Gönderi

kendini eksik görme üzerine
"İnsan iletişimi ne kadar gelişmiş olsa da algı her zaman karşısındakini kolayca sınıflayabilmek için basit kodlara ihtiyaç duyuyor. Stereotipler bu yüzden var: Karmaşık/kalabalık bir sosyal hayata sahip olan primatların, sürünün diğer üyelerini kolayca tanımlayabilmesi... Hatta önyargılar da bu yüzden var: Karşındakini hemen sınıflandırıp ona karşı hangi tavrın daha doğru olacağını o an belirleme refleksi. İnsan belirsizlikten hoşlanmadığı için hemen karşıdakini tanımlamaya çalışıyor ki o kişiye/duruma karşı ne yapacağına o an karar verebilsin. Bu yüzden, kişiler dışarıdan algılanma şekillerini de, sürüde rağbet gören karakterlere göre belirliyor, o karakterin elbisesini giyiyor. Herkes bu elbiseleri vermek istediği mesaja ve almak istediği tepkiye göre seçiyor: Zayıf ise güçlü, silik ise farklı, suçlu ise aziz... Bu sıralar misal erkeklerde romantik maçonun, kızlarda yorgun prensesin, diğer vitrinlerdeyse pseudo-çelebi ve “dertli dahi”nin rantı iyi… Herhangi bir stereotipe uymadığını iddia eden “orijinaller”in bile bir sürüsü ve rağbet gören rolleri var. Bu rollerin en görüneni de sanırım eksikliği/hatası fark edildiği anda bunun fark edenin sorunu olduğunu söyleyen “deal with it” tavrı. Çoğu diğer rollerde, öyle veya böyle bir özellik üzerinden iletişim kurma çabası olmasına rağmen, deal with it tavrında bu yok. Yani genelin aksine, eksikliği görüp tamir etme üzerine değil, tamir edemediği eksikliği övmek üzerine bir çaba… Bunları da aslen “Bana hatamı söylemeyin, benden uzağa gidin” demeye çalışan bir veciz denemesi görünce yazdım. Kendini eksik görmeyen insan, kendini insandan fazlaymış gibi görür. Kendini fazla gören de, fazlasını yapmaya hakkı olduğunu düşünür. Velhasıl kimseyle anlaşamamaktan gurur duyanlara şaşırıyorum. Bence insan eksiklerini en çok (bazen de kendiyle) anlaşmayı başararak aşıyor."
·
81 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.