bu adam senin böyle biri yok dediğin adam olabilir sadece fikir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.