Gönderi

223 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 35 hours
Fesliler ile Sarıklıların Savaşı
"Kafaları değiştirmeden idareyi değiştirmek hiçbir işe yaramaz." Sy 57 Yazarın
Acımak
Acımak
kitabını severek okuduktan sonra kitaplığımda hakkında en ufak bir şey bile bilmediğim, yıllarca okunmayı bekleyen bu eseri sonunda okuma fırsatı buldum. Açıkçası 1995 yılı 1. Basım olduğundan açıklamada yazan konusu silinmiş olduğundan acıklı bir aşk romanı okuyacağımı sanarken karşıma bambaşka bir Protest roman çıktı. Bilirsiniz ki Protest romanın kitabın yazıldığı zamanlarda öncüsü
Emile Zola
Emile Zola
'ydı ve bir rivayete göre
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin
'den Meşrutiyet sonrası bir kitap yazmasını istemiş ve ortaya
Yeşil Gece
Yeşil Gece
adlı bu eser çıkmış ortaya. Dediğim gibi araştırma yapmadan okumaya başladığım için kitap beni içine çekmedi, taraflıca yazılmış olduğu çok belliydi çünkü o zaman ki Tekke ve Medreselere çok ağır ithamlarda bulunuyordu yazar. Edebi kurgu diye okurken bir anda tarihi bir eser okuduğumu fark ettim, kurguyu da zayıf bulduğum için bir kaç kere yarım bırakmayı düşündüm. "Vah zavallı şeriat! Sen, kimlerin elinde kalmışsın?" Sy 148 Ancak kitap hakkında biraz daha makale, önsöz niteliğinde açıklamalar okudum ve biraz kitabın yazıldığı dönem siyasi olayları ve kitapta da sık sık adı geçen 31 Mart olayını araştırdıktan sonra kitap bana daha anlamlı gelmeye başladı ve oturup yeniden okumaya başlayınca tüm taşlar yerine oturdu. Konusu kısaca şöyle; Şahin, annesine bakabilmek için çobanlık yapıyor ve o zamanların bir cemaat hocası Şahin'deki pırıltıyı görüp tekkeye yazdırıyor ve imam olmasını istiyor. Şahin din, iman aşkıyla yanarken büyüdükçe, zaman geçip bilinçlendikçe aslında çevresinde ki Din, Allah, kitap lafını dillerinden düşürmeyenlerin aslında dini nasıl çıkarlarına kullandıklarını, kendinden olmayanlara bin bir iftira ile nasıl toplumdan dışladıklarını gördükçe bir zamanlar güvendiği bu insanlardan uzaklaşıp, onlar gibi olmamak için başındaki sarığı çıkartıp mektepe yazdırıyor kendisini ve bu sayede elinden bir öğrenci kaybeden imamların nefretini üzerine çekiyor. "Susarsam, beni kendi içimdeki ateş yakacak." Sy 157 Mektebini ikincilikle bitirip diplomasını eline alan Şahin İstanbul'a atanıyor ancak o İzmir'in Sarıova kasabasına tayinini istiyor. Şahin hocanın amacı gençlerin beyinlerini zehirleyen şeriattan arındırıp tertemiz beyinli yeni nesiller yaratmaktır. Ancak tayin olduğu Sarıova kasabası tamamen Dogmatik beyinlerle dinine körü körüne bağlı, kendilerinden olmayan herkesi kafir ilan eden türlü bağnaz tiplerle dolu. Kadına değer vermeyen bu şeriatçı kimseler, tekkelerde şeriat fikriyle beyni zehirlenen çocuklar sokakta yanından süslü bir kadın geçtikçe dönüp onlara hakaretler savuruyor, hatta kitabın 23. sayfasında kanım donarak okuduğum bir yer var aynen yazıyorum; "Annesi bir gün babasından dehşetli bir dayak yedikten sonra ölmüştü. Bunun için babasına kabahat bulmaz: - Kim bilir? Kadın milleti bu... Eksik etek. Ne kabahat etti ki babam, terbiyesini verdi. Amma eceli gelmiş...Öldü, ne yapalım? derdi." "Demek ki ne istediğini bilen açık fikirli tek bir adamın, bazen karışık düşünceli bütün bir kitleye karşı durabileceğine inanmakta haklıydı." Sy 156 İşte Şahin hoca Sarıova'da bu kitleyle mücadele ediyordu ve çocukları din okullarından kendi mektebine çektiği için imamlar onu dinsiz, kafirlikle suçlayıp belediye reislerine şikayet ediyordu. Bir bölümde imam öğrencisini sopayla döverek öldürüyor ve ailesi çocuğu suçlayacak neredeyse neden hocasını kızdırmış hocası haklıdır diye. Şahin hoca kendi gibi aydın düşünür 3 arkadaşıyla müttefik olunca Sarıova'da sarıklılarla feslilerin savaşı başlamış oluyordu. "Cahil insan, her zaman, her yerde ya kendi kuruntularına, batıl fikirlerine, yahut da başkalarının hırslarına ve menfaatlerine kurban oluyor." Sy 42 İkinci bölümde kasabayı Yunan ve Rum askerleri kuşatınca o imamların nasıl menfaatleri için düşmanla iş birliği yapmaları da bize Arap'tan dost olmaz lafını getiriyor akıllara. Kitabin sonunda belediye mühendisi deli Necip vasitası ile yazar bize her köye Tekke ve cami yerine mektep ve hastane yapılsa bu karanlık zihinli insanları başımıza musallat etmeyiz gibisinden tartışmaya açık bir son bırakıyor. Velhasıl kelam kitabı benim gibi direk elinize alıp okumaya başlarsanız çabuk sıkılırsınız, ancak dönemin siyasi olaylarını ve 31 Mart olayını arastırırsanız kitabı soluksuz okuyacağınıza eminim. 2 puanı çeviriden dolayı kırdım. 1995 1. Baskı olduğu için resmen yarı Arapça yarı Türkçe okudum kitabı. Örnek vermek gerekirse; "Müderris Zühtü efendi hazretleri, Ulùm-i Şer'iyede yed-i túla sahibi olduğu gibi ulûm-i cedidiye de bizlerden ziyade vakıftır. Garplıların fûnun-i cedideyi tamamıyla Araplardan ahz ve iktibas ettiklerine mutabık değildi." gibi paragraflarca sürüp giden Arapça kelimeleri internnetten tercüme ederek okumak beni çok yordu, akıcılık namına çok şey kaybettim okurken, arkada sözlük bile yoktu. Son olarak da kitaptan çok beğendiğim son sayfada ki şu sözle bitiriyorum incelememi. Kitapla kalın. "Çok doğru söylemişler... İnkılâp denilen şey bir günde olmuyor..." Sy 223
Yeşil Gece
Yeşil GeceReşat Nuri Güntekin · İnkılap Kitabevi · 20163,480 okunma
·
1 plus 1
·
973 views
Ayser İpek okurunun profil resmi
Oldukça detaylı ve anlaşılır bir inceleme olmuş. Emeğinize sağlık
Harun Gülle okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim, teşekkürler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.