Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yasak Şiirler ... Nâzım Hikmet'in şiirleri, dönem dönem yasaklıdır. Otobiyografi şiirinde 'yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye'mde Türkçemle yasak' der. Bu yasaklı günlerden Mîna Urgan şöyle söz eder: 'Kendisi hep içerdeydi; ama şiirleri hapishaneden kaçardı ara sıra. Bunlar elimize geçince, daktiloda hemen yedi kopya çıkarır, tanıyıp güvendiklerimize dağıtırdık gizlice. Yaşıtlarım bunu anımsarlar; 'sâadet zinciri' denilen, saçmasapan bir mektuplaşma olayı vardı eskiden. O 'saadet zinciri'ni alınca, kopya edip başka birine yollardınız, 'saadet zinciri'nin kopmaması için. Nâzım Hikmet'in şiirleri de bizim umut zincirimizdi. Nâzım Hikmet'in bizlere verdiği umut zincirinin hiç kopmaması, sesinin hep duyulması gerekiyordu." Dünyanın tanıdığı, bildiği birkaç Türk'ten birisi olan Nâzım Hikmet'in yurtdışındaki tartışılmaz üstünlüğünün yanı sıra Türkiye'de de, şiir alanında, Nâzım Hikmet-Necip Fazıl karşılaşması'nın galibinin Nâzım Hikmet olduğu yolundaki görüşler ağırlıktadır. Güverte subaylığı sırasında, çürüğe çıkarıldığı için askerlik yaşamı kısa sürer. Ulusal kurtuluşun başlangıcında, Bolu'da kısa bir dönem öğretmen olarak görevlendirilir. Bunun dışında, herhangi bir resmi görev üstlenmez. Sovyetler Birliği'nde de bağımsız bir şair olarak yaşamını sürdürür. Stalin yönetimiyle arasında her zaman bir soğukluk, uzaklık yaşanır. Devletten maaş almaz, maaş alabileceği herhangi bir ortam oluşmaz. Yaşamı boyunca, kendisine Türkiye'de herhangi ciddi bir ödül verilmez. Onu, ödüllendirme ve onurlandırma, sosyalist ülkelere aittir. Türkiye'de, birkaç yerel yöneticinin özel çabasıyla adı, Eskişehir'de bir 'Nâzım Hikmet Sokağı've İstanbul Esenler'de bir 'Nâzım Hikmet Parkı' gibi mekânlarda yaşatılmaya çalışılır. Bir Türk vatandaşı olarak Kurtuluş Savaşı'ndan, bir Dünya vatandaşı olarak Ekim Devrimi'nden etkilenip hayatını ve şiirini bu olgular üzerine kuran ve yaklaşık kırk şiirinde ‘komünist, elli şiirinde 'Türk' olduğunu söyleyen Nâzım Hikmet, aslında ne Türkiye'de ne de Sovyetler Birliği'nde sistem tarafından kabul görür. Nâzım Hikmet'in Sovyetler Birliği'nde basılan son kitabının 1988 tarihli olması da düşündürücüdür. Necip Fazıl'ın şiirleri ise, hiçbir zaman yasaklanmaz. Kendisi hakkında birçok soruşturma açılır , tutuklanır, ceza alır. Ancak, hiçbir şiirine sansür uygulanmaz. Sağın bütün kesimlerince benimsenir . Ülkücü çevreden Salih Mirzabeyoğlu'na, muhafazakâr kesimden akıncılara dek büyük bir kabul görür. Nurcular için çok sevilen, ancak temkinli davranılan 'uzak bir abi'dir. Çünkü, bir cemaate iki üstad' fazladır . Necip Fazıl'ın Son Devrin Din Mazlumları kitabındaki Said Nursi Portresi, birçok nurcuyu rahatsız eder. Sağ kesimin önemli yayın organlarında, şiirleriyle ve yazılarıyla yer alır. Ilıcak'ların Tercüman’ında, MSP'nin yayın organı Milli Gazete'de, ülkücülerin Ortadoğu gazetesinde Necip Fazıl imzasını görmek mümkündür. Şiir alanında olmasa da düşünsel anlamda, Nâzım Hikmet-Necip Fazıl 'karşılaşması'nın galibi, Necip Fazıl'dır. Bugün, Necip Fazıl'ın düşünce ve inançlarını benimseyip sürdürmeye çalışan bir nesil, yaşamın birçok alanında iktidardadır. Ankara Devlet Konservatuarı'nda, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde ve Robert Koleji'nde, değişik sürelerle ve aralıklarla hocalık; bir bakanlıkta da kültür danışmanlığı; belirli aralıklarla Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettişlik ve muhasebe müdürlüğü yaptıktan sonra, yaşamını sanatçı-yazar kimliğiyle kazanmak üzere istifa eder. Hocalık yaptığı resmi kurumlardan maaş aldığı dönemler vardır. 1980'de Türk Edebiyatı Vakfı'nca 'Sultan-üş Şüera' (Şairler Sultanı) unvanıyla, Kültür Bakanlığı'nca Büyük Kültür Armağanı'yla ödüllendirilir. Milli Kültür Vakfı'ndan ve Yazarlar Birliği'nden ödüller alır. Türkiye'de, birçok ilköğretim okuluna, liseye; bulvara, caddeye, sokağa; parka adı verilir. Türkiye'nin neredeyse her ilinde, Necip Fazıl adını görmek mümkündür. Bohem bir kimlikten sıyrılıp İslâmî dünya görüşünün ölçütleriyle hayatına yeni bir boyut kazandırırken şiirini geçmiş günlerine emanet eder. 'Hep gergin, hep soru soran, hep cevap arayan, hep eleştiren, hep hesap soran' kimliğiyle, sistem tarafından dışlanmışlıkla kabul edilmişlik arasında kontrol edilmeye çalışılan bir değer olarak görülür.
·
688 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.