Gönderi

NECİP FAZIL VE BÂBIÂLİ'NİN BOHEM KARAGÂHLARINDA KADIN KOKUSU ÜMİT BAYAZOĞLU Necip Fazıl, Bâbıâli adlı anılar kitabında, ilk aşkını henüz 12 yaşındayken yaşadığını söyler. Heybeliada'da, bir kaya üstünde Pol ve Virjini'yi okurken vurulduğu kızdan sonra çok uzun zaman 'aşksız' kalır. Belki de bu hınçla kadına fethedilecek bir kale, sırtı yere vurulacak, önünde diz çöktürülecek bir rakip gibi bakmaya başlar. Onu, iskambilin Kupa Kızı' ya da 'Cemile’ adlı atı, kadınlardan daha çok mutlu kılar. Kadın düşmanlığını meczup felsefe kırıntılarıyla temellendirir, bohem âlemlerde kadından sohbet açılınca, tokat gibi paradokslariyla arkadaşlarını şaşırtıp etkisi altına alır. O dönem (1920-40) boheminin karargâhlarından biri Fikret Adil'in Asmalımescit sokağındaki pansiyon odasıdır. Bir tavan arası katı... Renk renk ipek kumaştan iri yastıklarla sıralı bir divan... Bir konsol, bir yer masası ve tabureler... Bir köşede hepsi Fransızca edebiyat ve sanat kitapları; Kiki dö Monparnas (Paris'te sanat, muhiti Monparnas'ın kadın kahramanı Kiki) ve Hanri Mürje’nin meşhur eseri La vi dö Bohem- Bohem Hayatı... Ve bu dekora yan gelip uzanmışlar: Peyami Safa, İbrahim Çallı, Elif Naci, Mes'ud Cemil, Eşref Şefik, Burhan Toprak (Mareşal Fevzi Çakmak'ın damadı), Burhan Belge, Ahmet Kutsi, Yusuf Ziya, Bedri Rahmi, Ahmet Refik Alünay, Şemsi Muhtar, Ömer Rıza Doğrul... Kadınsız bohemlerin bir başka karargâhı da Peyami Safa'nın evidir. Ancak, Safa'nın ecelle boğuşan annesi-Valide Sultan' yüzünden kafadarlar kendilerini sık sık Abdülhak Hâmid'in Maçka Palas'taki dairesine veya Çallı'nın Fındıklı'daki atölyesine atarlar. Bazen de Kandilli'de Kont Ostrogoglar'ın yalısına. Rakı içilir, esrar üflenir, 'Beyza' (kokain) çekilir. Söz kadından açıldı mı Necip Fazıl lafı kapar, saatler tutan tiratlarından birine başlar: ‘Kadın bir problemdir. İnce bir mesele, bir dava... Kadın ile erkek birbirleriyle sevgi ve fedakârlık gösterileri içinde devamlı bir savaş, gizli bir mücadele halindedirler. Bu savaşın strateji ve taktik özellikleri, ruh kanunları yönünden en büyük savaşlardan daha girift, dolambaçlı ve çetin... Şahsiyetini bir manto gibi kadınına giydiremeyen erkekler daima mağlup... Bu bakımdan erkekte kadına hâkimiyet fizik ve fizyolojik kudretinin çok üstünde bir şey, bir kafa ve ruh unsurudur. Kadini, kafanızla ve ruhunuzla kafasından yakalayacaksınız. Fizik ve fizyolojik kuvvetiniz de bu kudrete refakat edecek... Necip Fazıl'ın çizdiği bu tavır reçetesine layıkıyla uyan bir de örnek çapkın vardir, o dönemin bohemi arasında; anlı şanlı Eşref Şefik! Bu günlerin deyişiyle o bir talk show üstadı. Radyo sohbetleriyle popüler, boks, güreş, karşılaşmalarını ballandırarak anlatışıyla meşhur. Radyo başında milleti kıvama getirdiğine inandığı zaman 'Sütümden bir yudum içeyim' diyerek konuşmasına es verir, buzlu rakısından kallavi bir yudum çekermiş. Necip Fazıl'dan öğreniyoruz, çok çapkın biriymiş. Anaforuna kapılmayan kadın yok gibi. “Kaytan bıyıklı, şık bir adam. İngilizlere hayranlığı ve aşk başarılarıyla meşhur. Ceketinin yakası gayet dar, göze görünmez derecede ince puntolu. Çok hafif belli, kolları tek düğmeli, koyu renk kumaştan spor ceket. Düğümü çok sıkılmış, nefti zemin üzerine Acem armudu hareli, şal desenli ipek kravat ve koyu kurşuni flanel pantolon. Bir de etrafı eğri çizgili ve zımbalı İngiliz stili bir çift koyu kırmızı iskarpin. Bu kilik, kadın kokusuna (odora di femina) hassas iri burunlu Eşref Şefik Bey'in 'kar dõ vizit'idir. Gülüşü gayet gevrek ve edası blaze'dir (pişkin ve bıkkın). Hayranı olduğu Oscar Wilde'in 'Ben dehâmı hayatıma verdim, eserime ise yalnız istidadım (yeteneğim) kaldı' sözünü dilinden hiç düşürmez. Ona, bazı tipik kadınlara verilen sıfatla 'meş'un kadın' yerine 'meş'un erkek' demek yerinde olur. Harap ve türap ettiği (toprağa gömdüğü) kadınların sayısı bir hayli fazla. Hepsine belli başlı ama daima aynı stratejiyi uygular, gizli bir hakaret ve ezici bir tavır. Kadının dünyasından hiçbir şeye katılmaz ve hiçbir şeyi yerinde bırakmaz, nihayet onun bütün zırhlarını düşürür ve mutlaka avlanmasını sağlar..." Necip Fazıl, Eşref Şefik'i gizli bir hasetle ve açık bir hayranlıkla anlatır. Kadını hakaret ederek, ezerek avlamasını erkeklere örnek gösterir. Biz Babiali vahşileri, ne kadar da kadından anlamayan mahluklarız, ne kadar da kadınsızız! diye yakınır. Bazen aralarına sızmış primatif bir feminist dayanamayıp patlar:"Siz kadını tabakta elinizin uzanmasını bekleyen söğüş mü zannediyorsunuz? Yalnız istek mi sizin bildiğiniz, kendinizi istetmek sanatından hiç mi haberiniz yok?' Necip Fazıl'ın cevabı amiyanedir, 'Fasa-fiso.. Onlar, kadın konusunu daha çok kadınsız ortamlarda tartışmayı severler. Ve genellikle bu tartışmaların ardından kösnül kadın avına çıkarlar. Necip Fazıl'a göre kadın ezmekten çok ezilmekten hoşlanır. 'Bu kaba bir eziliş değil, erkeği böyle bir fethe memur etmekten derin haz ve fahr (övünme) payı arayan, gözyaşı içinde mesut bir sarsılış... Erkek, mutluluğunu ve şahsiyetini işte bu zarif ve rakik (narin) sarsmada, kadın da zevkini ve kimliğini bu sarsılmada bulur. Erkeği erkek, kadını kadın yapan hilkat (yaratılış) sırrı... Manevi manada bir ipek halı üzerinde yürür gibi kadın cenazelerine basarak geçemeyen erkek, cinsinin memuriyetini bütünleştirebilmiş ve kadına kadınlığını öğretebilmiş değildir. En küstah bir kadına gardırop şaşkınlığı verecek ve çorabın nasıl çekildiğini bile unutturacak bir dalgınlık havası aşılayamazsanız, kendinizi başarılı sayamazsınız! Çallı'nın atölyesinde çekilen bu tirat arkadaşları coşturur. Peyami Safa, 'Bravo... diye haykırır. Çallı, 'Kadın dediğini bu kadar ince eleyip sık dokumaya değer görmem' diye itiraz eder. Safa'nın deyişiyle, “Çallı için kadın, gemicilerin kolundaki dövmedir... Fikret Adil'e göre ise, 'Sevişmede erkeğin tek hazzı, kadının kendisinden hazzettiğini görmesidir... Kokain, esrar ve alkol nezaretinde kadınsız bohemler sabahlara kadar böyle tartışıp dururlar. Konu Don Juan'dan Leylâ ile Mecnun'a, oradan 1001 Gece Masalları'na kadar uzanır. Sonunda içlerinden biri 'Öff! Nerede bu kadın? Gelse de kurtulsak şu nazariyetçilikten!' diye haykırır. Bu tepkiye Çallı İbrahim her zaman şu karşılığı verir: “Bir asır beklesek de o gelmez. Biz gidelim onu bulmaya!! Bu teklif her zaman oy birliğiyle ve alkışlanarak kabul edilir . Sonra sokaklara dökülürler. Yolda, Fikret Adil, Necip Fazıl'ın koluna bütün ağırlığını bindirerek bombayı patlatır , “Arada bir Avrupa'ya giderek parayla kadın- tedarik eden Ahmet Haşim'e sormuşlar, böyle en kaba menfaat karşılığı bulduğun ve senden hazzetmediğini bildiğin bir kadına nasıl yanaşabiliyorsun? Şu cevabı vermiş: 'Ben tavuk yerken ona benden hazzedip hazzetmediğini sormam." " Ümit Bayazoğlu, Necip Fazıl Kısakürek'in Kadın Zaafı, Akşam-lik, S. 65, 1 Ağustos 2007. [Ümit Beyazoğlu, bu yazısında, bir tür Bâbıâli Okuması yapmıştır. Alıntılar: Necip Fazıl, Bâbıâli, Büyük Doğu Yayınları, 12. Basım, İstanbul 2007.]
401 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.