Gönderi

144 syf.
·
Not rated
Rönesans’ı, bugünkü uluslararası hukuk sistemini etkileyen antik bir eser…
‘’Filozof İmparator” sıfatıyla anılan Marcus Aurelius’un yazdığı kendine yön veren düşüncelerin olduğu kendisine özel notlarını ve Stoacılık felsefesi üzerine düşüncelerini kaydeden bir dizi kişisel yazıdır. Eserin aslı 12 ayrı kitaptan oluşmaktadır. Kendisinin ölümünden sonra birleştirilmiştir. Eseri kendine rehberlik etmesi ve kendisini geliştirmesi için bir kaynak olarak yazdığı düşünülmekte olup, Marcus Aurelius'un yazıların yayınlanmasını amaçlamış olup olmadığı günümüzde tartışma konusudur. Rönesans’ın temel olarak aldığı metinlerden biri olan eser genellikle, bir insanı maddi dünyanın acılarından ve zevklerinden kurtaracak bir beceri olan duyusal duygulara düşkünlükten kaçınmayı içerir. Eser Stoa felsefesinin anlaşılması açısından geçmişte ve günümüzde en önemli kaynaklar arasında sayılmaktadır. Bugünkü uluslararası hukuk sisteminin kökeni olan Roma hukuku, onun Stoacı düşüncelerinden büyük oranda etkilenmiştir. Eseri daha iyi anlayabilmek için stoa felsefesini tanımak gerek Stoa felsefesinde amaç iyi yaşamaktır ve doğru düşünmenin ve doğru davranmanın bilgisi, iyi yaşamak için gereklidir. İyi yaşamaksa titizlikle sınırlandırılmış bir ahlak anlayışıyla mümkün olacaktır. Bu ahlaka uyacak tek ölçü, doğru düşünen için, doğa ölçüsüdür. Öyleyse insan doğanın davrandığı gibi davranmalı ve doğaya asla karşı koymamalıdır. “Stoa” sözcüğü Yunanca, “direklere dayanmış açık dehliz” anlamına gelir. M.Ö. 300 tarihinde Kıbrıslı Zenon tarafından Atina'da kurulmuştur. Antik Yunan kültürünün belli başlı düşünce okullarından biridir. Stoacı filozofların eserlerinin çoğu günümüze intikal edememiştir. Kendime Düşünceler eserinin stoa felsefesinin anlaşılması açısından önemli kaynak yapan nedenlerden biriside bu olmuştur. Stoacılığın Kiniklerden ve Sokrates’ten etkilendiği görülür. Eski Stoa dönemnin en önemli temsilcileri Zenon, Kleanthes ve Khrysippos'tur. Sokrates'ten etkilenen Zenon yüksek seviyeli bir karaktere ulaşmak için çalışan, sade bir yaşam tarzı olan ve kendine has geliştirdiği ahlak felsefesinin ilkelerine uygun davranmayı ilke edinen bir filozof olarak ün salmıştır. Orta Stoa döneminin önemli temsilcileri Panetius, Diogenes ve Poseidonios'tur. Bu dönemde felsefe öğretilerini birbirlerine yaklaştırma eğiliminde olmuştur. Orta Stoa dönemi filozofları, Platon ve Aristo’nun fikirlerini alıp kendi fikirleri ile yeniden harmanlamışlardır. Böylece, Eski Stoa’nın katı ahlak anlayışı biraz daha ılımlı hale getirilmiştir. Son Stoa döneminin önemli temsilcileri Seneca, Epictetos ve Marcus Aurlius'tur. Bu temsilcilerin en önemli ortak özelliği Stoa öğretisinin merkezine ahlakı yerleştirmeleridir. Bir imparator olan Marcus Aurlius ile azat edilmiş bir köle olan Epictetos'un aynı felsefe öğretisini benimsemiş olmaları, Stoacı ahlakın tüm insanları eşit ve kardeş görmesinin bir işaretidir. Stoacılar için insanın temel amacı mutluluktur. Mutluluğa ulaşmak içinse doğaya uygun yaşamak gerekir. Dolayısıyla doğaya uygun yaşamayı felsefi olarak benimsemişler. Stoalı filozoflar genel olarak ahlak üzerine söz etmişler ve bu görüşlerini fiziğe (metafizikle) dayanarak temellendirmeye çalışmışlardır. Stoacılığın popüler yanı idealist ahlakıdır. Stoacılık, doğru düşünme ilkesine dayalıdır. İyi davranmak doğru düşünmekle mümkündür. Bu bağlamda Stoacılık, en üstün iyi olarak erdemi görmektedir. Erdem ise doğayla uyumlu yaşamaktır. … Bu bilgilerden sonra esere tekrar dönecek olursak; başucu kitabı olarak kütüphanelerde bulunması gereken, tekrar tekrar okunduğunda bazı alıntılarından öncekinden daha farklı anlamlar çıkarabileceğimiz, yazarın kendine yön veren düşüncelerinin olduğu kendisine özel notlarını ve Stoacılık felsefesi üzerine düşüncelerini kaydeden bir eser olup , bu düşüncelerin temelindeyse yaşam, ölüm, doğa, tanrı, ahlak, akıl, ideal yönetim gibi kavramlar yer alıyor. Sık sık bu konular, kavramlar üzerinde kendi düşüncelerini dile getiriyor, insan yaşamının geçiciliği üzerine defalarca vurgu yapıyor: “Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın.” Marcus Aurelius İnsanın bulunduğu çağ ve toplumda; sosyal ve bireysel sorumluluklardan kaçmadan, erdemden taviz vermeden, insan olabilmek, insanlara faydalı olabilmek geçmiş ve gelecek kaygısı gütmeden, hazların ve korkuların boyunduruğuna girmeden, farkındalık duygusunu her an yanında taşıyıp anın tadını çıkararak onurlu bir yaşam öğütler…
Kendime Düşünceler
Kendime Düşünceler
Marcus Aurelius
Marcus Aurelius
ALINTILAR (KENDİME DÜŞÜNCELER) 1-Varlıkların tümü, şiddetli bir selin ortasından geçiyormuş gibi geçer gider evrenin özünün içinden; hepsinin doğası aynıdır, organlarımızın ortak çalışması gibi evrenle iş birliği içindedirler. Zaman şimdiye dek kaç Khrysippos’u, Sokrates’i, Epiktetos’u yuttu? 2-“Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın.” 3-“Kısa bir ömür pek çok şeyin ortak kaderidir, fakat sen ebediyen var olacakmış gibi ya her şeyden kaçıyorsun ya da her şeyi kovalıyorsun. Kısa bir süre sonra gözlerini kapatacaksın, sonra bir başkası da senin mezar taşın için ağlayacak.” 4-"Bir insanın değerinin, ilgi duyduğu şeylerin değeriyle ölçüldüğünü aklından çıkarma." 5-Eğer biri benim düşündüklerimin veya yaptıklarımın doğru olmadığını ispatlarıyla ortaya koyarsa; onları düzeltir ve o kişiye minnettar olurum. Çünkü; hakikati arıyorum ben ve kendini kandırmada, cehalette ısrar edenler haricinde, hakikatten hiç kimse zarar görmez. 6-Et yemeklerini ve diğer yiyecekleri görür görmez bu bir balığın, bir kuşun veya domuzun ölü bedenidir gibi bir fikir yürütebiliyorsak; ünlü Phaleron* sadece üzüm suyudur, ya da mor toga** sadece rengini alsın diye kabuklu bir deniz hayvanının kanına batırılmış koyun yünüdür diyebiliyorsak, cinselliğin özel bölgelerin sürtünmesinden ve vücut sıvısının salgılanmasından başka bir şey olmadığını ileri sürebiliyorsak, kısacası bu fiili şeylerin oluşturdukları izlenimlerin içlerini olanca yalınlığıyla görebiliyor, nasıl şeyler olduklarını anlamak için derinlerine inebiliyorsak, bunu yaşamımız boyunca da yapmalı, bazı anlarda gayet güvenilir görünen şeyleri olanca çıplaklıklarıyla ortaya koymalı, değersizliklerini görmeli, onları gösterişli hikayelerinden arındırmalıyız. Çünkü kibir seni hayal kırıklığına uğratan, korkunç bir yanılgıdır, çok ciddi bir işle meşgul olduğundaysa daha ağır hayal kırıklığına uğrarsın. Hiç olmazsa Krates'in Ksenokrates hakkında söylediklerini düşün. 7-'Hiç kimse yazgısından kaçamaz' 8-"Bütün zamanları ve bütün varlıkları değerlendirebilen yüksek bir akıl, insan yaşamına çok değer verir mi?" "Mümkün değil." "Peki böyle birisi, ölümden korkar mı?" "Kesinlikle korkmaz."**(Platon Devletten alıntı) 9-Özetle bir adamın kendi başına dik durması gerekir, dik tutulması değil. 10-Hayatta yıpranmış, dürtüsünün ve düşüncesinin tamamını yönlendirecek bir amaca sahip olmayan kimseler, yaptıkları işlerde ahmakça davranır. 11-Haydi hatıran ve hatırını yaşatacaklar ölümsüz diyelim, bundan sana ne? Övgü ölünün ne işine yarar? 12-Ünden hoşlanan kişi, kendi mutluluğunu başkalarının coşkusunda arar; zevkten hoşlanan kişi kendi eğilimlerinde; bilge insansa, kendi davranışlarında bulur mutluluğunu... 13-Her şeyin, var olanların ve olacakların ne kadar çabuk yitip gittiğini sık sık düşün. 14-Epiktetos’un dediği gibi, “ Bir cesedi sırtlanmış ufacık bir ruhsun sen.” 15-Dünyadaki hiçbir çıkar, verdiğiniz sözü tutmamaya veya kendinize olan saygınızı kaybetmeye değmez. 16-Yaşayacak 10000 yılın varmış gibi davranma, yaşadığın sürece mümkün olduğunca iyi ol. 17-Kesinlikle gerçekleştirmek istediğin şeyler için hızlan , boş umutları defet , eğer kendinle ilgiliysen , hâlâ mümkünken kendi yardımına kendin koş . 18-Hayat savaşa ve bir yolcunun geçici konaklamasına benzer... 19-Sen ve o, ölmüş olacaksınız; ve, hemen sonra, hiçbir şey, adınız bile kalmayacak. 20-Theophrastos, bilgelikle yaptığı değerlendirmesinde arzu yüzünden yapılan hataların, öfke yüzünden yapılanlardan daha ağır olduğunu söyler..... Arzu tarafından yönetilen biri, dürtüsünden dolayı kötülük yapmaya sürüklenmiş birisidir. 21-Ufacık bir parçası olduğun evrenin, sana sadece kısacık bir anı bahşedilmiş zamanın bütünlüğünü ve payına düşen yazgıdaki küçücük rolünü hiç unutma. 22-“Kısa bir ömür pek çok şeyin ortak kaderidir, fakat sen ebediyen var olacakmış gibi ya her şeyden kaçıyorsun ya da her şeyi kovalıyorsun. Kısa bir süre sonra gözlerini kapatacaksın, sonra bir başkası da senin mezar taşın için ağlayacak.” 23-İntikam almanın en iyi yolu intikam alınacak kişiye benzememektir. 24-İyi şeyler yaparken bile kötü şöhret edinmek kralın kaderidir. 25-''Sana dürüst davranmak istiyorum,'' diyen birisi nasıl çürümüş ve sahtekardır. Ey insan, sen ne yapıyorsun? Bunu söylemene gerek yok. Dürüstlük kendiliğinden anlaşılmalı. Yüzünde yazmalı, sesinde çınlamalı. Tıpkı sevgilinin, sevgilisinin bir bakışında her şeyi anlayabilmesi gibi dürüstlük baktığın an gözlerinden taşmalıdır. Kötü kokan bir insanın yanından geçerken fark edilmesi gibi hemen anlaşılmalıdır sade ve dürüst insan. 26-"Kim ne derse desin ya da ne yaparsa yapsın, ben rengini yitirmeyen bir zümrüt olacağım" 27-"Elinde olmayan şeyler için üzülüyorsan, seni üzen bu şey değil, onun hakkındaki düşüncendir."( "Sekizincisi: Öfke ve üzüntü, bize, bizi öfkelendiren ya da üzen şeylerin kendilerinden çok daha fazla zarar verir.") 28-“Çünkü insanın çekileceği en güzel yer kendi içidir.“ 29- Utanmazın biri seni incitirse, hemen şunu sor kendi kendine: "Dünyada utanmazların bulunmaması olanaklı mi?" Olanaksızdır. 30-Bedenin bu hayatta direnirken, ruhunun pes etmesi yüz kızartıcıdır. 31-“ Yalnızca bir şeyi yapmak değil, yapmamak da çoğu zaman adaletsizliktir. 32-Çok zaman geçmeden hiçbir yerde bir hiç olacaksın, ne şimdi gördüğün herhangi bir şey olacak , ne de şimdi yaşayan herhangi birisi. Çünkü doğanın uygun gördüğü üzere , her şey değişmek , dönüşmek ve yok olmak zorundadır , şu an bulunduğun yerde sırası gelince bir başkası var olacak...” 33- Çünkü kendi zekasını, koruyucu ruhunu ve onun erdeminin gerekliliklerini seçmiş biri trajik tavır takınmaz, yakınmaz, ıssız bir yere veya kalabalığa ihtiyacı yoktur. 34- İyi bir insanın nasıl olması gerektiğini tartışma artık, iyi bir insan ol! 35- oyun aynıydı, yalnızca oyuncular farklıydı. 36- Neyi sık sık düşünüyorsan, aklın da ona benzer bir şey olacaktır. Çünkü ruhu dolduran düşüncelerdir. 37- Çünkü mutluluğunu başkalarının ruhunda arıyorsun 38- ... ruhun ne kendi içine kapansın, ne de taşsın; kendine zaman ayır. 39- Karakter mükemmelliği, geçip gitmekte olan her günün gerginlikten, uyuşukluktan uzak, rol yapmadan, son günmüş gibi yaşamaktır. 40- Sabahları kalkmayı canın istemedikçe şunu hatırla: “İnsanlık görevi için kalkıyorum.” Eğer bunun için doğduysam, bunun için dünyaya gönderildiysem neden huysuzlanıyorum? Çarşaflara örtülere sarılıp kendimi ısıtayım diye mi yaratıldım? "Fakat bu daha keyifli.” Öyleyse keyif çatmak için mi dünyaya geldin, eyleme geçmek, çaba harcamak için değil mi yani? Bitkilerin, küçücük kuşların, karıncaların, örümceklerin, arıların üstlerine düşen her şeyi yaptıklarını, ellerinden geldiğince dünyanın düzenine katkıda bulunduklarını görmüyor musun? Ve sen insanların görevlerini yerine getirmesini istemiyorsun öyle mi? Kendi doğanın sana buyurduklarını yapmakta acele etmeyeceksin öyle mi? "Fakat dinlenmem gerek.” Tabii ki, benim de dinlenmem gerek. Yine de doğa yemek, içmek gibi bunun da ölçülerini ve sınırlarını belirlemiştir, oysa sen yararlı dinlenme ölçüsünü aşıyorsun. Fakat eyleme gelince gereğinden azını yapıyorsun, hatta payına düşen ölçünün altında kalıyorsun. Aslında sen kendini sevmiyorsun; sevseydin doğanı ve doğanın gereğini de severdin. 41- İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıkları zaman anlar. 42- “Sana dürüst olacağım” diyen birisi nasıl çürümüş ve sahtekardır. Ey insan, sen ne yapıyorsun? Bunu söylemene gerek yok. Dürüstlük kendiliğinden anlaşılmalı. Yüzünde yazmalı, sesinde çınlamalı, gözlerinde parlamalı. 43- Her şey fanidir, hatırlayan da hatırlanan da. 44- Belki de ün düşkünlüğü seni yıpratan. Fakat her şeyin ne kadar çabuk unutulduğunu, her yanını saran sonsuz zaman uçurumunda yok olup gittiğini görüyorsun işte; alkışların boşluğunu, sana ün bahşedenlerin öngörülemez kaypaklığını ve tüm bunların sınırlandığı daracık alanı. Bütün yeryüzü küçücük bir nokta değil midir; yaşadığın yer bu noktanın ufacık bir köşesi değil midir ve burada kaç tane hangi türden insan seni över ki? 45-“Şafakla birlikte, kendine şunları söyle: işgüzar, nankör, küstah, hilekâr, haset, geçimsiz kişilerle karşılaşacağım. Bu kötü özelliklerin hepsi iyi ve kötü bilgisizliğinden bu kişilerin başına geldi. Fakat ben, iyinin doğasının güzel, Kötünün doğasının çirkin olduğunu gördüm.” 46-Kendine saygı duyan biri değil, diğer insanların ruhlarında kendi mutluluğunu arayan birisin. 47-"Bundan sonra yaşamı her an sona erecek biri gibi düşünmeli, konuşmalı ve her işini öyle yapmalısın." 48-Her şey nasılda çabucak yitip gidiyor, bir yandan evrenin içerisinde insanların bedenleri, diğer yandan ise ebediyette onların anıları. Duyularla algılayabildiğimiz her şeyin doğası nedir ve bilhassa bizi zevkle baştan çıkartan, acıyla ürküten ve beyhude övülen şeylerin doğası nedir? Bunların nasıl değersiz, aşağılık, pis, fani ve ölümlü olduğunu zihnen kavramalıyız.. 49-"Gördüğün her şey yok olacak, yok olan şeyleri görenler de kısa sürede yok olacak. Yaşlı ölen, zamansız ölenle aynı yerde olacak."
Kendime Düşünceler
Kendime DüşüncelerMarcus Aurelius · İş Bankası Yayınları · 202315.3k okunma
··
2,696 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.