Gönderi

Spinoza’da Kip
Kip (Modus) Spinoza modus, “kip” terimini, kimi kez klasik Latinceye uygun olarak, olmanın bir “tarzı” ya da bir “hal”ini belirtmek için, kimi kez de tamamıyla özgün olmasa bile, en azından onun sistemine ve söz dağarcığına özgü bir tarzda, belli türde varlıkları belirtmek için kullanır: “Kip ile, bir tözün duygulanımlarını, diğer bir deyişle, başka bir şeyde olanı ve o başka şey sâyesinde kavranabilir de olanı anlıyorum”. Terimin ilk kullanımı çoğunlukla eşzamanlıdır, I 25 son.’daki gibi, ki burada “tikel şeyler”, “Tanrı’nın yüklemlerinin kesinkes belirlenmiş bir tarzda ifâde edilmesini” <certo et determinato modo exprimuntur> sağlayan “kipler” <modi> olarak tanımlanmıştır. Spinoza’nın Fransızca çevirmenleri (Pautrat hariç) mefhumun ikili yönelimini maskeleyen ve/veya ortaya çıkaran bu ikili çeviriye başvurmuşlardır. “Başka bir şeyde olmak” olumlu ve mekânsal olarak (bilyelerin bir torbanın “içinde olmaları” tarzında) değil, olumsuz olarak, yüklemin “kendinde olma”sının (I tan. 4) karşıtı olarak anlaşılmalıdır. Kip varoluşunu başka bir şeyden aldığı ölçüde “başka bir şeydedir”: Kendi kendini oluşturmaz, kendi “kendisinin nedeni” değildir. (I 7 ve isp.), fakat “başka bir şey tarafından” neden olunmuş ya da meydana getirilmiştir. Kısacası kip, varlığının ya da meydana getirilmiştir. Kısacası kip, varlığının ya da varoluşunun kendinde değil başka bir şeyde olması anlamında “başka bir şeydedir”: Varoluşu olumsaldır, tanımından çıkarsanamaz (M 10 ve 12, E I haş. 2). Buradan çıkan şey, kipin “başka bir şey üzerinden kavrandığı”dır; bu, kendi kendini kavrayamayacağı değil ( zîrâ kendileri de “kip” olan insanlar —II 10 son.—, kendi kendilerini Tanrıyı kavradıkları kadar iyi —II 47– kavrayabilmektedirler—V 4), fakat dolaysız ya da yalıtılmış şekilde kavranamayacağı anlamına gelir (bu onun “sakatlanmış”, dolayısıyla upuygun olmayan bir fikrini oluşturmak olurdu), zîrâ kip yalnızca töz ile ilişkili olarak kavranabilir (töz yoluyla ya da tözün aracılığıyla), ki zâten kip töze bilgi düzleminde olduğu kadar varoluş düzleminde de bağlıdır. (I 15 isp.: “kipler töz olmadan ne var olabilir ne de kavranabilirler”). Böyle bir bağımlılık bu noktada “kip”i “töz”e tabi kılar, ki Spinozacı “kip”lerde gerçek olmaktan çok hayali varlıklar görülebilir, böylelikle Spinozacılık, görünümlerin yalnızca yüzeysel, geçici, kaybolan varoluşlarının olduğu bir tür Doğu felsefesine doğru çekilebilir. Spinoza’nın çok sayıda metni bu iki tür gerçekliğin ayrımı ve heterojenliği üzerinde önemle durur (M 12: kiplerin varoluşu tözün varoluşundan tamamıyla farklıdır; kiplet süre üzerinden, töz ise sonsuzluk üzerinden açıklanır), bu da gerçekliğin her biçiminin “yaratıcı doğa” ile “yaratılmış doğa”da, yani “töz” ya da “yüklemler” ile “kipler”de paylaşılmasına kadar giderken (I 29 haş.), herhangi başka bir ayrım ya da bu ikisi dışında herhangi başka bir gerçeklik türü dışlanır (Metafizik Düşünceler II 1; E I 15 isp. sonu, I 28 isp.): Bu bakış açısından, “kipler” “ilinekler” değil (MD I 1), fakat tam da “tekil şeyler”dir E II 8). Tözün hem birbirine sıkı sıkıya bağımlı, hem de birbirlerinden tamamen farklı olan “yüklemler”e ve “tözler”e bölünmesi, kuşkusuz, bir biçimde, bunların birbirleriyle eklemlendikleri yeri tasavvur etmeyi de gerektirecektir. Bu işlevi “sonsuz kipler” yerine getirir (I 21’den 23’e), bunlar “kip” olmalarından ötürü “yaratılmış doğa”ya mensupturlar, ancak “sonsuz” olmalarından ötürü de “yaratıcı doğa”nın da bir parçasıdırlar. Her ne kadar bu ifâdeler, kesin olarak konuşmak gerekirse, Spinoza’nın söz dağarcığının bir parçası olmasalar da genelde “dolaysız sonsuz kipler” (bkz. I 28 haş. başı), yani “Tanrı’nın bir yükleminin mutlak doğasını takip edenler” (I 21) ile, baştakiler (yani Yanrı’nın halihazırda “değişmiş” bir yüklemini) takip eden “dolaylı”, sonlu kiplet birbirlerinden ayrılır. Schuller’e yazdığı Mektup 64’te, Spinoza bizim bildiğimiz yalnızca iki yüklemin sonsuz kipletinib örneklerini verir: Düşüncenin “dolaysız sonsuz kipi”, “mutlak olarak sonsuz anlama yetisi” olacaktır, uzamınki ise “hareket ve sükûnet”; uzamın dolayllı sonsuz kipi” “evrenin bütününün figürü” < facies totiud universi> olacaktır (dolayısıyla bir bütün olarak evrenimiz Töz’ün sonsuz sayıdaki yüklemlerinden birinin dolaylı sonsuz kipinden başka bir şey değildir); Spinoza düşüncenin “dolaylı sonlu kipi” için örnek vermez. “Sonsuz kipler” öğretisi, (Hegel gibi) Spinozacılıkta, tözün, Plotinos’un Bir’i misali, gitgide uzaklaşan gerçekliklere, yüklemlere, sonrasında “dolaysız sonsuz kiplere”, sonrasında “dolaylı sonsuz kiplere”, en sonundaysa “sonlu kiplere”, yani tözün ancak uzak bir yansıması olabilecek tekil şeylere enerjisini dağıttığı bir türüm/sûdur felsefesi görmek istenil olanlara argümanlar sağlar. “Sonsuz kipler” gerçekten de hem (sonsuzlukları üzerinden) tözle hem de (bölünebilirlikleri üzerinden -bkz. II 11 son., IV 2, V 40 haş. sonlu kiplerle bağlantılıdırlar. Ancak bu, Spinoza’nın “sonsuz” kipler ile “sonlu” kipler arasındaki dolayımların sonu belirsiz takibine kariı çıktığı I 23’ü görmezden gelmek olacaktır. Gerçekten de, Spinozacılığın ruhu, kipleri, tözün uzak yansımaları olarak kavramaktan ziyâde, içlerinde tözün kendini bütünüyle ifâde ettiği tamamen ayrı varlıklar olarak kavramaktır. Daha genel olarak söylersek, gelenekte nitelik olarak ele alınmış olan “kipler”i ve “yüklemler”i, Spinoza’nın, öğretinin özgün ve sabit turumu sanki varlığa nitelik yükleyerek “okült nitelik”i reddetmekmişçesine, varlık olarak değerlendirmeye devam etmesini görmek belki de şaşırtıcı olacaktır (Metafizik Düşünceler I 1: ens reale, sive modus).
·
567 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.