Gönderi

2. Yanlış Çıkarımlar
G. E. von Grunebaum, 1963 Müslümanlar ve Hristiyanlar için şu tespitte bulunmuştu’: "Orta Çağ'ın sonuna kadar din, insanın en önemli ilgi odağı olarak yerini korumuştur. Buna paralel olarak, dönemin ünlü ve nüfuzlu bir İslam âliminin çizdiği tablo oldukça karanlıktır: “İslam, hayatı bütünüyle kavramak ister. Beşikten mezara kadar tek bir anın bile dini normlarla çelişmediği ideal bir hayat talep eder. Bu ideal hayat, dini bir davranış normunun var olmadığı kısacık bir zaman dilimini bile içermemelidir. Her adım ilahi emirle şekillenmiş ve önceden belirlenmiş gibi anıldığı anda önemli davranışlarla günlük yaşamın önemsiz teferruatları arasındaki fark da anlamını yitirir. Dini denetim altında olan ve dini denetimden mahrum yaşam alanları, Islam'da kutsal ve kutsal olmayan şeklinde birbirlerinden aynı tanımlanamaz. Öteki dünyada, eylemlerimizin kaderimiz üzerinde etkisinin olmadığı bir alan yoktur.” İslam ve Orta Çağ kavramları arasında bir iç içe geçme durumu söz konusu olmasaydı, iyi eğitimli ve aydın bir bilim insanı bile, Modern Çağ öncesi İslam toplumları hakkında böylesine saçma bir düşüncenin tamamen gerçekliğin ötesinde olduğunu ve olsa olsa birkaç sofu topluluk ve birey için geçerli sayıldığını rahatlıkla görebilirdi. Aslında, Modern Çağ öncesi İslam dünyasında, her yerde olduğu gibi insanların büyük çoğunluğu, dini görevlerini az ya da çok özenli bir şekilde, yalnızca topluma uyum sağlamak için yerine getirmiştir fakat İslam'a ya da Orta Çağ'a mensup olmayan kesimden daha dindar olmadıkları gibi, dinle, iç içe bir hayata da sahip değillerdi. "İslami" (islamicate anlamında) toplumlarda yaşamın tüm alanlarının bütünüyle ya da geniş ölçüde dünyevi olduğu ortaya çıkmıştır. Arap ve Fars şairleri tüm zamanların en muhteşem şarap şiirini yaratmışlar ve bu şiirleri, dini bütün âlimler bile beğenmişlerdi. Hatta bazen uygunsuz, aslında oldukça müstehcen dörtlükler yazmışlar ve güzel gençler arasında, doğanın güzelliği içinde, hayattan aldıkları keyif için şükür şarkıları söylemişlerdir. Hükümdar methiyeleri ve hükümdar danışmanları, tıpkı bu anlayış gibi, Makyavelist bir tarza sahiptir. Fars ressamlar aşk destanlarını resmetmiş, cam sanatçıları şarap bardakları tasarlamış, hekimler ve doğa bilimcilerse dini dogmalardan etkilenmeden araştırmalarını yürütmüşlerdir. Genel olarak, Modern Çağ öncesi İslam toplumları, muğlaklığa karşı şaşırtıcı derecede yüksek bir hoşgörü sergilemeleriyle tebarüz ederler. Yani, çok anlamlılığı ve anlam kargaşasını kabullenmenin yanı sıra onu bir zenginlik olarak algılama; normatif metinlerin farklı ve birbirleriyle uyumlandırması zor yorumlarının yan yana var olmasına izin verme; farklılıklara ve karşıtlıklara tahammül etme: farklı dünya görüşlerinin bir arada var olmasına müsamaha gösterme gibi konulardaki becerileriyle ön plana çıkmaktadırlar. Bunlardan bazıları daha sonra ayrıntılı şekilde tartışılacaktır. Burada şunu da belirtmek gerekir. "İslami" terimi bir dini değil de bir kültürü ifade ediyorsa, yanıltıcıdır. Ancak eğer Orta Çağ kelimesiyle birlikte ortaya çıkarsa, büsbütün felakete yol açar. Sonuç, başka bir yerde değindiğim üzere, en cesur bilim insanları tarafından bile artık çözülemeyecek bir anlam karmaşasına neden olan "İslam'ın İslamlaştırılması"dır.
Sayfa 18 - Runik KitaoKitabı okudu
·
208 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.