Mistik eğilimleri olan saplantılı bir matematikçi bir gün rüyasında yüz
seksen sekiz sayısını görür. Ve rüyasının devamında küçük bir çocuk gülerek ona şöyle der:
“Bu sayının ne anlama geldiğini çevrendeki herkes bilecek ama sen bilmeyeceksin!”
Matematikçi uykudan uyanır uyanmaz bu sayının peşine düşer. Çünkü
onun inançlarına göre hiçbir sayı rüyamıza tesadüfen giriyor olamaz. Bu
yüzden başlangıçta bulunduğu adresin rakamlarıyla oynar ama yüz seksen
sekizi elde edemez. Doğum tarihindeki rakamlarla oynar ama yine yüz seksen sekizi elde edemez. Kütüphanesindeki kitaplardan tutun arabasının
plakasına kadar içinde rakam barındıran her şeyle oynar ama yine istediği
sayıyı elde edemez. Ve sonunda rüyasındaki çocuğun şu sözü aklına gelir.
“Bu sayının ne olduğunu herkes bilecek ama sen bilmeyeceksin!”
Bunun üstüne matematikçi mahallenin barına gider. Ve orada bir iki
kadeh içki içtikten sonra çevresindekilere sorar:
“Yüz seksen sekiz sayısının ne anlama geldiğini bilen var mı?”
Böyle tuhaf bir soru karşısında başlangıçta herkes matematikçiye güler.
Ama aynı zamanda alaycı bir şekilde tahmin yürütürler. Bir tanesi der ki:
“Sakın içtiğin bira sayısı olmasın!”
Başka biri de der ki:
“Yok yok kesin kaçırdığı keçi sayısıdır.”
Ve en sonunda zil zurna sarhoşun biri iyice coşup patavatsızca şöyle der:
“Sakın bu numara zamparanın birinin karını becerdiği otel odasının
numarası olmasın!”
Bu söz karşısında bozulan matematikçi içkinin de etkisiyle sarhoşa saldırır. Küçük bir arbededen sonra sarhoşun elindeki meyve bıçağı yanlışlıkla matematikçinin kalbine saplanır. Matematikçi orada ölür. Ertesi gün
sıra cenazeyi defnetmeye geldiğinde matematikçinin ölümüne neden olan
sayıyı, onun mezar taşı numarası yaparlar. Matematikçinin mezar numarası yüz seksen sekiz olur. Rüyasındaki çocuğun da gülerek dediği gibi “Bu
sayının ne anlama geldiğini çevrendeki herkes bilecek ama sen bilmeyeceksin...” Velhasıl aradığınız şeyi bazen ararken yaratırsınız! Sonuç, sürecin kendisidir.(Felsefirastyon 2/ Sayfa:38)