Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Komşumuz Hasan çok çapkın bir adamdı, yakışıklı, yiğit, uzun boylu, fidan gibi. Dindar abisi ona çok kızdı, tehdit etti, günah, harama uçkur çözme diye; karısını sıkı sıkı tembihledi, bu adam gece gelmezse haber ver bana, dedi. Zavallı kadın da onu kızdırmamak için, Hasan eve gelmediği geceler , kocasının ayakkabılarını evin kapısına koyardı ki, abisi onu evde sansın, bir kötülük yapmasın. Of, of... Bütün bunlar fayda etmedi tabii, huylu huyundan vazgeçer mi? Hasan'ın yakın köyde bir kadınla ilişkisi varmış, ondan da ikiz çocukları doğmuş, Hasan sık sık oraya gidermiş. Bunu öğrenince abisinin kanı beynine firlamış, kardeşini eve çağırmış, Hasan, kelimeyi şahadet getir, sonra kıble dışında üç yönden hangisine istersen dön, çünkü seni vuracağım, demiş, kıbleye sakın dönme, demiş, artık nasıl bir şey geçtiyse aklından. Kardeşini öldürmek günah değil, yüzünü Kâbe'ye dönmüş adamı öldürmek günah. Ve sahiden de vurmuş. Evet evet, öz kardeşini, başından vumuş. Sonra köye gidip o kadını bulmuş, çocuklar bize emanet, sen bakamazsın, şimdilik alıp büyüteyim, seni de evlendireyim, sonra çocuklarını geri veririm diyerek ikiz bebekleri almış, kendi köyüne götürmüş, bebekleri boş bir kulübeye koyup üstüne üç kilit vurmuş. Bu kapıyı kim açarsa anında vururum, kimse yanaşmayacak demiş. Bebekler açlıktan susuzluktan sıcaktan ağlarmış ama hiç kimse gidip kapıyı açmaya cesaret edemezmiş. Günlerce bebek ağlaması dinlemiş köylüler, gözyaşı döke döke ama çaresiz kalmışlar. Ben de hayal meyal hatırlıyorum, o bebek ağlamaları arada sırada aklıma geliyor. Giderek hafifledi bu sesler, hafifledi, bebekler mecalsiz kalmıştı, hafifledi, hafifledi sonra sustu. İşte böyle bir toprakta yaşıyoruz İbrahim...
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.