Şu değerli dizeler ile incelemeye giriş yapalım:
'' Ey yorgun kalp, durma, çek
Bu yaz gecelerinin
Derdini kürek kürek...
Göle şafak doluyor
Gökte mehtap(ay ışığı) soluyor...
Ay, ölgün bakma öyle,
Izdırabını söyle!..
Sen de, ruhum, ürper, sin!
Çünkü bir sabah böyle
Sessizce söneceksin... ''
Şu dizelerden sonra, açılır mı ağızlar?
Konuşmaya cüret edebilir mi diller?
Fakat her şeye rağmen yine de konuşmak istiyorum. Değerli şair Ali Mümtaz Arolat, sonsuz anlamları içinde barındıran bir şiir kitabı yazmış. Aslında kitaptaki şiirler, 1918 ve 1919 yıllarında Şair ve Nedim dergilerinde yer almıştır.
Şiir kitapları okumayı seviyorum ve bu kitapta sıklıkla kendimi bambaşka diyarlarda geziniyormuş gibi hissettim. İstisnasız her satır, yüreğini açarak okuyan her okuyucuya, aradığı hissi verecektir. Son derece etkileyici, yer yer düşüncelere dalıp gitmeme sebep olan bu şiir kitabını okumayı herkese tavsiye ederim. Gönül ister ki herkes okusun, fakat biliyorum ki, herkes o kadar 'talihli' değildir...
Şimdi kitaptan bazı 'alıntılar' yaparak bu değerli kitabın incelemesine son vermek istiyorum. Son vereceğim fakat bu bir 'son' olmayacak, belki de 'sonsuzluğun' kapıları aralanacak...
O halde ver elini sonsuzluk:
'' Yok bana ölüm de, yok kurtuluş da
Ne fena mezarda gibi yaşamak!
Gönül, bu göğsümde çırpınan kuş da
İnliyor çiçekli günler anarak... ''
'' Bilmem ki ümitten niçin uzaktım
Ufukta solarken kızıl çiçekler?
Uzanan yollara hasretle baktım
Dedim ki: Gidenler dönmeyecekler... ''
'' Bu ademe çıkan yolun üstünde
Heybetli ve çıplak kavaklar vardı,
Gölgeler solarken alçalan günde
Görünmez bir ufka gidiyorlardı... ''
'' Maziyi anarken iç çeken rüzgar
Uyuklarken sahil, uyurken deniz
Akşamın yolundan geçtiler sessiz
Dört genç, gözlerinde başka hülyalar... ''
'' Siz gittiniz, bekledim
Ve arkanızdan dedim:
-Gözlerime inen sis
Birden açıldı sessiz! ''
'' Benim kalbim uçurum!
Derinliğine baksam
Ürperip titriyorum... ''
'' Masamda düşünen eski lambayı
Yakmayın, odamız karanlık dursun
Gecenin ufkundan yükselen ayı
Görelim, perdemiz üstüne vursun... ''
'' Eyvah, dağlar bile aynı dertteymiş,
Bense sanıyordum derdime eş yok
Kalbime atılan bu zehirli ok
Onların da taştan kalbine değmiş... ''
'' Bir dereden kopardım
Bu incecik kamışı
Ve bir bıçakla yardım.
Pek solgunsa da dışı,
Sesinde gizli berrak
Pınarların akışı:
Dinle, ne şakrıyor, bak! ''
'' Havai genç, sakın şiire dokunma!
İç zevk kasesinden bir yudum şarap.
Kendine ebedin zehrini sunma!
Kalbin viran olur, hayatın harap... ''
'' Yolcu, emin ol ki, en güzel şiir
Elbet, bu söylenen sözler değildir,
Tabiatı seyret şiir istersen! ''
'' - - Yolcu - -
Fakat bu sürü ne? Bunlar ne kuzu,
Ne keçi, ne inek! Öyleyse nedir?
--Çoban - -
Kalbimde parlayıp sönen her arzu
Ardımdan geliyor kaç bin senedir... ''
'' Çoban, kuşlar neden sustu dallarda?
Sustular bir elem sezip rüzgarda... ''
'' Biri hareketsiz, cansız yatıyor
Birinin dinmeyen gözyaşları var.
Bilsen bana neler hatırlatıyor
Bu ölmüş sulara ağlayan sular... ''
'' Yarabbi, çok şükür, geçti bugün de
Yarın belki daha şen doğar! derim.
Aylardan beridir böyle sürgünde
Ufka doğmayacak bir gün beklerim... ''
'' Rüzgar, bütün derdini denize yükler gibi
Uğuldayarak gezer, suları yara yara
Martılar, kanatlanmış beyaz köpükler gibi
Uçar, yine yaslanır köpüklü dalgalara... ''
'' Dinle, son kuş inlerken
Dökülen son yaprakla...
Ve bu sesi dinlerken
Gözyaşlarını sakla! ''
'' Uzakta sessizce ağlarken sular
Bir zaman dinleyip garip yoldaşım
Dedi: Bir gün diner benim gözyaşım,
Onların dinmeyen gözyaşları var! ''
'' Ne kadar köpürsen de sahilden taşamazsın! ''
'' Anlatınız dalgalar!.. Anlatınız dalgalar!..
Kalbinizde ne çılgın hülyalı emeller var? ''
'' Dalgalar alevlerle tutuşmuş baştan başa... ''
...
Ve her şeyin bir gün son bulacağını hatırlatan o değerli şairin şu dizeleri ile incelemeye son verelim:
'' Sen de, ruhum, ürper, sin!
Çünkü bir sabah böyle
Sessizce söneceksin... ''
-----------------------------------------------------------------TAVSİYE KİTAPLAR: