Gönderi

144 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 7 days
Ah Bu Öykülerin Gözü Kör Olsun!
İnsan kendinden mi bahseder öykü anlattığında. Ya da kaleme döktüğü zaman yazmış olduğu kendi hikayesi midir? Bir yazara böyle sorulduğunda, “ne münasebet,” demiş. Evet ne münasebet! Anlattığımız hikâye ama yazarın da içinde olduğu bir hikâye. Neresinde? Bilmiyorum! 1K’da inceleme ve öyküleriyle tanıdığımız Neşe Cengiz’in Sesler, Yüzler ve Sokaklar kitabı üzerinden gidersek yazarın öykü dünyasına dair bir şeyler yakalayabilir miyiz? Sokaklarda sesleri ve yüzleri arasak bize ne anlatır. Öykü kahramanı yazarın bizzat kendisi midir? Öyle değilse bile ne kadar uzağındadır anlattığı kahramanın. İnsan hiç bilmediği bir dünyayı ne kadar yansıtabilir. Yazmaya çalışsa bile yapmacık gelmez mi bize. İnsan en doğal halini kendi olduğu zaman yansıtmaz mı? Adım adım bir tuzağa çekmeye çalışıyorum sizi. Sofistlerin soru sora sora kendi gerçeğini kabul ettirme yöntemi gibi kasten yapıyorum bunu. Peki nedir benim gerçeğim? Size bir sır vereyim mi? Yazar kendini açığa çıkarmak, rahatsız olduğu noktaları okurla paylaşmak, kendi dünyasını anlatıp dünyanın yükünü oraya dökmek ister. Ama ne kadar çok şey anlatırsa anlatsın, saklanır orada. Saklandığını sanır, ama biz onu görürüz. Anlatıcı bazen genç, bazen yaşlı, bazen kadın, bazen erkek olarak şaşırtmaya çalışır okuru. Fakat satır aralarında görünür yine de. Gördüğümüz tam anlamıyla O mudur, Hayır. Fakat ondan izler taşır. Derindeki izleri görebilecek kadar keskin değil gözlerimiz. Biz yüzeyde olanları takip edelim, yazar ne kadarını görmemizi istemişse. Örneğin öykü kahramanı öğretmen değilse bile neden farklı öykülerde okuldan kaçan öğrenciler var, bu bize ne anlatır. Birhan Keskin gibi soralım, “neden?" Öykülerin arka planında hep bir aile ve baba figürü gözümüze çarpar. Babanın kötü alışkanlığı olsa, ölse, hatta evi terk etmiş bile olsa yine de hep özlenmesi. Kasten ölümden sonra yazdım terk etmeyi, bu kayıtlara geçsin. Özellikle buralarda duyguların sahiciliği, tarafsızlığı ve olgunluğu. Kolay yoldan haksızlık edene veryansın edilip arabeske bağlanabilecek yerlerde zor ve edebi olanın seçilmesi. Derinlik. Bağıra bağıra söylemiyor çıkışı bulamadığını. “Bari kaktüs olsaydım,” dedirtiyor kahramanına. Bunu sevdim. Bir adım ilerisine gidip 18 öyküde gezinelim biraz. Yazar bize ne anlatır, onlara bakalım elimizden geldiğince. Kitaba adını veren öyküde kuvvetli bir atmosfer göze çarpar. Etkili bir girişle başlar öykü. Yeri gelmişken vurgulayalım iyi bir giriş can damarıdır öykünün. Birçok kitabın ilk girişi değil midir akıllara kazınan. Anne ve müzik vurgusunun ön planda olduğu ve finaldeki duygu yoğunluğunun göze battığı bu öyküdeki belirsizlik güzel. Gerisi okura bırakılmış. “Bayram” öyküsü, vurucu ve akılda kalıcı, iz bırakan türden bir öykü. Sait Faik veya Sebahattin Ali metinleri gibi doğal ve akıcı. Çingene dili gibi zor bir yoldan gerçekçi bir diyalog yakalanmış. Sonunda biraz melodrama yaklaşmış gibi geldi bana. Yoksa öykü listeme ilk bunu alırdım. Öyle iz bırakan ve yakıcı bir öykü. “Ponçik” güzel örneklerden biri. İronik dil, zeki ve iyi kurgulanmış bir örgü. Boşluğa yapılan güzel vurgular. Duygu, atmosfer ve doğallık yine iyi. Dönüşler ve hatırlatmalar yerinde. Bu kez finali de güzel. Kızın zekâsıyla da, diliyle de baş edemez baba. En iyisi kaçmak. Herkes en iyi bildiği şeyi yapmalı. Öykülerin birçoğunu alabilirdim listeme. Yoğunluk ve derinlik yönüyle “Kör Makas” ve “Senden Sonra Sesler”i seçtim. Bunların ilkinde anne figürü ve kısa bir saç üzerinden sahici bir anlatımla dokunuyor okura. Ponçik öyküsünde olduğu gibi yine aniden giden bir baba. Okumaya değer bir öykü bu. İyi, çok iyi. İkincisinde bir başka öyküde de karşımıza çıkan bir cinayet var. Karısını öldüren bir ihtiyar. Öyküde aradığımız “tek etki” için güzel bir örnek. Dozun adım adım yükselişi, fazlalıklar atılmış. Aradığımız bu değil mi? Hani demiştik ya, yazar saklanır mı, yoksa kendini mi anlatır diye. Bunun peşine düşmemeli aslında. Yazar kendi dünyasında yapmalı bunun muhasebesini. Biz çıkan esere bakmalıyız. Okumaya değer mi, bizde iz bırakır mı diye. “Sesler, Yüzler ve Sokaklar”ı okuduğunuzda hayatın içinden birçok farklı resmi sahici ve doğal bir anlatımla izleme imkânı bulacaksınız. Anlatıcı bazen kadın, bazen erkek, bazen yaşlı, bazen genç olarak karşımıza çıkar. Farklı anlatıcılarda aynı doğallığı koruyabilmesi dikkat çekicidir. Çocuk diliyle bile anlatsa sırıtmadan kotarır hikâyeyi. Akıcı ve doğal dediysek okuduklarımız güzel vakit geçirmek için değil.
Neşe Cengiz
Neşe Cengiz
yüzeyden anlatıp suya sabuna dokunmadan geçmez. Yazarın bakış açısı ve rahatsızlıklarına dair birçok toplumsal yaraya dokunur. “Hekim Mustafa” öyküsüyle töre, toplum baskısı ve vicdana, “Kalanlar” öyküsüyle affetmeme, aile ve çocukluğa, “Yeşil Koku” öyküsüyle kadına şiddet yarasına, “Hücre Çekirdeği” öyküsüyle baba baskısı ve meslek seçimine vurgu yapıyorsa yazar, bir derdi olduğu için değil mi. Hem rahatı yerinde olan neden yazsın ki! Öykülerde yer alan melodi ve müzik seçimleri bile bunun işareti değil midir. Rahatımız yerinde olsa “Ankara’nın Bağları”nı söylerdik hep birlikte. Yine Birhan Keskin gibi soralım biz de; “Ah bu şarkıların gözü kör olsun!” diye neden biter bir öykü hiç düşündün mü? İncelemenin tam metni için, kitaphaber.com.tr/oykulerde-yazar...
Sesler Yüzler Sokaklar
Sesler Yüzler SokaklarNeşe Cengiz · Parya Kitap · 2022117 okunma
··
14.1k views
Neşe okurunun profil resmi
Resul hocam, yazanı bilmeden okusam ve üç tahmin hakkım olsa ikinciye kalmadan sizin elinizden çıkmış bir inceleme olduğunu bilirdim. Farkındalığı yüksek, iyi bir gözlemcinin kendine özgü tarzını burada da sergilemişsiniz. Sizin gibi ne okuduğunu bilen, edebiyata değer katan dostların dünyasında bir yerimin olması gurur verici. Kayıtlara geçti: Yüzeyde olanlar dikkatlice takip edilmiş. Derindeki izler bulunmuş. Duygu atmosferi hakkıyla teneffüs edilmiş. Etki, tepki, edebî hususlar tarafsız bir gözle değerlendirilmiş. Toplumcu izlerin de altı çizilmiş. Arka fonu oluşturan melodilere inecek kadar içselleştirilerek okunmuş. Değeri bilinmiş her şeyden önce. Yazan daha ne istesin? Tekrar tekrar dönüp okuduğum şu cümlenizi ise hiç unutmayacağım: “Hem rahatı yerinde olan neden yazsın ki!” İlgi gösterdiniz, değer verdiniz, yazdıklarıma değer kattınız. Teşekkür hislerimi karşılayacak bir kelime olmasa da içtenlikle teşekkür ederim. Neyse ki kelime olarak karşılığını bulamadıklarımı anlayacak derinlikte bir dost var karşımda. Sağ olun, var olun. Günümü güzelleştiren yüreğinize sağlık.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Neşe hocam, bir not daha kayıtlara geçsin o halde. Yazarın dünyasına ineyim derken kendimi de orada gördüm. Dosyamdaki öykülerin ben neresindeyim diye düşündüm. Birçok isim geçiyor öykülerimde, tek tek hiçbiri ben değilim. Fakat mutlaka bir yerlerde varım. Bence yazara dokunmalı ki, okura dokunsun. Okura dokunmayacaksa neden yazılsın ki. Bu gözle okumaya çalıştım öykülerinizi. Ortak noktaları neler, yazar bunun neresinde sorusunun cevabını aradım. Kendimden pay biçtim buna, bir gün biri bana sorarsa cevabım hazır olsun :) Son bir not daha, Tanpınar'dan beri arka fonda melodi olmasını seviyorum. Ben de öyle yapmaya çalışıyorum. Yalnız bir soruna parmak basmak lazım. Beklentiyi yükseltmiş oldunuz, İkinci kitapta işiniz zor :) Yolunuz açık olsun. Öyküler çıksın yolunuza, saygılar...
1 next answer
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
Abi yazmışsın yine yazacağını. Keyifle okudum incelemeni. Kalemin daim olsun inşallah.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Turhan hocam, yazma değildir, yansımadır o :)
FatmaYıldız okurunun profil resmi
Resul Hocam ne güzel anlatmışsınız Sevgili Neşe'nin kitabını. Ben zevkle okudum. Henüz bir inceleme yazmadım çünkü hala kendimle hesaplaşmadayım. Teknik değerlendirme yapmak benim işim değil ben işin duygusal bağına bakarım, beni ne kadar içine çekmiş, öykünün içinde ne kadar var olabilmişim onunla ilgilenirim. Ben bu öykü kitabında hapsoldum. Neden hala bir inceleme yazmadığım mezuuna gelecek olursam acaba taraflı mı düşünüyorum diye kendimle istişare içindeyim çünkü Neşe benim için çok kıymetli ve bu sitede tanıyıp çok sevdiğim insanlardan. Bir kez daha okuyup zevkini dimağıma nakşettikten sonra ben de yazacağım inşallah. Ve sevgili
Neşe
Neşe
Resul Hocam şu konuda da çok haklı beklenti oldukça yüksek haberin olsun. Kalemin keskin olsun cancağızım...
Resul Bulama okurunun profil resmi
Fatma hocam, teknik değerlendirmeden daha çok sizde nasıl bir iz bıraktığını okumayı tercih ederim. Yazarı kendinize yakın bulmanız buna mani değil. Hepimiz farklı farklı açılardan bakıp bambaşka şeyler görürüz ve buradaki zenginliğimiz de bu. İncelemenizi merakla bekleyeceğim.
1 next answer
Eylül Türk okurunun profil resmi
Öyküler belki de şiirler gibi, her insanın ruhuna iliştiği noktada yeniden yazılmaya başlanıyor Resul Hocam, siz de yine kendi lisanınızla Resul Bulama incelemelerinden birini yazmışsınız, keyifle okudum. :) Her öyküyü yeniden anımsamak güzeldi, bir inceleme de ben paylaşayım birazdan :)
Resul Bulama okurunun profil resmi
Asıl inceleme biraz sonra gelecek demek ki, bu sadece öyküleri hatırlatmak içindi :)
1 next answer
DERYA okurunun profil resmi
Diyeceğim çok şey var yazacabileceğim tek cümle yok. Kitabı okuyup geleyim. Resül abi bilgisayarım çalışıyor olsa hiç üşenmeden derleyip toplardım şu inceleme + bazı inceleme yorumlarını. Geleceğe yatırım 😎
Resul Bulama okurunun profil resmi
Yatırımların en güzeli sizin olsun. Özellikle de profildeki kuzunun :)
1 next answer
K. okurunun profil resmi
Abi ilk paragrafta güldürdün, ses tonunla okudum. :) Çok güzel değerlendirmişsin kitabı. Bir cümleni çalacağım, ama seni de anacağım. :)
Resul Bulama okurunun profil resmi
İncelemeyi paylaştıktan sonra Baumann'ın kitabında Borges'in şu sözüne rastladım. "Önünde sonsuz bir dünya duran ve oturup gemiler, çapalar, kuleler ya da atlar, kuşlar filan çizmeye çalışan bir insan düşünün. Bu insan, en sonunda tasarladığı şeyin kendi yüzünün bir resmi olduğunu fark ediyor. İşte bu, bir yazar metaforudur. Yazarın arkasında bıraktığı şey, yazdıkları değil, kendi imgesidir..." İşte bu benim tam anlatmaya çalıştığım şey. Borges yazmadan bir hafta önce yazmışım ben, o benden almış ama daha güzel ifade etmiş :))
2 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.