Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

210 syf.
7/10 puan verdi
Bilim-aşk çatışması ekseninde dramatik bir anlatı
(spoiler içerebilir) " İnsan mutlağın varlığını duyumsayıp evrenin gizini taşıyorsa eğer, ne yaptıklarını bilmeden saati gelince birbirine saldıran insan sürülerinin peşinden sürüklenerek yaşayabilir mi? " Balzac ismini duyduğumuzda birçoğumuzun aklına tasvirler, uzun betimlemeler gelir. Bu tasvirler bazıları tarafından sıkıcı, gereksiz bulunur. Yazarın kendi döneminde de durum böyle olmalı ki kitabın ilk sayfalarında konu hakkında açıklama yapma ihtiyacı hissetmiştir. Bu açıklama ön söz şeklinde değildir, eser içindedir. Balzac’ın eserlerini diğerlerinden ayıran farklı unsurlar vardır. Eserlerinde karakterlerin fiziksel özelliklerine ve mekan anlatımına önem verir.  Eğer olay bir malikanede geçiyorsa kasvetli bir malikane deyip bırakmaz. Adeta bizi tüm odaların içinde gezdirir. Duvarlardaki pencere, tablo sayısına, tablodaki resme, odadaki sandalye sayısına, karakterin sandalyeye yaslanış biçimine, güneşin odanın içerisine geliş açısına kadar bizleri eserin içine yerleştirir.  Sanki bizleri bir filmin veya tablonun içine sürüklemek ister.  Görsel sanatlara olan aşkı edebiyat aşkıyla birleşir.    Gizli başyapıt adlı eserinin ön sözünde onun bu anlatım tarzı hakkında şu şekilde bahsedilir:    ‘’ onun tasvirleri resmin bir çeşit yazı, dildeki gelişigüzelliğin şekline göre biçimlenmiş bir işaretler oyunu olduğu iddiasını çağrıştırır. ‘’   Muhtemelen Balzac’a başladığınız ilk roman bu olmayacak. Diğer romanlarını okuduktan sonra ‘’yahu bu adam neden böyle yazıyor? Neden bu kadar detaylı tasvirler? ‘’ şeklinde düşüneceksiniz. Eğer böyle düşünüyorsanız doğru yoldasınız. Bu eser ve Gizli Başyapıt eseri yazarın edebi üslubunu anlamak için önemliler. Böyle bir merakınız yoksa da farklı türde bir Balzac romanı okumak için tercih edilebilir.  Bu kitapta Balzac’ın yukarıda bahsedilen anlatım şeklini neden tercih ettiğini öğreniyor ve detaylı mimari tasvirlerle karşılaşıyoruz.  Hatta gelen eleştirilerden dolayı olmalı Balzac alay edercesine bu detayları öyle bir seviyeye çıkarmış ki mimar öğrencilerine taş çıkaracak düzeyde.  Örneğin,   Nesnelerin dördü bir karenin köşelerine, biri de karenin ortasına düşen görsel diziliş biçimi ‘’quinconce’’  ya da Mascaron kabartması olmak üzere ilginç detaylar..  ‘’ Ama sözü uzatmaya gerek yok, bu basit ve sade yaşamın tatlı şiirselliği evlerden birinin betiminde doğal biçimde görülecektir nasılsa.. ‘’   Onun görselliğe olan aşkının izdüşümlerini şu şekilde görürüz:   ‘’ İnsan yaşamının olayları -ister toplum içinde; ister özel yaşamda olsun -- mimarlıkla öylesine sıkı sıkıya bağlantılıdır ki, çoğu gözlemciler kamu yapılarından, anıtlardan artakalan parçalara bakarak ya da ev eşyası kalıntılarını inceleyerek ulusları ya da bireyleri yaşam biçimlerinin tüm gerçekliğiyle yeniden canlandırabilirler. ‘’   İçimde uzun süredir bunun düşüncesi bulunduğundan, İnceleme konusunun fazla dışına çıkmadan bu alıntının doğruluğu hakkında konuşmak istiyorum. Ülkemizde de bu konuda ciddi eksiklikler bulunmakta ;halen eski, paslanmış binalar, duraklar, bakımsız sokaklar kent estetiği konusunda ciddi eksiklikler oluşturmakta.  Şu resimdeki gibi bir metro durağımızın olması, grafitiyle renkli şekilde boyanmış duvarlarımızın, rengarenk apartman binalarımızın olması bize ne kadar masraf olabilirdi ki?   nolm.us/wp-content/uplo...    Bir inceleme yazısı olmasına rağmen bu betimleme üzerinde neden duruyorum? Çünkü ben de ilk başlarda uzun betimlemelerden tiksinirdim, Natüralizm ekolünü saçma bulurdum. Balzac okuduktan sonra buna bakış açım değişti. Bu uzun betimlemeler sizin romanla daha sıkı bağ kurabilmenizi sağlıyor. Duygusal anlarda bile direkt bir duygusal anın anlatılmasıyla bunun bir günbatımı ışığı altında yaşanacak şekilde anlatılması arasında fark yok mudur sizce de?   Betimleme konusunda sizi ikna edebilmek için son olarak bu güzel alıntıyı bırakıyorum:   ‘’ Öte yandan içinde yaşadığımız yaşamın akıp gittiği yerlerin betimlenmesi, her birimize ya boşa çıkan dileklerimizi ya da beslediğimiz umutları anımsatır çoğu kez. ‘’ (S.4)     MUTLAK PEŞİNDE’NİN OLAY ÖRGÜSÜ- KONUSU HAKKINDA   Aslında bu eserde de klasik Balzac tiplemesi diyebileceğimiz cimrilik, servet, aile dramları, ve en önemlisi aşkla ilgili yoğun özellikler var. Ancak diğer romanlarından farklı olarak tüm bunların bilim uğruna feda edilmesine şahit oluyoruz.   Eser, yaşlı görünümlü yakışıklı bir adamın (?) (Balthazar), bacağı engelli, kimse tarafından beğenilmeyen bir kadına aşık olmasının tasviriyle başlar. Bu aşka çeşitli, hoş anlamlar yüklenir, bir başkasının kusuruna rağmen onu sevebilmek, onda diğerlerinin göremediği şeyleri görebilmek ve Balthazar’ın ‘’meleklerin zekasına benzer bir şeyler barındıran kadınlık içgüdüsü’’ ile eşini sevmesi, onların muhteşem aşkını ikisi açısından daha kuvvetli kılar.    ‘’ Ama tutku öylesine bulaşıcı, genç ve biçimli bir adamın aşkı sakat, topal, zavallı bir kız için öylesine baştan çıkarıcıdır ki... ‘’ (S. 25)   ‘’ Kusurlu görünen bir yanına tapılmasını sağlamak bir kadının gerçek utkusu değil midir?’’ (S.30)  ‘’ Bir kadın için en büyük çekicilik, sürekli olarak erkeğin yüce gönüllülüğüne sığınması ve zayıflığını ona gurur verecek, onun en yüce duygularını ayaklandıracak biçimde zarif bir edayla belli etmesidir.’’ (S.60)   ‘’ Adının çirkine çıkmasına alçakgönüllülükle katlanan, bir yandan da gerçek duyguların yarattığı dayanılmaz bir çekiciliğe sahip olduğunu duyumsayan genç bir kızın aşkını yeterince betimleyebilmek için başlıbaşına bir kitap gerekmez mi? ‘’ (S. 25)   ‘’ Ne mutlu kusurlu kadınlara; aşkın krallığı onlarındır çünkü, Güzellik bir kadın için baş belası sayılmalıdır aslında; çünkü bu ömürsüz çiçek o kadının uyandırdığı duygularda gereğinden fazla yer tutar; parası için evlenilen birini sevmekten ne farkı vardır bunun? ‘’   Balzac, bu konu üzerinde uzun uzun düşünür. Felsefi incelemeler yapar. Okuyucuyu düşündürmeye teşvik eder. Gerçekten de  konuya hakim olmamakla birlikte, kusurun ve kabiliyetin aşk üzerindeki etkisi adına yapılan önemli araştırmalar, felsefi çalışmalar vardır. Ben bu konuya ilk olarak bir Youtube videosunda rastladım. İlgi çekici konferansa şuradaki linkten ulaşabilirsiniz => youtu.be/Y7FICmxTH0I  ‘’ Bu apaçık tuhaflığın bir nedeni olsa gerektir. Acaba insanın hazdan çok duyguyla yaşamasından mıdır bu? Yoksa, güzel bir kadının beden çekiciliği ne de olsa sınırlıdır da, pek güzel olmayan bir kadının bütünüyle ruhsal olan çekiciliği sonsuz değil midir? ‘’   --------  Aynı zamanda çoğu yerde gördüğümüz ‘’önemli olan dış güzellik değil, iç güzellik’’ deyimine de dem vurulur. Bunlar aralarındaki ilahi nitelikte olan aşkı kuvvetlendiren şeylerdir.  Romanın ilk 50 sayfası Balzac’ın üslubunun nedeni ve bu çiftin kusursuz olan kusurlu aşkının tanımıyla ilerler.   ‘’ Bu kadında sevilecek şeyin her şeyden önce güzel bir ruh ve günlerimizi sürekli bir mutluluk içinde geçiren bağlılık olduğunu, ... ‘’  ‘’ Bedensel kusurlarının acısını çeken bir kadına en küçük bir aşağılayıcı söz söylemeyi cinayet sayardı. Belki de erkekler arasında yalnızca o, bir sözcüğün bir bakışın tüm mutluluk yıllarını unutturabileceğini, o sözcüğün ya da bakışın süregiden bir tatlılıkla oluşturduğu zıtlık ölçüsünde acımasız olacağını bilirdi.’’     Vadideki Zambak, Goriot Baba ya da Eugenie Grandet gibi eserlerinde baş karakterler paris yüksek sosyetesine girebilmek, zengin olabilmek, bir kadına ulaşabilmek için çabalarken bu eserde tüm bunların yerini ‘’mutlak peşine’’ düşebilmek alır.   Peki, nedir bu mutlak peşine düşmek?  Mutlak, felsefi bir kavram olarak şeylerin keşfedilmiş olsun veya olmasın bütününü tanımlar. Felsefenin ilahi yanında mutlak nihai olmayan varlığı tanımlamak için de kullanılır. Burada daha çok ikinci cümledeki anlam kastedilmiştir. Roman'a adını veren "Mutlak Peşinde" olmak. Balthazar'ın evine gelen subayın ona vasiyet şeklinde kimyanın sırlarını açıklaması neticesinde ortaya çıkar. Balthazar kendini bilime adar. Ama adamak ne kelime bilime bildiğiniz tapınır. İçinde nihai olmayan gerçeği, felsefe taşını bulma umudu benliğini ele geçirir.  Ana karakterimiz Balthazar da eser boyunca  bunun cevabını arar. Kısaca durumu özetlersek bu mutlak uzun bir kimya serüvenidir, bilim aşkıdır. Öyle bir aşk ki bu bilim uğuruna onları borca batıracak, açlıktan ölecek duruma gelmelerine yol açacak, aileyi çöküşe sürükleyecektir. Sadece Balthazar ve onun eşi Claes’in anlayabileceği meleksi aşkın bile önüne geçecektir bu bilim. Tüm bunlar Claes’i  ‘’eşi’’ ve ‘’çocukları’’ bir başka deyişle ‘’kadınlık’’ ile ‘’analık’’ arasında seçim yapmak zorunda bırakacaktır. İçindeki nihai olmayan umutla gerçeklerin çatışması anlatılır bu romanda. Eserde en çok hoşuma giden kısımlardan biri kalp ile aklın çatışması oldu. Yazar eserine hem gerçek anlamda (felsefe) hem de kurgusal anlamda bilim temasını yerleştirir.  ‘’ Bilime tutkuyla bağlanarak onun ateşli öğrencisi kesilen Balthazar, Helvetius gibi yakışıklıydı. Paris kadınları çok geçmeden ona yalnızca incelik ve aşk damıtmayı öğrettiler. Ne var ki bu sarhoş edici başarı düşü uzun sürmedi. Balthazar, ateşli ruhuna, sevgi dolu yaşamına uymayan bu boş yaşamdan usandı. ‘’   Romanda dikkat çekilecek bir diğer husus Bayan Claes’in annelik duygusuyla eş duygusu arasında yaşadığı çatışmalardır.  Bilim uğruna parasını feda eden ve çocuklarının geleceğini hiçe sayan Balthazar’ı görünce bir çıkmazın içinde olduğunu fark eder. Çocukları ya da kocası arasında seçim yapmak zorundadır.  Balthazar’ın kendini adadığı bu bilim macerası başarılı olursa hem ailesi hem de yurdu onur kazanacaktı. Ancak ortada bir sorun vardı: Fizik aygıtları, pahalı maddeler, kitaplar, makineler.. Felsefe Taşını aramak için çok masraflıydı. Ailesi sürekli borca düşüyor, onları aksatıyor ve kötü davranmaya başlıyordu.    BİLİM - AŞK ÇATIŞMASI ‘’ Bilim tıpkı bir kadın gibi kocasını elinden aldığını anlayınca, kıskançlık yüreğini kemiriyor, aşkını yeniliyordu. Ama bilime karşı elden ne gelir? Nasıl başa çıkılır? Doğanın sınırlı güçte yarattığı kadın, insana sonsuz hazlar veren, çekiciliği her zaman yepyeni bir düşünceyle nasıl savaşabilir? (S.40)   Üstte kalın çizgilerle belirttiğim alıntı bu romanın özeti olabilir. 210 sayfa boyunca bu çekişmeye tanık oluyoruz. Zorluklar, merak ve çekişme içinde bir icat gerçekleştirmek için  ortaya çıkan, güzelleşip tazeleşen düşüncelerin bir erkeği en sevdiği kadını bile unutturacak kadar dünyasından uzaklaştırması, kadının bu unutulmuşluk içerisinde o kusurlu halini seven eski eşine özlemine tanık oluyoruz.   ‘’ Gördükleri eğitim sayesinde her şeyi kavrayabilen erkekler, bir kadın için sevdiği adamın düşüncelerini anlayamamaktan daha korkunç bir şey olmadığını bilemezler. ‘’  (S. 42)   ‘’ Bizden daha bağışlayıcı olan bu Tanrısal yaratıklar (kadınlar) ruhlarının dilini anlamadığımız zaman seslerini çıkarmazlar; duygularının üstünlüğünü göstermekten çekinirler, acılarını da, anlaşılmamış zevklerini de büyük bir sevinçle gizlemeyi bilirler. Ama sevda işinde bizden daha tutkulu oldukları için erkeğin yalnızca yüreğine sahip olmakla yetinmezler; onun tüm düşüncesini de ele geçirmek isterler.’’ (S.42)   Hatta sırf bunu yapabilmek için Balthazar’ın eşi, kimya öğrenmeye başlar.(Ancak nafile..)   ‘’ Görüyorum ki içindeki bilim senden daha güçlü; seni çok yükseklere uçurmuş, artık yerlere inip zavallı bir kadına arkadaş olamazsın. Sana nasıl mutluluk verebilirim ki? ‘’   ‘’ Sen artık onları sevemezsin, bilim senin yüreğini kemirmiş. ‘    Eserde anlam bulamadığım ve beni rahatsız eden iki durum oldu. Birincisi, Balthazar’ın eşinin Balthazar’ı daha iyi sevebilmek, onun ruhuna daha yakın olabilmek için yüreğindeki çocuk sevgisini dizginleyip çocuklarının haklarını kocasına devretmesi.  İkincisiyse Balthazar’ın insanüstü iradesizliği. Bir düşünün defalarca aileniz sizin borca batmamanız için uğraşıyor; aldığınız borçları, kredileri karşılayabilmek için varını yoğunu satıyor. En son satacak şeyleri kalmayıp perişan hale düştüklerinde evin kızı yönetimi ele geçirip her şeyi düzeltiyor. Sonra her şey düzeldiği için sevinen Balthazar tekrar borç altına giriyor. Tüm bunların 100 sayfa şeklinde detaylı anlatılması sizin de sinirinize dokunmaz mıydı?   Son değerlendirmemi yapacak olursam, Romanda genel olarak sevmediğim olay, fazla uzatılması oldu. 120-130 sayfada bitebilecek bir eser. Uzun ve gereksiz finansal işlemlerin açıklanması ve balthazar’ın bilimle aşk arasında yaşadığı git-gellerin sürekli tekrara yol açması akıcılığa ve okuma hızıma engel oldu.  ‘’Felsefi incelemeler’’  kısmında yer alan bu kitabı beğenmekle birlikte - kesinlikle okunmalı- diyemem. Diğer eserlerde kurgu, olay örgüsü daha sürükleyici. Bu eserde bir şeyler  tam oturmamış. Özellikle son kısımlardaki Balthazar’ın zayıf iradesi beni tatmin etmedi.  ‘’ Düşüncelerin, zorluklar içinde daha da güzelleşen,  tazeleşen ve bir erkeği en sevdiği şeyleri bile unutturacak kadar dünyasından uzaklaştıracak işvesine karşı ne yapılabilir? ‘’ (S.40)    Keyifli okumalar.      
Mutlak Peşinde
Mutlak PeşindeHonore de Balzac · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2021580 okunma
··
874 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.