TutunamayanlarBu kitap ne ciddi kavgaların, ne büyük ve yaygın sıkıntıların, ne de ezilen insanların romanıdır; bu kitap, mustarip bir ruhun iç çekişlerinin romanıdır. (Sayfa:559)
Kitabın en kısa, en sade, en anlaşılır açıklamasını bu sözle yine Oğuz Atay yapmıştır. Kitabın adına bakılıp da sürekli; işkence görmüş, sevilmemiş, hor görülmüş, küçümsenmiş bir hayatın hikayesini beklemeyin. Selim de herkes kadar sevildi, Selim'e de herkes kadar değer verdiler. Selim'e yetmedi. Çünkü selim herkes gibi olamadı, herkes gibi hayatın; akışına, düzenine, kurallarına bırakamadı kendisini. Anlaşılmak isteyip de çırpınan fakat bir türlü anlaşılamayan ve herkesçe kabul edilmiş doğruları bir türlü anlayamayan bir adamın hikayesi bu. Toplumun her kesimine ulaştı ama hiç birisine sığınamadı... Çünkü her kesimin kendisine ait maskeleri vardı. Sahte yüzleri, sahte gülüşleri, sahte öfkeleri vardı. Bu yüzden de Selim, ne bir "bey" gibi olabildi ne de bir "serseri" olabilmeyi başardı. Tutunamadı...
Selim, herkesin yüzüne bağırmak istedi, kötüsünüz diye. Ruhu ezildi. Kendi sesini duydu yalnız. Sonunda kendi kötülüğünde karar kıldı.
(Sayfa:628)
Turgut karakterine gelecek olursak o Selim'in yapamadığını kısmen başarmış, başarılı bir mühendis olmuş. Eşi ve çocuklarıyla mutlu bir baba. İdeal insan. O bile tüm bunlara inanmış, kendisini mutlu olduğuna ikna etmiş, iç sesini yıllarca bastırmış bir karakter. Ta ki Selim'in ölümüne kadar. Ta ki Olric gün yüzüne çıkana kadar... Turgut; ölmeden önce ki Selim'i ararken kendisini bulur aslında ya da Selim'le bir bütün olur diyebiliriz.
İnsan en çok kendisiyle kavga ediyor galiba, en çok da kendisine yeniliyor... Bir de anılarına...
Oğuz Atay bu kitapta bir insanın çocukluğundan başlayıp ölümüne kadar yaşananlara değinmiyor sadece. Aynı zaman da; aile yapısı, toplumsal sorunlar, bireyi herkesleştirme çabası, bu çabanın insanlar üzerinde ki psikolojik etkisi, sınıf farkları, savaş döneminin etkileri, siyaset, siyasi liderlere eleştiri, din, aşk ve dostluk gibi onlarca konu geçiyor.
Sırf bu yüzden de bu kitabı ne bir roman gibi okuyacaksın ne de sadece psikolojik bir kitap olarak göreceksin. Bu kitap baştan sona tüm düzene isyan niteliğinde, her şeye tam dozunda eleştirilerle dolu, bilmek istemediğimiz gerçekleri yüzümüze vuran bir kitap. İnkâr edemeyeceğiniz gerçeklerinizle yüzleşeceğiniz bir kitap...
Bu kitabı daha lise yıllarımda yarım bırakmıştım ben de. Ama o zaman da biliyordum bu kitabın mutlaka okunması gerektiğini. Ama doğru zamanda, yeterli donanıma sahip olduğunu bildiğinde okunmalı. Ben o donanıma geldim mi? Hiç sanmam. Oğuz Atay'ı veya Tutunamayanları eksiksiz, kelimesi kelimesine anlamak için daha çok kitap okumam daha çok yaşamam daha çok görmem gereken şeyler var. Sırf bunu anlamak için de bu kitap okunmalı. Hayatı, insanları, ölümü ve yaşamı anlamak için de bu kitap okunmalı. Henüz hiç bir şey bilmediğini anlaman için de bu kitap okunmalı.
Herkese iyi okumalar