"Babandan bahset," dedi Kate.
Anthony birden irkilldi. "Babamdan mı?" Kate gülümsedi. "Bir baban vardı, öyle değil mi?" Anthony boğazının kurumaya başladığını hissetti. Ailesiyle bile babası hakkında pek sık konuşmazdı. Kendisine sık sık bunun sebebinin köprünün altından çok sular akmış olduğunu söylemişti, çünkü çok sevdiği babası Edmund öleli on yılı geçmişti. Ama asıl sebebi bazı şeylerin çok fazla acı veriyor olmasıydı. On senede bile iyileşemeyen kalp yaraları vardı.
"O . . . mükemmel bir adamdı," dedi Anthony alçak sesle, "mükemmel bir babaydı. Onu çok severdim." Kate dönüp vikonta baktı. Anthony'nin çenesinden tutup kendisine bakmaya zorlamasından sonra ilk defa göz göze ge liyorlardı. ''Annen de baban hakkında çok güzel şeyler söyledi.
Sana sormamın sebebi de buydu."
"Hepimiz babamı çok severdik," diyebildi Anthony, bakışlarını odaya çevirmişti. Sandalyenin bacağına bakarken dalıp gitmişti ama aslında gördüğü o değildi. Aslında zihnindeki hatıralardan başka hiçbir şey görmüyordu.
"Bir erkek çocuğunun sahip olabileceği en mükemmel babaydı."
"Ne zaman öldü?"
"On bir sene önce. Yazın. Ben on yedi yaşımdaydım.
Oxforrd'a gidişimin hemen öncesindeydi."
"Bir erkeğin babasını kaybetmesi için çok zorlu bir yaş," diye mırıldandı Kate.
"Her yaş bir erkeğin babasını kaybetmesi için zordur," dedi Anthony, sert bir ifadeyle Kate'e bakıyordu.
"Elbette öyle. Ama bazı zamanlar diğerlerinden daha zordur bence. Bu durum kız çocukları ve erkek çocukları için farklı. Babam beş sene önce öldü ve onu çok özlüyorum. Ama sanırım ikimizin durumu aynı değil."