Öncelikle konusundan bahsedeyim (Biraz spoilerlı haberiniz olsun): Özgür'ün Almanya'da yaşayan amcası 16 yaşındaki kızını(Aysun) yaz tatili için Türkiye'ye göndermek istiyor, Aysun o yaşına kadar ülkesine gelip görme, tarihini öğrenme fırsatına erişememiş. Hep bir şekilde ertelemişler ve sonuç olarak(kız yarı alman yarı türk bu arada) Aysun bir tarafı eksik olarak büyümüş. Amcasının da bu şekilde bir yardımı isteyebileceği başka bir akrabası olmadığından, Özgür'den yaklaşık iki ay boyunca kızını evlerinde konuk etmelerini ve Türk tarihini, yapılarını, güzelliklerini -özellikle Atatürk'ü- Aysun'a anlatmalarını, bir nevi ülkeyi tanıtmalarını rica ediyor. Ne kadar konaklama işi biraz sorun olacak olsa da(sonuçta evleri küçük ve evde küçük bir çocuk da var, hani bir de üstüne genç bir kızla bu eve nasıl sığacağız, konulu bir tartışma sonrası kabul ediyorlar) ve Aysun Serragille yaşamaya başlıyor. Üstüne bir de öğreniyoruz ki Aysun'un Almanya'da bir erkek arkadaşı varmış, ailesi de bu arkadaşı onaylamıyormuş. Aslında biraz da erkek arkadaşıyla araları açılsın, bir süre uzak kalsınlar diye bu işe girişmişler. Niye onaylamadıkları, erkek arkadaşının ve ailesinin nasıl insanlar oldukları konusu çok ayrıntılı oraya girmeyeceğim. Sonuç olarak Aysun dertlerini Serra ve Serra'nın arkadaşlarıyla paylaşıyor ve tıpkı birbirlerinin dertlerine çözüm bulmaya çalışmaları gibi Aysun'un bu dertlerini çözebilmek için de kolları sıvıyorlar tabii, oldukça da yardımcı oluyorlar aslında. Sonraa bir de Türk tarihini öğretme konusu var ki onu da Özgür üstleniyor. Detaylı bir araştırma yapıp Aysun'a İstanbul'daki hemen hemen bütün önemli yapıları, müzeleri hatta kafeleri falan bile gezdiriyor. Bir yandan böyle gezdirirken bir yandan da yaptığı araştırmalardan da yararlanarak -tabii amcasının özel isteğinin de katkısı var- Atatürk'ü, hayatını, yaptıklarını, katkılarını güzelce anlatıyor, Aysun'un bu büyük eksikliğini giderme konusunda çok yardımcı oluyor. Hatta Aysun'a bir defter hediye ediyor ve bu tarih derslerini + gezdikleri yerleri sıcağı sıcağına bu deftere not almasını istiyor. Aysun da yanında bir kayıt cihazı getirmiş zaten, dersler sırasında bu cihazı çalıştırıyor, sonrasında da dinleyip detaylıca notlarını tutuyor. Bunları yaparken bir de günlük tutma alışkanlığı kazanmış oluyor, çünkü farkında olmadan o deftere duygu ve düşüncelerini de yazıyor aslında. Böylece bu kitapta bazı bölümlerde klasik Serra'nın günlüğünden, bazılarındaysa Aysun'un ders kitabı niteliğinde olan günlüğünden parçalar okuyoruz. Aysun'un kısımlarında cidden hem İstanbul'un güzellikleri hakkında önemli bilgiler ediniyoruz, hem de en önemlisi Atatürk'ün hayatı, yaptıkları, katkıları hakkında çok detaylı olmasa da baya bir bilgi ve hikaye verilmiş. O yüzden bu kitaba on üzerinden on puan vermememin imkanı yoktu, mümkün olsa daha da fazlasını verirdim inanın :)) Zaten İpek Ongun bu kitabı yazarken yola(okurlarının Atatürk hakkında yazması için ısrarlarının da katkısıyla) : "Atatürk hakkında ne kadar yazılsa; o, ne kadar anlatılsa azdır" düşüncesiyle çıkıyor ve alçakgönüllülükle "Benimkini, o kocaman ummanda bir damla gibi düşünün lütfen." diye eklemeyi de ihmal etmiyor. Kısacası çok beğendiğim bir kitap oldu, hatta seride en beğendiğim kitap da diyebilirim (elbette ki Atatürk sebebiyle). Anlattıklarım ilginizi çektiyse, seriye bir göz atmanızı öneririm. Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar!

Ya Sen Olmasaydınİpek Ongun · Artemis Yayınları · 20122,455 okunma

··

238 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Ecrin Morbel