Yazarımız Nurhan Hanım ile gerçek hayatta hiç karşılaşmadığımız halde, düşünce yapısını o kadar iyi anlıyorum ki...
Çünkü kalpten kalbe giden bir yolun, her daim var olduğuna inanmışımdır. Bu yol da ister edebiyat olsun, isterse de başka bir yol! Ama bir yol mutlaka vardır. Tıpkı Mehmet Uzun adlı yazarımızın " Nar Çiçekleri " adlı eserinde, " Edebiyat insanların birbirlerini daha iyi anlamalarının yolu, kültürlerin birlikteliğinin vazgeçilmez köprüsüdür. " dediği gibi.
Biliyorum ki, insanlığın iyiliğini düşünerek yola çıkan bireyler, asla çıktıkları yolda kaybolmazlar. Özellikle de eserlerinde, toplumun kanayan yaralarına parantez açan yazarlar. Onların tek gayeleri hiçbir menfaat çıkar gözetmeksizin bir nebze dahi olsa, okur nezdinde toplumu bilinçlendirmek. Derseniz ki, bu yolda başarı sağlayabiliyorlar mı, ben inanıyorum ki kurgu dahi olsa toplumu ilgilendiren eserlerin okunma tirajı yükseldikçe bilinçli okur sayısı da bu oranda eşdeğer artacak, daha refah ve daha huzurlu ortamlara kavuşmamız kaçınılmaz olmaktan ziyade daha yakın olacaktır.
Değerli yazarımız da eserinde naif bir dil kullanarak, hakikatlere dem vurmuş. Eser " Katilin Özrü "nün devamı. Karakterlerimiz aynı. Fakat tamamen farklı bir kurgu üzerinden, tıpkı ilk eserinde yansıttığı gibi kadına ve çocuğa şiddeti aktarmış okura. İlk eserinde olduğu gibi, sürükleyici bir anlatım göze çarpmakta. Ki zaten ilk eseri okuyan okurlar, yazarın yazım diline aşinadır. Akabinde mükemmel bir eserin ortaya çıkacağına şaşırmak, yersiz bir düşünce olsa gerek!
Yazarımız ilk eserinde olduğu gibi, kadına ve çocuğa şiddeti mükemmel bir kurguyla okura yansıtmış ki, yazılanlara değil bir okur olarak, insan olarak bile tepkisiz ve duyarsız kalabilmek imkân dahilinde değil!
Canilerin kadınları ve çocukları hedef seçmesinin nedeni basittir. Amaç, aileyi temelden sarsıp, demoralize ederek, yok etmek! Oysa ki, bir yetişkinin kaybı, geçmişin ve bugünün kaybı. Peki, ya bir çocuğun kaybı! Canice katledilen tertemiz, masum ve günahsız bir çocuğun ölümü ise yarının...
Sorsanız katillerin kendileri tarafından bile, geçerli kılınabilecek spesifik eğilimleri ve onları tetikleyen haklı gerekçeleri vardır, var olmasına da bir insanın diğer bir insana karşı uyguladığı şiddetin haklı bir izahı olabilir mi?
Ailemle çoğunlukla belgesel izlerim. Hayvanlar âleminde dahi, karnı tok olan bir hayvan, başka bir hayvana saldırmazken, insanların vahşice ve barbarca sergiledikleri eylemlerine inanmakta zorlanıyorum. Tevekkeli demiyorlar, insanoğlu açgözlü ve doyumsuz, önüne bütün dünyayı da serseniz tatmin olmaz, diye. İnsanoğlunun içgüdüsel yaşamı saldırganlığa ve bencilce kendini tatmin etmeye dönük olsa da, kardeşçe ve huzur dolu günlerin bir gün geleceğine karşı olan inancımı sürdürmekteyim. Kim bilir... Belki insanoğlu yaptığı zararlı eylemlerin farkına varır da doğru yolu bulur. Bu siyaha beyaz demek kadar, imkânsız bir süreç olsa da, umutlar değil midir, var olmamızı ve yaşama umutla bakmamızı sağlayan...
" Hayat güzellik peşinde bir yolculuk. Onu bulmak istiyorsan gittiğin yere götürmelisin! " demiş, bir arif.
Değerli okurlar, Nurhan Hanımın büyük bir özveri ve titizlikle çalışmasının ürünü olan eseri, mutlaka okumanızı tavsiye ederim...