Gönderi

536 syf.
·
Puan vermedi
·
562 günde okudu
265 - Aslında bir kitabın sayfaları arasında geçirilen 562 gün birazcık şey... Ayıp. Ama araya çok şey girdi. Önce okurken keyifli keyifli ilerliyordum. Yaklaşık bir 40-50 sayfa olup da onlarca, yüzlerce karakter, mekan, sembol üst üste binmeye başladıkça ve ben bu kitabı (başka sebeplerden) tek solukta okuyup bitiremeyeceğimi fark edince bu kitap özelinde okuma yöntemimi değiştirmeye karar verdim. Bir ağaç oluşturayım dedim. Soyağacı gibi bir hastane ağacı. Defteri, kalemi elime alıp tekrar kitabın başına oturdum ama daha ilk kelimeyi bile yazmadan yaptığımın mantıksızlığına hükmettim. Kitabı bile tabletten, dijital ortamdan okurken ucunun nereye gideceğini, ne kadarlık bir kağıda/deftere ihtiyacım olacağını kestiremediğim bu yapıyı gerçekten de kalemle kağıt üzerine yazıp sile sile mi oluşturmak istiyordum? Sonra bunun dijital alternatifleri üzerinde bakınmaya başladım ve birçok "mind-mapping" uygulaması kurcaladıktan sonra Mindmeister'in işimi göreceğine kanaat getirdim. İlk 50 sayfayı tekrar tarayıp ağacı da oluşturmaya başladım. Sonra sayfalar ilerlemeye devam etti ancak bu sefer de her sayfada birkaç sefer duraklamak zorunda kalıyordum. Ağacı şekillendirmeye devam ediyordum ama ağaca odaklanayım derken olay örgüsünden kopuyordum. Kısa bir süre sonra yeniden durdum ve "ulan edebi eser mi okuyoruz sınav hazırlığı mı yapıyoruz" dedim kendi kendime. Yine de bu yapıyı görselleştirme işi hevesimi cezbetmeye devam ediyordu. Karakterleri (ve birbirleriyle ilişkilerini) yazılı olarak not almaya, bu şekilde okumayı devam ettirmeye karar verdim. Yok. Yine olmuyordu. Hem zaten ben bu kitabı çok fazla müsait ve dingin ortamlarda okumuyordum. Otobüste, iş yerinde, arazide falan okuyordum. Bu şartlar altında da not ala ala okumak kendi kendime eziyet gibi geliyordu. Nihayet ondan da vazgeçtim ve sadece not alacağım yerlerin kabaca altını çizerek bir tur okuyup tüm metne hakim olmayı akıl ettim. Sonra belki çok daha geniş bir vakitte ikinci turu (basılı kitabı da yanıma alıp tarayarak) atar ve bu kendi kendime iş edindiğim yapıyı tamamlamayı başarabilirim. Bu yola daha önce girmiş olan birileri muhakkak vardır diye düşünüyorum. Bu taşı kuyudan çıkarmaya çalışan ilk kişi ben değilimdir muhakkak. Ama yine de o yol güzel ve eğlenceli görünüyor. Bir bakacağım. Kitabın içeriğine gelecek olursak... Olaylar olaylar... Ayfer Tunç'la tanışmamızın bu kadar çarpıcı olmasına ihtimal vermiyordum. Yazarın kurgu kabiliyetine ayrı hayran kaldım, yansıttığı her "Türkiye gerçeğinde" kendi kendime "ya hakkaten öyle" dedirtme başarısına ayrı. Geçmişe de günümüze de, her türlü Anadolu irfanı safsatasına da çok güzel ayna tutmuş. Bazen okurun içinin sıkılmasını istemiş, bazen hep birlikte toplanıp "iyi oldu şerefsize" diyişimizi uzaktan seyreder gibi olmuş muhtemelen yazarken. Çok uzun zamana yayarak okudum ama yine de genel olarak baktığımda kitaptan büyük zevk aldığımı söyleyebilirim. Lakin her okura gözü kapalı tavsiye edebileceğim bir kitap olduğunu söyleyemem. Ayfer Tunç bu kitabında biraz konunun ne kadar dallanıp budaklanabileceğinin sınırlarını göstermek istemiş. Bu nedenle sıradan bir okurun kişiler ve olaylar arasında kaybolup, bir olayı düşünürken evveliyatını unutması ve sonra ana konuya dönüldüğünde şaşırması, bocalaması işten bile değil.
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa TarihiAyfer Tunç · Can Yayınları · 20093,440 okunma
·
127 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.