Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hatıra
Yine psikiyatrların beyaz önlüğüne sığındığı, sığındığını sandığı, aslında kaçmak için çırpındığı ya da en kolayından verdikleri ilaçlara bel bağladığı, bel bağlandığını sandığı, aslında her bir hap tanesinden kaçmak için can attığı bir günde, kafeye gitti, klasik siparişini verdi ve klasik yerine, klasik pozisyonunda oturdu. Beyaz çikolatalı buzlu kahvesi ve o köşedeki masasında, bacağı bacağının üstünde. Önünde her zaman yanında taşıdığı bir kalem ve kafenin karşısındaki kitapçıdan yeni aldığı mor çizgisiz defteri var. Defteri açıyor ve eline alıyor kalemi. Bu kalem o kalem değil. Hep yanında taşıdığı kalem farklıydı. Bunun farkına büyük bir hayal kırıklığıyla vardı. Kalem yeni. Kaleme alışamıyor. Yine de devam etti yazmaya. Defter yeni. Deftere alışamıyor. Yine de devam etti yazmaya. Bu satırları yazarken yeniliğe dair ne varsa rahatsız ediyor onu. Alışamıyor. Yeni insanlar. Alışamıyor. Yeni fikirler. Alışamıyor. Yeni. Her gün her şey yenileniyor sanki. Alışamıyor. Yine de devam etti yaşamaya. ***** Kahvesinden usulca bir yudum aldı; kahve, ağzının tatsızlığına yayıldı bütün şekeriyle. Her seferinde içtiği bu içecek de rahatsız etti onu o an. Bıraktı elinden, öfkesine yenik düşmemeye çalışarak tekrar eline aldı yeni kalemini. Yazıyor ama bir şeyler farklı. Yazıyor ama ruhunun tatsızlığına yayılıyor her kelime şekerli kahvesi gibi. Bu da rahatsız ediyor onu. Kalemi bıraktı sertçe. Psikiyatrla konuşmalarını düşünüyor. "Biraz gözlemleyelim bu durumu. Artacak mı azalacak mı izleyelim. Şimdilik bir müdahalede bulunmak anlamlı olmaz." Ne büyük şok olurdu müdahale edilseydi. İsteklerine müdahale ediliyordu her an. Ya müdahale edilmesini istediği o anda, yine isteğine müdahale vardı ama müdahale edilmesini istediği şeye değil. Öfkeleniyor. Artacak mı azalacak mı düşünüyor. Dünü düşünüyor sonra. Uyanmak istemediği, alarmını her seferinde ertelediği, rüyalarının felsefi çıkmazlarla dolu bir film misali kendini seyrettirdiği dakikaları, o dakikaların saatlere evrildiği sabahı... Hepsini düşünüyor. ***** Bir yudum daha. Bu kahve her gün içtiğim kahve olamaz. Bir yudum daha. Hayır. Bu kahve aynı. Ona yabancılaşan benim. Oturduğum yer aynı. Manzarası farklı. Değişen insanlar. Değişen benim. Her gün. Herkes aynı. Çalışanlara selam verdim. Cevaplar aynı. Hissettirdiği her şey farklı. Hayat aynı. Ben aynıyım. Hayır ben farklıyım. Bugün o farklı. Monotonlaşan alışkanlıkları onu rahatsız etti. Bugün o farklı. Çünkü artık rahatsız oluyor. Yenilikler rahatsız ediyor onu önce. Sonra alıştıkları. Onlara lanet edecek bir gün defterine yazarken. Alıştığı her şeyi yermeye cüret edecek. Evet o kendini bilmiyordu. Cüretkar olduğunu öğrendi bugün. Yeniliğe cüret etti. Bugün o farklı. Çünkü rahatsız oldu. Önce yeniliklerden, sonra kendinden... ***** Yarınki terapi seansını düşünüyor. Bütün uğradığı zorbalıklarla bir zorbaya dönüştüğü günü... Hayır bir gün değildi. Bir kitapta okumuştu "Sen bir günde böyle olmadın." Bir gün değildi. Zorba değilsin sen dedi ona terapisti. Zorba değildi. Sadece olmak istemişti. Kurban olmaktan sıkıldığı günlerden birinde. O da zorba olmak istemişti. Ağlattığı kızı düşündü. Zorbayım. Ağlatıldığı günler... Zorbalar. Ağlattığın gün. Zorbasın. Zorbaydık günün sonunda. "Dikkatimi dağıtmalıyım." İnsanlarla konuşuyor. Kafasında kurdu bütün diyalogları. Şaşırtın beni diye düşünüyor. Nolur beni şaşırtın ve kafamda kurduğum bu oyuna sıkışıp kalmayın siz de. Sıyrılın. Sonra beni de çekin ve alın. Rolümü ben yazdım. Sadece oynuyorum artık. Rolümün bir parçası olmayın. Sıyrılın. Çekin. Ve alın. "Dikkatimi dağıtmalıyım." Zorbayız. ***** Parasının tümünü harcadığı kahveyi içmedi. Defteri doldurmadı. Ve kalemi kullanmadı. Bir eylemde bulunmak istemiyor, soluk almak dışında. Nefesini derin çekti bu sefer içine. Sonunda boşalttı bütün ciğerlerini. Böyle durdu bir süre. Kendini boğamayacağını kabul edene dek, durdu bir süre. Aradığı arkadaşı cevap vermemişti telefona. Sadece bu yüzden bile öldürebilirdi kendini. Kimse bilmezdi. Belki o gün gülümsediği adam yüzünü çevirdiği için vazgeçerdi yaşamaktan. Kimse bilmezdi. Ama sebebin bu olmayacağını biliyordu o. Sevdiği kedi onu ısırdı diye küsebilirdi hayata. Kimse bilmezdi. Sebep bu da olmayacaktı. Bir gün her zamanki şeyleri yaptığında aynı tadı almayınca bitebilirdi her şey. Bugün. Bitebilirdi her şey. Sebebi neydi bilmeyecekti o da. ***** Onlar gibi değilim ben dedi kendi kendine. Onlar gibi değildi. Onlar yiyor. Onlar içiyor. Onlar yaşıyordu. Ben yiyorum, ben içiyorum, ben yaşıyor muyum? Yaşıyordu. Yine de onlardan ayıran bir şey olmalıydı beni. Yaşıyorsun. Bir şey olmalıydı. Onlar benim gibi değil dedi sonra. Onun gibi değillerdi. Onlar susuyor. Onlar konuşuyor. Onlar düşünüyordu. Ben susuyorum, ben susuyorum, ben susuyorum. Yaşıyorsun. Bir şey olmalıydı. Susuyorum. Bir şey vardı. Susuyorsun. Konuşmak bir şeyi değiştirmediğinde susarsın demişti birileri. Yazar, belki bir şair, belki de kendini bilmezin teki. Konuşmak bir şeyi değiştirirdi. Bilmiyorsun. Susuyorsun. Konuşmak her şeyi değiştirirdi. Biliyorsun yine de susuyorsun. Kalktı kafeden. Çöpe attı her şeyi. Yeni kalem. Yeni defter. O pahalı kahvesi. Elinde bir şey kalmadı. Yürüdü bir süre. Bir güvenlik görevlisi bir binayı koruyordu. Elindeki silaha dikti gözünü. Göz göze geldiler. Ayırmadı bakışlarını. Biliyorum neyi ne uğruna koruduğunu. Yoluna devam etti. Onu vuracak silah bu silah değildi. Biliyorum. Eylemselleştiremediği fikirlerini uğruna feda edeceği silah bu değildi. Biliyorum. Neyi ne uğruna koruduğunuzu. Silahı vardı. Kimi kimden? Bilmiyorum. "Anlamsızlığa bir tutam hakikat daha. Ve kavur onları kulak memesi kıvamına gelene kadar." böyleydi hayat. ***** Yürüdü. O bahçeye ulaşana dek yürüdü. Acıkmıştı. Bütün parasını verdiği o rahatsız edici kahveyi nasıl çöpe attığı geldi aklına. Açlığı kuvvetlendi. Midesi varlığını hissettiriyordu tüm coşkusuyla. Boşluğu hissetti o an. İçindeki oyulmuşluk nasıl da fizyolojik bir yansıma kazanmıştı bedeninde. Aldırmadı. Oturdu çimenlere. Böyleysi daha iyiydi. Anlamsızlığa bir tutam hakikat. Bu böyleydi. Aldırmadı. Oturduğu yerde, böcekler hücum ediyordu üstüne üstüne. Aldırmadı. Güneş vuruyordu yüzüne. Aldırmadı. Yanından insanlar gelip geçiyordu. Aldırmadı. Böyle yaparak yok olacağını sanmıştı. Yok olmadı. Bu böyleydi. Aldırmadı. ***** Bir ağaca sığındı sonunda. Böceklerden, güneşten ve insanlardan uzağa. Kökleri nasıl yeryüzünü kucaklıyorsa dalları da öyle gökyüzüne uzanıyordu. Ağaç olmayı diledi. Çünkü ağaçların efendisi yoktu. Ağaç olabilseydi... Bir efendisi de olmayacaktı. Olamadı. ***** Evine ulaştığında, her şey yerli yerindeydi. Aynı. Değişen bir şey yok. "Ben dışında." Kendini yatağına attı. Düşünüyor. Ne düşündüğünü bilmiyor. Düşünmeye devam etti. Hala netleşen bir imge yok zihninde. Devam ediyor. Göz kapakları ağırlaşana dek... Uyandığında hiçbir şeyi hatırlamayacak. Düşünüyorsun. Göz kapakların ağırlaşıncaya dek. Uyandığında hiçbir şey hatırlamayacaksın. 17.06.2022
··
1.764 görüntüleme
Silva okurunun profil resmi
(Daha önce parça parça paylaşmayı düşünüp sonradan üşenip sildiğim yazının tamamı.)
Beyzâ! okurunun profil resmi
Okurken dinlediğimdir: Apricity | Mors Principium Est sptfy.com/KWOn
Silva okurunun profil resmi
Çok iyi bir şarkı olmuş, yazının ruhuna oldukça uygun. Teşekkürler paylaşımınız için. ✨
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.