Gönderi

256 syf.
·
Puan vermedi
BİR GÜZEL KİTAP: AŞK TENE DÜŞERSE “Okuru okumadan evvelki haliyle bırakan bir kitap başarısız bir kitaptır.” demiş Emil Cioran. Beni okumadan evvelki halimde bırakmayan, yani öğreten, bir edebi eser okuma zevki tattıran, onlarca kısa öykü ve kıssadan hisseler almamı sağlayan, nitelikli, derinlikli hoş bir kitap okudum tatil başladıktan hemen sonra: Aşk Tene Düşerse. Bu güzel kitapla Şehrengiz okuyucusu da tanışsın istedim. Aşk Tene Düşerse Gümüşhaneli şair/yazar Talat Ülker’in Nisan 2012’de Taş Medrese Yayınlarından çıkan deneme kitabı. Eser iki yüz kırk bir sayfa ve yirmi beş denemeden oluşuyor. Aklın Hamlığı, Gönül Gözü, Benliğin Yükü, Yanmak Yandırmak, Kemale Yolculuk, Aşk Aramaktır… gibi deneme başlıklarından anlaşılacağı gibi somut değil daha çok soyut temalar işlenmiş kitapta. Denemelerde temalar, özgün bir bakış açısıyla ele alınmış; medeniyetimizden derlenmiş öykü ve kıssalarla açıklanmaya çalışılmış. Bazı kitaplar vardır daha ilk sayfalarda okurunu kendi büyülü dünyasına çeker. Kitap bitmeden o dünyadan çıkamazsınız. Hatta bazen bitseler de zihninizi meşgul etmeye devam ederler. Altını çizdiğiniz kısımları tekrar okur, tuttuğunuz notları karıştırırsınız. Aşk Tene Düşerse böyle bir kitap. Düşündürüyor, hoşça vakit geçirtiyor, öğretiyor, “ne kadar az şey biliyormuşum” hayretini yaşatıyor, söz ustası şairlerle karşılaştırıyor yani sizi “evvelki halinizde bırakmıyor.” Altını çizdiğim şu cümleler hem bu kitaba hem okumaya dair ne çok şey söylüyor: “Sen bir kitapsın. Kendini okuman gerek. Kendini okuyacak birikimi elde edebilmek için kâğıda nakşedilmiş bilgilerin izini sürmek zorundasın. Okuduğun her kitap, sana ‘ne kadar da az şey biliyormuşum’ hayretini yaşatacak evvela, ‘bilmediklerimi ayaklarımın altına yığsaydım başım göğe değerdi’ diyen ulu kişinin haklılığını anlayabilmek bile bilginin hünerine bağlı.”(s.154.) Aşk Tene Düşerse, yüz altıncı sayfadaki aynı isimli güzel bir denemeden alıyor ismini. Bu denemede aşkla şehvetin karıştırılmaması gerektiği, aşkı tene düşürmenin çirkinliği üzerinde duruluyor. “İnsan ruhunu devamlı tok tutabilecek tek gıda aşktır. Aşk, yaratılış sebebimiz ve kulluktaki en yüce rütbemizdir. Surette âdem olmak insan olmaya yetmez. Kişiyi insan eden aşktır.” (s.106) diyerek “aşk”tan aslında ne anlamamız gerektiği vurgulanıyor. Yusuf ile Züleyha öyküsü ile söylenmek istenenin daha iyi anlaşılması sağlanıyor. Bu denemeyi okumak aynı zamanda Ülker’in Esenlik Muştusu, Kırkıncı Kapı, Hatıralar Albümü, Bir Avuç Düş ve Hüzünsüz Çıplaktır Aşk isimli şiir kitaplarında teması aşk olan onlarca güzel şiirin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Onun şiirlerindeki aşk şöyle bir şeydir: “Kul her neyi severse sevsin aslında mutlak güzelliğin tecellileriyle meşguldür. İsterse bir güzel tabiat manzarası istese uçsuz bucaksız denizler alıp götürsün bizi kendimizden. İstese yemyeşil dekoruyla yaylalar isterse coşup akan berrak bir nehir çalsın yüreğimizi. İsterse bir güzel çiçek, bir güzel kuş, ışıldayan bir parlak yıldız ya da derin derin bakan bir çift güzel göz alıp götürsün bizi kendimizden hiç fark etmez. Farkında olarak ya da olmayarak tecellilerden yola çıkarak mutlak güzelliği seviyoruz.”(s.107) Tarihimizi, kültürümüzü, inançlarımızı, masallarımızı, destanlarımızı, halk hikayelerimizi, kıssalarımızı, romanlarımızı çok iyi bilen Ülker, konuşma sıcaklığında, her okuyucunun birikimi kadar alabileceği şekilde özenle anlatmış söylemek istediklerini. Bazen kısa cümleler kurmuş bazen devrik. Bazen de “ters yüz etmiş ortak dilin kelimelerini” şiir gibi yazmış. Söze kulak değil gönül tutmamızı istemiş: “Bizi kelimelerle vurdular. Harfler tuzak kurmuştu devşirme lügatlerde. Soysuz ayinlerin büyülü sayfalarından alınmış kelimelerle geldiler üstümüze. Kaldırımlarımıza taş, gölgelerimize baş, aşımıza zehir, başımıza kahır, vuslatımıza tehir oldu kelimeler. Bize kelimelerle savaşmayı öğretmediler, yenildik.” Ülker, denemelerde millet olarak kusurlarımızı bir bir sayıp dökmüş: Marifet ve İltifat’ta “Ne yazık ki bugünün nesli içinde bulunduğu iletişim kirliliğine rağmen beş yüz kelimelik sığ bir dille konuşuyor ve yazışıyor. Dünyanın en büyük yoksulluğunun kelime dağarcığının yetersizliği olduğu anlatabilir mi şairler duyarsız kalabalıklara?” demiş, Hoşgörü ve Medeniyet’te “Dini hayattan siyasete, kültürel kimliklerden günlük yaşantıya kadar hemen her alanda insanlar birbirlerini ‘benim gibi ol, benim gibi düşün, benim gibi inan, benim gibi yaşa’ buyruklarıyla dönüştürmeyi amaçlıyorlar.” tespitini yapmış mesela. Ama aksayan yanlarımızı sayıp bırakmamış, yeise kapılmayıp çözüm önerileri sunmuş: “Yeniden yüksek bir kültür ve asil bir medeniyet kurma hevesini tükettik mi? Hayır, asla… Eşyayı ve insanı yeniden tanımlayıp hayata istikamet çizdiğimiz, hafızamızdan kovduğumuz mistik anlamları geri çağırdığımız ve Tanrı’dan gayrısına kul olmamayı öğrendiğimiz zaman hür olacağız. Hür ve mutlu…(s.180) Aşk Tene Düşerse, okuyucusuna şu güzel özellikleri de kazandırma çabasındadır: Değerli şeyleri görebilen gözlere sahip olma, ne kadar az şey bildiğimizin farkına varma, hatalarımızdan ders alabilme, zaman bilincine sahip olma, evrene yansıtılmış güzellikleri algılayabilme, hayatın anlamını kavrama, akıl ile gönlün birlikte güzel olduklarını unutmama, ahde vefa gösterme, aşkın ne olduğunu bilme ve onu asla tene düşürmeme, tanrıdan gayrısına kul olmama, dilimize, kavramlarımıza sahip çıkma, kusurlarımızı, eksiklerimizi görüp tamamlama şuurunda olma… Yani yazıcı almış eline kalemi, geçmişin seçkin kıssalarını, yol önderlerinin menkıbelerini, birikimlerini, gözlemlerini… anlatmış Aşk Tene Düşerse’de. Bize de okuyarak anlatılanlardan hisse almak düşmüş. Alabildikse ne mutlu.
Aşk Tene Düşerse
Aşk Tene DüşerseTalat Ülker · Alka Yayınevi · 202013 okunma
·
350 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.