Gönderi

320 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Giydiğiniz elbisede, yediğiniz yemekte kan var. Çatınızdan da kan damlıyor.
Jack London
Jack London
ya da gerçek ismiyle John Griffith'in yaklaşık bir asır önce kaleme aldığı bu eser çok bilindik o günümüz distopyalarının ilk örneği, ilham kaynağı. Doğrusu diğer distopyalardan ayrılan tarafı bir kıyamet senaryosundan öte günümüz dünyasını anlatıyormuş hissi vermesi. Belki de kitapta yazılan geleceği bizzat yaşayacağızdır kim bilir - o kadar da değil de yani anlayın. Sosyalizm kapitalizmin karşına geçip öylece 'dur bakalım' diyebilir mi? Bence hayır-. Kitapta biz Avis Everhard'ın elyazmasından okuyoruz olup bitenleri. Kitabın dipnotlarında bahsi geçen şeyleri okudukça kitabın gerçek olup olup olmadığı konusunda şüpheye düştüm ama bir yerde okuduğuma göre onlar da kurguya dahilmiş. Anlayacağınız yazar kitapta yeni bir evren kurgulamakla kalmamış; altına bir de o evrenden bazı olaylara, yerlere, kişilere dair karakterin ağzından dipnot eklemiş. Kitabın adı aslında Ernest adlı karakterimizin bir metaforundan geliyor. Ernest mevcut kapitalist rejimi demir bir ökçeye benzeterek gücü iktidardakilerden almadıkları müddetçe
Demir Ökçe
Demir Ökçe
'nin ezmeye devam edeceğini ima ediyor. "-gayet iyi biliyoruz ki hak, adalet, insanlık çağrıları size ulaşmıyor. Kalpleriniz, yoksulların kafalarını ezen ökçeleriniz kadar taşlaşmış sizin. İktidarı bu yüzden istiyoruz." Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye boşa söylememişler. Gerçeklere kendini son derece kapatmış oligark kesimin gözlerindeki perde asla kalkmıyor. Kitapta en çarpıcı kısımlar bence gözler önünde olan şeylerde bile bu insanların inkârda ısrar edişiydi. Resmen uyumuşlar, uyandırmak çağrılarını ise göremiyorlar. Karakterimiz kimi zaman daha genç diye dikkate alınmıyor kimi zamansa yalancılıkla, anarşistlikle suçlanıyor ama bir türlü dedikleri dinlenilmiyor. Gerçekler rahatsız edicidir ve karakterimizse onları rahatsız etmekten çekinmiyor. "Milyonlar eziyet ve sefalet içindeyken huzurlu bir ruhu neden kendi huzuru içinde bırakacakmışım?" Ee onlar anlamak istemeyince devrim kaçınılmaz oluyor. Bu sefer proleterya, orta kesim ve çiftçiler devrim için ikna edilmeye çalışıyor. Kapitalist sistemin nasıl kendi kendini kaçınılmaz sona sürüklendiğini tek çarenin de sosyalizm olduğu anlatılıyor. Bir tarafta para ve mevkiyle insanları tarafına çekmeye çalışan oligarşi var diğer tarafta ise devrim isteyen sosyalist kesim. "Herkes suçluysa, herkesi mi cezalandıracaklardı" Ana karakterimiz Avis de oligark kesimden ama gerçeklere bizimle beraber uyanıyor. Karşımıza çıkan her bir engelde yönetimin ikiyüzlülüğünü görüyoruz. Haberlerin basın yoluyla nasıl çarpıtıldığına, mahkemelerin haklıyı değil güçlüyü savunuşuna, rüşvetle gerçeklerin örtbas edilişine, hayatta kalmak için ölesiye çalışan emekçilerin rızkını oligarklarının yiyişine şahit oluyorsunuz. Size de kitabı değil de bizi anlatıyormuşum gibi gelmedi mi? Kitaba puanım: 7,5/10
Demir Ökçe
Demir ÖkçeJack London · İş Bankası Kültür Yayınları · 201914,8bin okunma
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.