Gönderi

384 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Anlamlı, etkileyici bir romanı anlatacağım size; Şeyda Açıkkol Altunok’un kaleminden; BİR… “Bazen biri çıkıp geliverir. Yalnızca gelir… O geliş, bilinen bütün hikâyelerin finalidir kimi zaman. Karşı koyamazsınız… Bazı hayatların diğerlerini kuşatması kaçınılmazdır. Siz farkına bile varamadan her şey değişiverir...” Yukarıdaki satırlarla başlıyor roman; şu tümceyle de sonlanıyor; “BAZEN TEK BİR DİLEK İÇİN KADER YENİDEN YAZILIR” Öyle bir dokuya sahip ki kitap; köyü, kenti, modern ve kırsal yaşamı, o yaşamların içindeki değişik insan portrelerini, inançları, davranışları, bir anda yok edilen yaşamları, bir anda var edilen umutları adeta resmediyor; oluşturulmuş o atmosferi çizdiği resim sayesinde gösteriyor… Kuran-ı Kerim’den seçilmiş surelerin mistik öğreti boyutu salt iyiye, güzele, doğruya uzanan yolu okurunun önüne seriyor; ama yobazlığı, din cambazlığını satır aralarında yererek… Aralara serpiştirilmiş şiirler, şarkılar ve çok katmanlı anlatım diliyle yazarın donanımına hayran kalmamak elde değil... Güneydoğu’da bir köyde kayınvalidesi, eşi, üç çocuğuyla yaşayan Sumru’nun, toz bulutu içinde yanına yaklaşan arabayla tüm huzuru yerle bir oluyor… “Aylardan ağustos, günlerden cehennemdi,” diyor yazar. Sumru, arabanın içindeki yakışıklı genç adamı hemen tanıyor; yıllar önce düşünde gördüğü adam o… Yüzü alev alev yanıyor, boğazına bir şeyler düğümleniyor Sumru’nun. Muhtarın evini soruyor adam. Sumru onu duymuyor. Gözleri korkudan kocaman açılmış; dehşet içinde kaçıyor oradan… Genç adam, aracıyla yetişiyor kadına, korkuttuğu için özür diliyor; köyün yolunun yapımında çalışacak mühendis olduğunu açıklıyor. Mühendis Ömer, ürkek bir ceylana benzettiği Sumru’yu incelerken köydekiler de böyle yabani mi, diye düşünüyor. Sumru ise yıllar öncesine, henüz yeni yetme bir kız olduğu zamana dönüyor; Kara Nine ile nasıl tanıştığına, bu olayın Ömer’e nasıl uzandığına… Annesiz büyümüş Sumru’nun yaşamında belirleyici rolü olan Kara Nine, fırtınalı bir ekim günü gelip köyün dışındaki virane kulübeye yerleşmiş; nereden geldiğini, neden geldiğini kimse soramamış; ürkmüşler ondan. Sumru dışında kimseyle kolay kolay konuşmuyor; onu aradığını, sonunda bulduğunu anlatıyormuş kıza… “Çok aradım seni çook… Vakit zaman tamammış demek ki! Sen hatırlamazsın belki ama sor yüreğine. O tanır beni. İyi bilir hem de… Ezelden tanışız çünkü seninle.” Kara Nine’ye göre Sumru Allah’ın sevgili kullarındandı; seçilmişlerdendi… “O yüzden gelip buldum seni. Böyle emredildi... Yolunu açacağım ben senin. Elinden tutacağım…” Kendisini zor günlere hazırlayacağını anlatan yaşlı kadına acımaya başlıyor Sumru. “Aklından zoru var garibimin,” diye sızlıyor yüreği. Gerçek adını bilmedikleri bu küçücük, çelimsiz kadından herkes çekiniyor, hakkında sayısız hurafe uyduruluyor: “Ceylanlarla, kumrularla konuştuğundan tutun da, geceleri evin üstüne inen mavi bulutla göğe yükseldiğine, dolunay çıktığında gencecik bir kıza dönüştüğüne kadar akla hayale sığmaz ne varsa döndüre döndüre anlatıyor, kendi yarattıkları bu hayalden ödleri kopuyordu.” Sumru’nun önüne çıkmıştı bir gün Kara Nine… “Bugün Şevval’in ikinci cuması. Al, gece bu duayı oku. Kısmetini göreceksin düşünde,” demişti gündüz vakti. Çekine çekine almıştı sararmış kâğıt parçasını... O bir şey dedi mi, itiraz edemezdi. İşte o gece düşünde görmüştü bu adamı. Gerçekleşmesi mümkün olmayan; tuhaf, hüzünlü bir rüyaydı. Kan ter içinde uyanmıştı…” Sumru da ürküyor aslında Kara Nine’den. Yine de karşı koyamadığı merakına yenilip Kara Nine’nin dediğini yapıyor, ama rüyasında gördüğü adamı anlatmıyor kadına. Üstünü kapatıyor, unutuyor; kadının sıraladığı sözleri de: “Hazırlıklı ol Sumru Kızım,” diyordu Kara Nine yumuşak sesiyle. “Öyle bir gün gelecek ki; o gün geldiğinde omuzlarına binen yükü taşıyamaz olsan da diren kızım…” Sonrasında kısmeti çıkıyor, evleniyor Sumru. İyi bir adam kocası, hayatın her anını paylaşamasalar, pek sohbet edemeseler de kendisini çok seven eşine alışıyor, üç çocuk doğuruyor… Ömer capcanlı karşısına dikilince de duyguları alt üst oluyor. Koşup yardım dilediği Kara Nine’nin sözleriyse kesin: “Sana sözünü ettiğim günler geldi… Senin en büyük yardımcın, inancın olacak çileli günlerinde... Allah kendine güvenenleri sever. Kendine güvenmeyen savrulur gider; kaybolur. Var olmanın ilk şartıdır bu. Unutma! Güven; kendine ve O’na. Sakın vazgeçme!” Roman boyunca, Kara Nine bir bilge gibi Sumru’ya Kuran Ayetleri’yle yol göstermeye çalışıyor; yaşamının değişeceğini, karşısına çıkacak güçlüklere karşı dik durmasını öğütlüyor… Sumru, bir beyin karmaşasıyla ne yaşayacağını düşünürken, Mühendisin köye gelişi şerefine yemek daveti düzenliyor köylüler. O gün Sumru’nun kocası öldürülüyor… Katilin kim olduğu bulunamıyor, ancak Sumru için sorunlar baş gösteriyor; bir yandan eşinin yasını tutuyor, bir yandan evliliğini sorguluyor, köyde dedikodu kazanında Ömer’le adı kaynatılırken anlamlandıramadığı rüyalarla boğuşuyor. Düşünde adının İpek olduğunu öğrendiği güzel bir genç kadın görüyor. Büyük kentin, ihtişamın, sanatın, kültürün ortasındaki bu hüzünlü kadının öyküsü roman boyunca Sumru’nun düşleri aracılığıyla okura ulaşıyor. Öyle bir an geliyor ki Sumru, İpek’in Ömer’in çok sevdiği güzeller güzeli eşi olduğunu biliyor artık … Olayların ardı arkası kesilmiyor köyde. Bir iki kez yolları kesişen Mühendis ve Sumru’yu görüp birbirine yakıştıran, bu dedikoduyu köye yayan Şakşakı Gülsüm, bir süre sonra da Sumru’nun kayınvalidesi Hayriye Kadın öldürülüyor. Cinayetleri aydınlatacak delil bulunamasa da Sumru suçlanmaktan kurtulamıyor… Köylülerin düşünce yapılarıyla ruhu linç edilen bir genç kadın, kaçıp geldiği bu köyde kendi yaralarını sarmaya çalışan bir genç adam… BİR, yalnızca Sumru ve Ömer’in hikâyesi mi yoksa iç içe geçmiş hayatların izdüşümü mü? Antep’e ait zengin yöresel dil ve o coğrafyanın sözcükleriyle de tanıştırıyor yazar okurunu, romana farklı bir ahenk katıyor karakterlerin konuşmaları. Kara Nine, doğaüstü güçlerle donansa da Sumru’nun yazgısını değiştirebilecek mi, sır gibi sakladığı kendi gerçeği ne? Cinayetleri kim ve neden işledi? Sumru ve Ömer, birbirlerinin çekim alanında dolaşırlarken Sumru’yu, çocuklarını nasıl bir son bekliyor; tüm yanıtlar BİR’de; inanılmaz bir finalle… Ellerinize, yüreğinize sağlık Şeyda Açıkkol Altunok; evrenin sakladıklarıyla, gördüğümüzün kimi zaman yanılsama, görmediğimizin de gerçek olduğuyla okurunuzu yüzleştirdiğiniz için sizi yürekten kutluyorum… Kitaplar ölümsüzdür, kitaplar iyi ki var…          
Bir
BirŞeyda Açıkkol · Edebiyatist Yayınevi · 201910 okunma
·
593 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.