Duygularımı alt üst eden, doğrularımı sorgulamama neden olan bir okuma oldu. O kadar çok altını çizdiğim satır oldu ki.. ahh o iç hesaplaşmalar yok mu. Güven'in ruhsal ve içine düştüğü durum ancak bu kadar başarılı anlatılabilirdi. Spoiler vermeden konuyu anlatacağım zira kendimi durduramıyorum :) Güven ve Selim... Görüşleri birbirinden tamamen farklı iki kardeş. Güven tek doğrusu adalet olan, suçluların ağır cezalar almasını sağlayan başarılı bir avukattır. Selim odasına kapanıp dünyadan koparcasına yazan, Güven'in tam tersi düşüncelere sahip bir yazardır. Selim son kitabında adaletin yanlış işlediğini, suçlulara hapis cezası vermenin çözüm olmadığını,koşulların insanı suçlu yaptığını,herkesin içinde sakladığı,bastırdığı duyguları olduğunu ve eğer ceza sistemi olmasa her birinin gerçekleşeceğini iddia eder. Üstelik kitabında baş karakter olarak adaleti savunan ama sonunda kendisi caniye dönüşen bir avukattan bahsetmektedir. Bu duruma tahammül edemeyen Güven adeta çılgına döner. Iki kardeşin arasında çocukluk dönemlerinde beliren uçurum artık onları içine çekmeyi hazırdır. Selim katıldığı televizyon programında, kitabının kutlama yemeğinde doğruları öyle cesurca savunur ki adalet yolunda sarsılmaz doğruları olan Güven artık buna tahammül edemez. Iste bu noktada Güven bambaşka biri olur. İçerisindeki cani ortaya çıkar ve akıl almaz şeyler yapar. Yaptığı yanlışları düzeltmeye, kendini aklamaya çalışırken içinden çıkılamaz bir girdapta bulur kendini. Güven,adıyla,mesleğiyle ve sarsılmaz doğrularıyla öyle bir güven veriyor ancak içine düştüğü durumla Selim'i haklı çıkarıyor,"acaba ben olsam ne yapardım" diye sorgulamanıza sebep oluyor. Sonu ise şaşırtıcı bir sırla bitiyor ki asla tahmin edemediğiniz bir finalle karşılaşıyorsunuz. Bilinç akışı tekniğiyle kaleme alınan eser hakkında ne söylesem eksik kalacak. Lütfen okuyun ne demek istediğimi anlayacaksınız.

EksilenBurak Varol · A7 Kitap · 202287 okunma

··

40.4k views

Bu yorum görüntülenemiyor

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Pınar