İkimiz mi desek
Beraber hiçbir şey yaptığımız yoktu
Beraber yürüyoruz desek, o kendiyle yürürdü
Aramızda binlerce insan vardı belki,
Ben aramızdaki mesafeyi o günlerde görmüyordum
Üstelik aramızı yoklayan şeytanlara
Büsbütün kızıyordum.
Otursak o kendiyle oturur gibi mutsuzdu
Ben onunla oturur gibi
Çayımı bir güzel içerdim, Fatma’nın gözlerini içerdim
Huysuzluk etti mi, içim ürperirdi huysuzluğundan
Nasıl desem, korkunç bir uğursuzluk
Düşen nar gibi etrafa saçılmış olurduk sanki
Ben onda yoktum -evinden bile sayılmazdım
Elbiselerimiz ayrı, susuşlarımız, korkularımız;
Böylece biz bir bütün sayılmıyorduk.
Ben kendi kendime severdim
O kendi kendine sevmezdi
Bir elmaya dokunmuyor gibi
Isırmıyor gibi şeffaf yanlarından
Her şeyde eksik, her şeyde mutsuz
Paltosuna sarılı bir yalnızlık gibi
Çıkmış gibi uykusundan bir sübyanın
İşte öylece kendi kendine.
Ben üzgünsem onunla birlikte üzgündüm
Onun karaltısından filan üzgündüm
Ayaklarının çarpmasından birbirine
Bir sütun gibi döndüğü zaman yüzünü
Onu bakmamak ordusu sanırdım
İşte orada kahrolurdum,
Aramızda bunca bina varken
Bunca sözcük bunca duvara çarparken
Fatma’yla ikimiz iki oyuncak gibi yan yana
Sadece yan yana.
Aramızda binlerce insan vardı
Ben aramızda masa var sanırdım
çayımın en şehvetli yanı dudaklarımın ıslatırdı
Sonra bir gün nedense Fatma’yla ikimiz kaldık
O ikimizken biz yorganları sevdik
ve bütün çarşafları ve sıcaklıkları
Benim kalbim ondan sonra ağrıdı.