Bu kitap hiçbir “ödül”e katılmamıştır.
Kitabın girişinde yer alan, bu cümle yazarın bazı karın ağrılarını dile getiriyor. Leyla Erbil’in canı çok sıkılmış, son kertede bunları birilerine anlatmak istemiş ( bu arada sıkı bir dinleyicimdir!) yani biz okurlarına. Herhalde karşımıza geçip bir hikaye anlatır gibi ya da bir anı anlatır gibi anlatmasını beklemek çok sığ ve yersiz bir düşünce olurdu. Simgesel bir anlatım için -Necmi Sönmez gibi bir küratöre adadığı- Üç Başlı Ejderha sütununu seçmiş. İstanbul’da bulunan bu en eski Yunan sütunu ile ilgili kitabın bazı pasajlarında bir takım bilgiler mevcut. Tarihsel bilgilerin haricinde kurguladığı anlatıyı Ahmet Haşim, Nazım Hikmet, Sait Faik, İlhan Berk, Ahmed Arif ve Mahmut Temizyürek’den esinlenerek yaptığını söylüyor.
Peki nedir bu sıkıntıya sebebiyet veren ve ya verenler? Beyhude bir hayal peşinde koşmaktan sıkılmak mıdır? Makam, mevki peşinden dört nala koşarken hedefe ulaşamamazlığın verdiği bir sıkıntı mıdır? Platonik bir aşk hikayesinin ana kahramanı olmanın verdiği bir sıkılmak mıdır? Yoksa tüm düşünülenlerin aksine serçe parmağını kazara sehpaya çarpmanın ardından dünyanın anlamsızlaştığı ve hemen akabinde yoğunlaşan büyük bir bohem tufanının yarattığı bir sıkıntı mıdır?
Sanırım cevabı buraya yazmak okuyucuyu, 5000 parçalı büyük bir yapbozun -tercihen kaplumbağa terbiyecisi olabilir- tamamlanma uğraşında eksik kalan yek parçanın; tüm resmi tamamlayamamanın verdiği hazımsızlık, küçük ama mide bulandırıcı gibi abes durumlarla karşı karşıya bırakmak olurdu. Galiba buna spoiler vermek deniyor.
Berrak bir suyu bulandırmak için elimden geldiğince cümleler silsilesi kurmaya çalıştım. Tek gayem kitabın okunması yolunda cazibe merkezi haline getirmekti. Sizlerin yazacakları incelemelerle beraber daha doygun bir incelemeyi o zaman okuyacağımızı düşlüyorum.
Not: Noktalama işaretleri alışılmışın dışındadır. Bkz. Her cümlenin, ara ara her kelimenin bitiminden sonra üç virgül geçmesi gibi.