Gönderi

Düşme sanatına dair bazı notlar
Kısa boylu, incecik yapılı, delici mavi gözlü. Dans eder ve şarkı söyler. Aynı zamanda pantomim yapar. Yüz ifadeleri, titiz el hareketleri ile kendisini çevreleyen özgür, hiçbir yere ait olmayan hava arasında ince diyaloglar uydurarak pantomim yapar. Bir sokak sanatçısı olarak aynı zamanda usta bir cepçi olur; birbiri ardına ceplerden, karmaşa ve çaresizlikten kahkahalar çekip çıkarır. Kendi yönettiği filmlerde oynar. Sahneleri çorak, anonim ve annesizdir. Sevgili okur, kimden söz ettiğimi tahmin etmişsindir. Küçük adam, Berduş, Charlie Chaplin. Geçtiğimiz yüzyılda dünya ekonomik, siyasi ve toplumsal olarak köklü değişimler geçirdi. "Sesli film"in icadı ve Hollywood'un yeniden yapılanmasıyla birlikte sinema da değişti. Buna rağmen Chaplin'in yaptığı ilk filmler ne şaşırtıcılığından, ne mizahından, ne iğneleyiciliğinden ne de anlatıcılığından bir şey kaybetti. Dahası, bugün sanki eskiden olduğundan daha manidar ve daha çok bize sesleniyor. Yaşadığımız yirmi birinci yüzyıla derinlemesine dokunan yorumlar bu filmler. Soytarı, hayatın acımasız olduğunu biliyordu. Kadim şaklabanın rengârenk kostümü, olağan melankolisini şakaya döküyordu. Soytarı kaybetmeyr alışkındır. Kayıptan yola çıkar. Chaplin'in maskaralıklarının enerjisi kendini yineliyor ve kademeli olarak artıyordu. Her düştüğünde yeni bir adam olarak doğruluyordu ayaklarının üstünde. Bir yandan aynı, diğer yandan farklı olan yeni bir adam. Ayakta kalmasının sırrı çok katmanlı olmasıydı. Her ne kadar umutlarının tekrar tekrar tuz buz olmasına alışmiş olsa da, aynı çokkatmanlılık onun bir sonraki umuduna sarılmasını sağlıyordu. Birbiri ardına gelen küçük düşmeleri metanetle anlatıyordu. Karşı atağa geçtiğinde bile bunu bir hayiflanma imasıyla yapıyordu. Tavrındaki metanet, onu yıkılmaz kılıyordu. Ölümsüz görünecek derecede yıkılmaz. Biz de, umutsuz hadiseler karnavalımızda bu ölümsüzlüğü seziyor, gülüşümüzle onaylıyorduk. Chaplin'in dünyasında "gülme" ölümsüzlüğün takma adıydı. Chaplin'in 80 yaşlarındayken çekilmiş fotoğrafları var. Bir gün bu fotoğraflara bakarken yüzündeki ifade tanıdık geldi. Ama neden böyle olduğunu bilmiyordum. Sonradan hatırladım. Gidip kontrol ettim. Yüzündeki ifade Rembrant'ın son otoportresindeki ifadeye benziyordu. Gülen Filozof veya Demokritos olarak otoportre. "Ancak beş paralık bir komedyenim," diyor, "tek isteğim insanları güldürmek."
John Berger
John Berger
OT Dergi - Sayı 48
OT Dergi - Sayı 48
·
154 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.