Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

400 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Aşk-ı Memnu inceleme
Aşk-ı Memnu
Aşk-ı Memnu
Halid Ziya Uşaklıgil
Halid Ziya Uşaklıgil
Ah ah, Aşk-ı Memnu! Seninle bir kavuşma yaşamamız gerekiyordu! Aşk-ı Memnu'yu bilmeyen yoktur zannederim. Halit Ziya Uşaklıgil'in dizilere de konu olmuş ve beni, kendisini almam adına bayağı cezbetmiş romandır. Kitap, 50 yaşında olmasının yanı sıra sevgiye ve bakıma muhtaç iki evladı olmasına rağmen - diziyi izlemedim fakat kitapta Nihal'in olumsuz aile tutumu sebebiyle bakıma ihtiyacı olduğunu düşündüğüm bir ruh sıkıntısı mevcut - kızından birkaç yaş büyük Bihter'le evlenmek isteyen Adnan'la başlıyor. Adnan'ın teklifine sıcak bakan Bihter, bulunduğu hayat şartları ele alındığında, evliliği kabul ediyor. Henüz çocukken ölmüş babasından ve yanı başında olmasına rağmen varlığını hissettirmekten aciz annesinden sevgi alamamış birisi olması bir yana, genç kızlık hayali olan paranın (mücevherlerin) ve onu sevdiğini düşünen birinin ona iyi geleceğini düşünen Bihter'in bu evlilik kararı, her ne kadar kendisine aitmiş gibi dursa da, benim kanaatimce, tam anlamıyla ona bağlı bir fikri değildi. Hani bazen olur ya, hayat size iki seçenek sunar fakat bu iki seçeneğin ikisi de birbirinden kötüdür ve sizin başka seçim hakkınız olmadığı için kötünün iyisi seçmek mecburiyetinde kalırsınız; işte bu evlilik de Bihter'in hayatındaki kötünün iyisi seçimiydi; evlenmeseydi şayet, hayatını Firdevs Hanım gibi hayat sömüren anlayışsız, dengesiz bir kadınla geçirecekti ki bu kesinlikle Bihter'in tercih edebileceği bir şey değildi. Çünkü benim kanaatimde Bihter, Melih Bey takımı olarak biliniyor olmaktan ve bu şekilde anılmaktan içten içe bıkmış, sevgisizliğin kendisini bir girdap gibi içine çektiğini düşünmekteydi. Bir anda ortaya çıkmış evlilik teklifi içten içe onu içten içe mutlu etmişti. Artık endişe etmesine gerek yoktu çünkü ona göre Adnan onu çok seviyordu, Bihter de onu sevecekti ve iki çocuğuna anne olacak, onları sevecek ve onlar tarafından da sevilecekti. Bu karar onu anlık olarak kurtarmış fakat geleceğini katartmıştı. Diziden de akılda kalan "Nihal söüverecek bir çiçek," repliğinden sonra, kitapta daima Nihal'in masum, zararsız ve bir sıkıntı çıkardığında acınması, anlayış ve sevgi gösterilmesi gereken biri gibi gösterilmeye çalışılması beni boğdu. Özellikle sürekli olarak herşeye burnunu sokması, evdeki en ufak bir durumda kafayı yiyecek kadar çıldırması, krizler geçirmesi; kurallara asla uymaması ve hatta kendi kurallarını uygulaması, Adnan Bey'in hiçbir zaman Nihal'e 'baba' olmadığını kanıtlıyor. Onun yalnış ve başıbuyruk yönlendirmesi sebebiyle şımartıldıkça şımartılan Nihal'in, o sırada hiçbir suçu olmamasına rağmen Bihter'e, sırf Bihter'e anne diye hitab ettiği için kardeşine soğuk ve dengesiz davranacak kadar şuurunu kaybetmesine sinir oldum. Fakat burada esas hata Nihal'de değil, Nihal'in bu kadar şuursuzlaşmasına göz yuman Adnan'dadır. Ziyagil, kitapta ailenin çocuk üzerindeki etkisini fazlasıyla anlatmıştır. Gelelim Behlül'e. Kadınları gül bahçesine benzeten, bu bahçelerden geçerken daima birden çok çiçek (kadın) alınmalı diyen ve ahlaksızlığı kendince meşrulaştıran; kocası ve hatta çocuğu olan bir kadını taciz eden ve bunu kendine hak gören; Bihter'i bir şekilde kendine bağlaması gerektiğine kendini ikna eden ve kadının zaaflarını kullanarak onu kendine bağlayan, umut veren, duygularını kullanan fakat zevk uğruna Bihter'in hayatını karartıp Nihal'e aşık olduğunu iddia eden ve ondan 'aşk' dilenen, her şeyin sonunda ise kendine yakışanı yapıp giden Behlül'e! Bu kitapta en çok Behlül'ün acı çekmesini, bir gram sevgi beklerken sevgisizlikten boğulmasını okumak isterdim çünkü bunun gibi iğrenç adamlara bu layık olanın bu olduğu kanaatindeyim. Kaçıp gitmiş olması içimi soğutmak bir yana beni daha çok boğuyor! Kitapta üzülmediğim üç karakter, Behlül, Adnan ve Firdevs'ti. Firdevs zaten üzüleceğim biri değil, aksine daha çok üzülmesini beklediğim bir karakterdi - Kocası Melih Bey'in gözyaşlarını düşününce biraz daha acı çekmeliydi diye düşünüyorum. Adnan'a ise üzülmüyorum, çünkü bu başına gelenlerden belki de daha kötüsünü hak ediyordu. Evlendiği kadının yaşıyla kendi yaşını kıyaslamalı, zevk duygusunu aşk adına pazarlamamalıydı. Davulun bile dengi dengine olacağını bilmeli, bir kadınla izdivaç yaşamaktan önce çocuklarına örnek bir baba olmayı hayat felsefesi haline getirmeliydi lakin yıllar önce yaptığı gibi göz ardı etmişti bu durumu! Bihter'e gelirsek, kitapta en üzüldüğüm karakterdi. Bihter'den sonra ise kitapta en çok Nihal'e üzüldüm. Nihal'in de bu hayattaki en büyük sorunu, tıpkı Bihter gibi, yanlış bir ailede büyümüş olmasıydı. Bihter ve Nihal, kitapta aynı amaca sahiptiler: Onlar koşulsuz ve sonsuz bir sevgi istiyorlardı fakat ikisi de bu sevgiyi doğru bir biçimde alamamıştı ve yanlışlar yapmışlardı. Uzun lafın kısası, sevgisizliğin herkese her şeyi yaptırabilecek gücü olduğunu, evliliğin yanlızca maddiattan ibaret olmadığını, olmayacağını; evlilikte yaşın ve sevginin de gerekli olduğunu ve ihanet etmenin yalnızca bedensel değil zihinsel olduğunu da ortaya koymakta olan ve en önemlisi ailenin de bir çocuğun hayatında neleri değiştireceğini anlatan anlatan bir kitap. Zihnimin bir köşesinde daima yaşayacaksın, Aşk-ı Memnu!
Aşk-ı Memnu
Aşk-ı MemnuHalid Ziya Uşaklıgil · Yakamoz Yayınları · 201618bin okunma
·
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.