(Burada bu kadar az okuma ve inceleme olmasına şaşırdım açıkçası.)
Hindistan, kokunun, baharatın , karmaşanın başkenti. Baharatın ana vatanı. Etnik kültürlerin, farklı dillerin beşiği. Dünyanın en kalabalık , en çok dinli, en büyük, en siyasi çalkantılı ülkelerinden biri.
Bu karmaşa kitaba da yansıyor, o yüzden çok dikkatli okumanız gerekiyor, ben de bazı yerleri dönüp dönüp tekrar okudum. Anlatımı da ağır Salman Rushdie'nin. Ama merak unsurunu sürekli canlı tutuşu ve anlatılan hikayenin gizemi, zorlansanız da devam etme isteği uyandırıyor. Büyülü bir dünyaya büyülü gerçekçilik akımının izleriyle daliyorsunuz. Marguez'in anlatımına çok benzettiğimi daha önceki kitabında da söylemiştim.
Hindistan'a deniz yoluyla keşfeden Vasco da Gama'nın adı kahramanlardan birinin adında diğerinin soyadında kullanılmış.
Portekiz ve Ispanyollarin ilk gelişiyle Hint Ana'nın nasıl bir değişim geçirdiğini; siyasi çalkantılar, ticaret, uyuşturucu ve kadın tacirleri, denize dolgu yapılarak oluşturulan kule şehirler, patlayan bombalar, suikastler, birbirini katleden insanlar, farklı dinlerle iç içe süren hayatlar, aşklar, ihanetler ve bunlara uyumsuz bir şekilde sırıtan resim sanatı ile anlatıyor yazar. Ana tema Hindistan ama anne karakter olan Aurara, güzelliği, cazibesi, ihanetleri, otoritesi, aşkları, resimleri, entrikaları, ülke çapındaki ünü ile
Hindistan Ana'yı gölgede bırakiyor. Bu annenin "keşke çocuklar hızlı bir şekilde büyüseler. " duasıyla her yıl iki yaş büyüyen , parmaksız elini adam dövmek ve öldürmek için kullanan bir oğulun ağzından anlatılıyor hikaye. Şiddetin ve zenginliğin üst sınırlarında yaşanan bir hayat.
Francesco Pradilla y Ortiz'in 1492'de Granada'nın düşmesiyle ilgili bir tablosundan esinlenilerek yazılmış olan kitap, İspanya'daki son Mağripli hükümdar XII. Muhammed, Granada'yi terk etmek zorunda kalınca son bir kez dönüp arkasına bakıp içine çekmesinin ardından annesinin " Erkek gibi müdafaa etmediğin şey için kadın gibi ağlama! " sözü ile başlamış ve sonu da bu sözle bitmiş.
Öyle katmanlı bir kitap ki yazdıklarım çok yetersiz kalır.