İki ayrı çöküş hikayesi. Biri yüzü genç, ama içi çoktan yaşlanmış, enerji kaynakları tükenen Avrupa. Diğeri orta yaşlarının sonunda genç bir kadına aşık olan sanayici karakterimiz. Onun da cinselliği çöküşe doğru ilerliyor. Gary bu ikisi arasında muhteşem bir paralellik kuruyor, zekice kurgulanmış bir hikaye anlatıyor bize.
Bir erkeğin cinselliğini yitirmesini ‘iktidarsızlık’ olarak tanımlama sarsaklığını duymayan yoktur. Kitap, sistemin erkek kimliğiyle kurduğu ilişkiyi, her ikisinin en büyük hırsının iktidar, güç olma, kazanma olmasının tesadüf olmadığını sorgulatıyor.
Karakterimizin sahip olduğu şey bugünkü dünya gibi, bir ambalaj şirketi. Güzel görünme kaygısı, parlaklık..Yazar paketin içini açıp yarından duyulan korkuyu, tükenmişliği gösteriyor. Tüm bunları kendine has bir alaycılıkla ele aldığı için kendini keyifle okutuyor.
Öte yandan, yazarın didiklediği meseleler tabu olan, konuşmaktan çekinilen, rahatsız edici meseleler. Böyle konulara cesurca yaklaşan tüm yazarlar gibi bize şunu hatırlatıyor: “İnsanlık dışı -ya da insana özgü, bu ikisi bazen aynı kapıya çıkıyor.”
Yazarın yazım tarzı kırçıklı. Hikayesinin sırtını imgelere dayamayı ihmal etmiyor. Vermek istediği şeyi görmek için uzanıp perdeyi aralamak size kalıyor. Ama ama araya çoğu okurun “altı çizilecek cümle” diye tarif ettiği lezzetli sözler de serpiştiriyor. Ve bence aradaki dengeyi çok iyi tutturduğu için yazınının pek çok okura hitap edeceğini düşünüyorum.
Ben “Onca Yoksulluk Varken” le başladım yazarı okumaya. Bence bu, çok daha iyi yazılmış bir kitap. Yolu kesişeceklere, şimdiden keyifli okumalar..
Çeviri: Aykut Derman
Kapak: Aslı Sezer