Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kerkük Katliamı (14-16 Temmuz 1959) 14 Temmuz 1959 günü geldiğinde, şehir yüze yakın zafer takı ile süslenmişti. O gün yapılacak şenlik ve törenler için şehir, âdeta büyük bir bayram hazırlığı yaşamıştı. Günlerce süren bu hazırlıklar tamamlanmış, çoluk-çocuk, küçük-büyük, kadın-erkek bütün şehir halkı millî kıyafetler içinde, kutlama töreninin başlamasını bekliyordu. Türkmenlerin bürokrat ve meslek sendikaları mensuplarından oluşan doktorlar, avukatlar, öğretmenler, memurlar ve işçiler, hazırlık komitesinin düzenlediği resmî geçide katılacaktı. Resmî geçidin dışında, Türkmen vatandaşlardan meydana gelen esnaf birlikleri, gençlik kesimleri ve öğrenciler, resmî geçidi zenginleştirmek için halk gösterileri hazırlamışlardı. Kavurucu sıcakların biraz azalması üzerine, akşam saat 18.00’den itibaren halk cadde ve sokakları doldurmaya başladı. Resmî yürüyüşe katılanlar, Kerkük’ün Eski Yakası’ndaki Büyük Çarşı’nın giriş noktasında bulunan ve Atlas Caddesi’ne bağlanan köprüye doğru geçmeğe hazır hâle gelmişlerdi. Giyilen rengârenk millî kıyafetlerle halk, bayram sevinci içerisinde türküler söylüyor, millî oyunlar oynuyordu. Saat 19.00’da ise, resmî geçit başladı. Diğer yandan Resmî geçidin ön sıralarında yer alan resmî kişiler arasında Belediye Başkanı Maruf BERZENCİ ve komünist olan resmî ve sivil kadroları ile İleri Gençlik, Barış Severler, Devrimci Öğretmenler ve Halk Mukavemet Teşkilâtı gibi komünist kuruluşlar ve yüzlerce militan vardı. Bu arada, belirli bir plana göre hazırlanmış olan militanlar, gericilik, Turancılık ve faşistlikle suçladıkları Türkmenler aleyhine çeşitli sloganlar atıyorlardı. Saat 19.30 civarında ilk silah sesi duyuldu. Ardından otomatik silah art arda ateşlendi ve Türkmenler yer yer saldırıya uğradı. İlk olarak Türkmenlerin oturduğu 14 Temmuz Kahvesi’nin sahibi Osman HIDIR, atılan kurşunlarla şehit edildi; ayaklarına ipler takılarak, bir motorlu araca bağlandı ve sürüklenmeğe başlandı. Silahsız ve sadece cumhuriyetin ilanının birinci yıl dönümünü kutlamaya çıkmış bulunan Türkmenler, otomatik silahların taraması ile dağılmaya başladı. Kadınlar, çocuklar panik içinde koşuşmaya ve şaşkınlık içinde sığınacak yer aramaya koyuldu. Böylece 3 gün 3 gece süren ve tarihe Kerkük Katliamı olarak geçen soykırım başlamış oldu. Halkın panik içinde köşe bucak saklanmaya çalışması üzerine, 2. Tümen Komutanlığı’nın emriyle sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ancak çok geçmeden, bu yasağın sadece Türkmenler için ilan edilmiş olduğu anlaşıldı. Daha sonra Türkmen toplumunun ileri gelenleri, 2. Tümen Komutanlığı’nca istendikleri gerekçesiyle, evlerinden alınarak, Kerkük kışlasına götürüldü. Burada kurulan sözde halk mahkemelerinde, beş-on dakika içinde yargılanarak, kurşuna dizildiler. Ordu, polis ve sivil teşkilâtlar ile komünist partinin üyeleri el ele vererek, evlere baskınlar yaptılar ve yüzlerce Türkmen’i tutukladılar. Bir kısmını barakalara doldurarak, süngü ve dipçiklerle katlettiler. Evlerinden alınan bazı Türkmen liderleri, ailelerinin gözleri önünde makineli tüfeklerle şehit edildiler. Daha sonra ayaklarına ipler takılarak, motorlu araçlarla cesetleri sokak sokak sürüklenildiler. Irak Türkmenlerinin değerli evlâtları olan Ata HAYRULLAH ve kardeşi Doktor Yarbay İhsan HAYRULLAH’a da bu şekilde kıydılar. Bazı Türkmen evlatları da tutuklandıktan sonra, ayaklarına ipler takılarak, ters yönde hareket eden iki ayrı cipe bağlandı ve böylece iki parçaya ayrıldı. Bazılarının cesetleri sokak sokak sürüklendikten sonra, üzerlerinden kamyon ve traktörler geçirildi. Daha sonra adları tespit edilen diğer Türkmen aydınları da, sırayla evlerinden alındı ve aynı akıbete maruz kaldı. Gözü dönmüş caniler, insanlık dışı bir vahşet gösterdiler. Kimilerini diri diri toprağa gömdüler. Kimilerini elektrik direklerine astılar ve kızgın güneş altında bıraktılar. Kimilerinin gözlerini oydular. Ölenlerin yanı sıra, binlerce Türkmen, çeşitli biçimde yaralanmıştı. Bu vahşeti gören bazı kişiler, aklını kaybederek çıldırdı. Korku ve dehşet yüzünden bazı hamile kadınlar da çocuklarını düşürdü. Hastaneler yaralılarla doldu; tutukevleri ve hapishanelerde de yer kalmadığı için, birçok okul, cezaevi hâline getirildi. Bu vahşetler devam ederken, Türkmenlere ait mağaza, dükkân, ticaret merkezleri ve evler, çapulcular tarafından yağma edildi Türkmen obalarından göçen anneler Ne yuvaları kalmış ne de haneler, ne de haneler youtube.com/watch?v=BqJ-4eP...
·
274 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.