Gönderi

"Allah, layuğuni versun. Tahar Hanum bu işi öğrenursa, bil ki, dünyayı başumuza yıkar. O zaman ne edersun?" "Ne edecegum? Kızını seveyrum, o da beni seveyi; Allah'un emriylen, peygamberun kavliylen kızuni bağa ver derum." "Oğlum, hangi parayla kari bakacaksun? Baksana kardeşlerinun kalabaluğuna. Rahmetli boban, ötekiler yetmezmiş gibi bir de Sefer'i verdi kucağumuza, yeryüzünden çekildi. Çok korkayrum Ali. Çecuk yaşta delikanlıları askere alayiler. Seni de alup giderlerse biz ne ederuz? Başumuzi hangi taşlara çalaruz? Ben, ne ederum bu bir yığın uşakla? Hepsi açluktan beni yer alimallah. Biraz beyuk olsalar rejiye kor çaliştirurdum. Hepsi bızdık boyunda, hepsi benum elume bakayi. Ben, ne ederum, Ali'm, sen de gidersen, ben ne ederum?" Ali, annesinin çakır gözlerinden süzülen yaşları görünce gönül işlerinin sırası olmadığını anladı. Sefer, annesinin giymeğinden dışarı taşmış memesinin kudugunu* şapırtılarla emip duruyordu. "Ali, işte, bu en ufak kardeşun belumi adamakilli bükeyi. Benum erkek gibi çalışmam gereken bu zamanda kucağumdaki bu masum yavrucak karşuma dikilip "Çalışmayacaksun; yalağuz bağa süt vereceksun, altuma bakacaksun" deyi. Çalışmaktan gövdem de kurudi gitti. Yavrucak süt bulamayi ki beslenup beyusun! Bir de senun gittuğuni tuşun! Eh! Allah bu belayi da başumuza verirse pes doğrusu" "Nene, öyleyse, askerluğum gelursa gitmeyeyim. Sonra, siz açluktan elursunuz. Siz açluktan elince de ben kimun için askere gideceğum? Bizum bahçeleri elumuzden almaya çalışan hergeleler için mi? Onların malini mülküni, askere gitmeyen oğullarını korumak için mi askere gideceğum?" "Oğlum, böyle tüşünme. Bu memleketin kanunları var, onlara uymamuz gerek. Onlara karşı gelmeye senun, benum gücümüz yetmez. Allah etmesun, asker kaçağı diye tutulup kurşuna dizilmeni istemem. Haydi, sen de gel de evde bir şeyler yapıp yiyelum. Uşaklar açluktan eldi."
Sayfa 184 - Tekin Yayınevi / * kuduk: memenin ucuKitabı okudu
·
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.