Gönderi

55 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Entelektüellerin Kırmızı Çizgisi
Tek bir kelimeye bir cümleyi, tek cümleye bir paragrafı, küçücük bir kitaba ansiklopediler dolusu bilgiyi sığdırabilmiş yazarları her zaman hayranlıkla takdir etmişimdir. Şu an yorumunu okuyacağınız kitap da tam da böyle bir kitap işte. Halil Cibran'ın Ermiş'i okumak bizimki gibi toplumlarda entelektüellik göstergesi olarak kabul gördüğünden, hani okumayanı dövüyorlar tarzında bir kitap biraz da. Okunsun tabii. Okumak güzel de işte ne kadarını anlıyor acaba okuyanlar? Asıl mesele bu. Keza üniversite sınavlarında okuduğunu anlamak üzerine hazırlanmış sorulardaki başarılar da ortadayken pek bilemedim. Bu kitabı gerçekten anlayıp özümseyen bir toplum olsak zaten hiçbir derdimiz kalmaz diye düşünüyorum. Her neyse lafı daha fazla uzatmadan biraz da Halil Cibran'dan bahsedeyim. Halil Cibran aslında düalitenin vücut bulmuş hali. Aslı Lübnanlı olan fakat Amerikalı ressam, yazar ve filozof olarak anılan başka bir deyimle kökü Doğuda gövdesi Batıda, Doğululara göre Batılı Batılılara göre Doğulu kabulü görmüş biri o. Ermiş kitabında ise El Mustafa isimli bir adamin 12 yıl boyunca yaşamış olduğu kentten ayrılırken onu uğurlamaya gelen kentteki insanlarca tabiri caizse ayaküstü sohbet sırasında kendisine yöneltilen sorulara cevap verdiği, bir bakıma da şiirsel anlatımla bana göre bir veda hutbesi gibi kabul edilebilecek diyaloglar işlenmiş. Şiirsel demişken yine bir araya gireyim. Yukarıda bahsettiğim üzere Halil Cibran okuduğunda entelektüel bir sınıfa geçeceğini düşünen insanlarımız bu şiirsel anlatımdan dolayı çoğunlukla kitabı yarım da bırakabiliyormuş. Tüh ya! Hiç oldu mu böyle? dediğinizi duyar gibiyim Vallahi ne yalan söyleyeyim, ben de çok yadırgadım. Ayiıp yani(!) Tabii şiirsel anlatımın özü malesef çevirilerde deforme olabiliyor. Bu yüzden de orijinali ile okuyucuya aktarılmak istenen duygu da böylece yitebiliyor. Hal böyle olunca entelektüelikte sınıfta kalıyor bizim çocuklar. Peki ne anlatır bize Ermiş? Anlamak isteyene çok şey anlatıyor aslında. Aşk, evlilik, dostluk, yasalar, suçlar, cezalar, akıl, tutku, haz, acı, sevinç, keder, mutluluk, zaman, yaşam, ölüm derken insana atfedilebilecek birçok konu ele alınıyor. Öyleki, evliliğe dair ifade ettiği, " Birbirinizin tasını doldurun ama aynı tastan içmeyin. Birbirinize ekmeğinizden verin ama aynı somundan yemeyin. Şarkı söyleyip dans edin birlikte, eğlenin ama yalnız başınıza olun ikiniz de." cümleleri işte bu, işte yıllardır tanımını yaptığım evlilik diye çığlık attırdı bana. Hay yaşa Halilim! Evet düalitenin vücut bulmuş hali Halil Cibran felsefesini de yine bu bağlamda aktarıyor okurlarına. Ruhun tekamül yolculuğunda yukarıda bahsettiğim kavramlara binaen her şeyin zıddı ile varolduğunu defalarca dile getiriyor hem edebi hem de felsefi değeri yüksek cümleleri ile. El Mustafa karakteri ile sorulara cevap verir gibi dursa da aslında cevaplar içinde soru soruyor. Çünkü Ermiş'in amacı varmak değil yolda olmak. Zaten hem bu sebepten hem de Doğu kökenli olmasından dolayı yazarı sufizm ile özdeşleştiren de çok. Halbuki Halil Cibran'ın İslamiyet'le hiçbir alakası yok. Kendisi Hristiyan. Dini bilgilere dair sözlerinde Tanrıyı Evren üzerinden tanımlamasıyla da Panteizm'e selam çakıyor. Eyvallah! Kitapta bahsedilen ütopik kent Orphalese metaforik olarak dünyayı, Ermiş'i almaya gelen gemi eceli ifade ederken " bir çiğlik koptu halktan tek bir yürekten gelir gibi, alacakaranlığa yükseldi çığlık ve muazzam bir boru sesi gibi uzaklara taşındı denizin üstünden" cümlesiyle de insanın kıyameti ölürken kopar inancına da kanıt sunmak istemiş adeta. Efendim 54 sayfa olmasına rağmen bu kadar dopdolu bir kitabı ben de naçizane bu kadar uzun yorumlamak zorundaydım. Okurken sıkılmadığınızı umarak buraya kadar okuyan herkese çok teşekkür ederim. Sevgi ile ve dostlukla kalın. Çav Bella
Ermiş
ErmişHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202371,1bin okunma
·
190 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.