Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
MONAD*
Hayatta tek parça* kalmaya çalışan kadın hikayeleri genelde görmezden gelinir. Kayıtsızca izlenir ve bir sonraki adım da sessizce uzaklaşmak olur. Dünyanın neresinde olursa olsun kadın olmak zordur. O yüzden kadınlar kendilerini hayatın ayrıntılarına gömerler. Kadına hakkını teslim etmek illaki erkek düşmanlığı yoluyla mı yapılmalıdır ya da kıyasıya savaşmak mı gerekir erkek egemenliğiyle? Erkek gibi mi olmalı ya da? Birilerinin seni anlamasına çok mu ihtiyacın var, ey kadın? Bence göze batmadan da yaşayabilirsin veya beklentiler uçurumuna yuvarlanmadan, diyor cümlelerce, sayfalarca. Bunu dile getirerek elde edemeyeceğini bil, mızmızlanmayı kes. Kendini ifade edecek bir şey yapmalısın. Duygularını eyleme dönüştürmelisin. Edilgenliği bırak, etkin ol. Kendin ol. Sadece kadın değilsin sen, insan olduğunu ve hayata erkekler kadar katılmanın gerekliliğini unutmadan yaşa. Hayatının dramatik yönlerine ağlayarak bir kurtarıcı bekleyen her kadın eksiktir. Kendi seçimlerinin sorumluluğunu alamamış ve ödediği bedeller için de başkalarını suçlayarak yaşar, kendini gizli bir hazineymiş gibi görerek bekler. Onu keşfedecek bir prens falan bekler, erkeği daha da yüceltir kafasında ama tabii ki sonu hayal kırıklığıyla biter bu beklentilerin. Erkeğe yorgun bir Atlas rolü biçilmiş kadınlar da hüzünlü tanrıçalara evrilmiş. Ama artık yeter. Bence herkes kendini taşısın ya. Ortak yaşam kriterleri belirlensin ve cinsiyet ayrımı güdülmeden toplumsal bir yaşam ortamı oluşsun. Yok ben kadın olduğum için mağdurum yok ben erkeğim evi geçindirmek için çalışıyorum diye ağlamasın kimse. Herkes davranışlarının sorumluluğunu alsın. Şunu öğrenmeliyiz artık, duygularımızdan tutun da kafamızın içinden geçirdiklerimizin bile bir bedeli var. Sorumluluğunu alamayacağımız veya bedelini ödeyemeyeceğimiz işlere girmemeliyiz. Kadın ya da erkek fark etmez. Dengede kalmayı bir türlü beceremiyor oluşumuz mu ‘insan’ demek acaba? Yine konu dışına çıktım ama gelin görün ki bu kitap beni savurdu emniyet şeridine. Bir kadın. Kadın olduğuna ağlamadan nasıl yazar, işte tam da bu kitaptaki gibi. Kitapta birbirinden bağımsız gibi görünen ama üç kuşak kadın profili çizen üç öykü var. Üç yalnız kadın öyküsü. Polonyalı yazar Olga Tokarczuk bu kitapla 2018 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kapmış. Nefis bir anlatım. Sanki kankanızla oturup sohbet edermiş gibi, içine düşüyorsunuz kitabın. Siz de kitabın içindeki kahramanlardan biri oluveriyorsunuz. Öylece akıyor, zaman gibi. Teması ölüm. Tanatolojik, felsefi, psikolojik, her dalı travmatik salınımlara yol açan hayatın negatif filmi yani. Ölüler için, artık yaşıyor olmamak. Henüz ölmemiş olanlar için ise, bir geçiş sanrısıyla son olduğunu kabullenememek gibi anlamlara gelen son gerçek. Belki de tek gerçek. Ölüm karşısında hayat gerçekten de bir simülasyon sanki değil mi? Ama bu kitapta ölüm sadece yaşamsal bir gerçeklik olarak var. Hayatla karışmış bir olgu sadece. Yaşayanların dünyasında öncesi ve sonrasıyla anlamlandırılmaya çalışılan zamansal bir durak. Hatıralarınızla ölürsünüz, bunları hatırlayanların hepsi ölene kadar da yaşarsınız. Hayat detaylarla dolu. Ölüm de sadece bir detay bu kitabın içinde. Hayatta olduğu gibi kimsenin sahiplenmeye yeltenmediği soğuk bir detay. Karakterleri sevdim, kitabın iklimini sevdim, suskun sakin bitişini sevdim. Son nefesini veren bir canlı gibi onu izledim, sanki kitap 269 sayfa yaşadı ve öldü. Bir kitap öldürmeyi düşünürseniz eğer bu kitap iyi bir tercih olabilir. Bunun size ne hissettireceği ölüm hakkındaki düşüncelerinize bağlı yalnızca. Kendinizi hayata/ölüme karşı nasıl konumlandırdığınıza ve kendinizi nasıl tanımladığınıza bağlı. Kitabın söylediğine göre insanlar, ‘ne kadar az tanımlanırlarsa o kadar az bağımlı olurlar,’ mış. Bağ kurmak önemlidir ancak; Bağımlılık her neye olursa olsun iyi değil, denge önemli. Ne diyor Sezen Ablamız:) Aşkım da değişebilir, gerçeklerim de Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı Yan gelmişim diz boyu sulara Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum Hiç birinizle döğüşemem Siz ne derseniz deyiniz Benim bir gizli bildiğim var Sizin alınız al, inandım Morunuz mor, inandım Ben tam kendime göre Ben tam dünyaya göre Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınız… Eril bir dünyada, Şiir gibi okunabilen, insan gibi yaşayabilen Kadınlar’a… ‘Ben güçlüyüm’ diye bağırmayan, Güçlü Kadınlar’a… Çok ihtiyaç var. Böyle kadınları okumayı seviyorum. Teşekkürler Olga.
Son Hikayeler
Son Hikayeler
Son Hikayeler
Son HikayelerOlga Tokarczuk · Timaş Yayınları · 2021128 okunma
··
506 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.