Gönderi

KADIN SAVAŞ ESİRLERİ Esir ve köle ticareti 17. yüzyıla damgasını vuran kârlı işlerdendi. Bu nedenle esir ve köle ticaretine yönelik bilgiler özellikle esir ve kölelerin nerelerde ve hangi fiyata satıldığına dair çok sayıda kaynak bulmak mümkündür. Türk savaş esirlerine dair bilgiler de bu kapsamda yer almakta, ancak Afrika kökenli zencilere göre bazı farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklara daha sonra kısaca değinilecektir. Esirlerin fiyatı esirin yaş, sağlık ve bedensel gücüne göre değişiklik göstermekteydi. Böylece özellikle güçlü erkekler ve güzelliği ile dikkat çeken kadınlar soylu subayların ve generallerin ellerine geçmekteydi. Çünkü 1780'lerde "ganimet Türkler” Barok dönemine özgü dikkat çeken nadide unsurlar olarak görülmekteydi. Bu esirlere sahip olmakla şöhret ve prestij sahibi olunmaktaydı. Ganimet olarak ele geçirilen esirlerin armağan edilmesiyle daha yüksek pozisyonlarda bulunan insanların gönlü hoş tutulabildiğinden, esirlerin sıkça el değiştirdikleri, armağan edildikleri veya tekrar tekrar satıldıkları dikkat çekmektedir. Viyana'daki haberlere göre, özellikle de Uyvar'ın 1685 yılındaki yenilgisinden sonra, zaferin göstergesi olan güzel Türk kadınlarının fiyatları artmıştır. “Başlangıçta esir Türk kadınları uygun fiyatlara satılmaktaydı. Düzgün görünümlü olan 20 hatta 30 Taler değerindeydi. Sonraları hiç birini 200 Mark'ın altında satın almak mümkün değildi. El ve ayak tırnakları altın rengine boyanmış olan birçoğu, bu fiyatlara Viyana'ya da gönderilmiştir. (...)". Buradan da anlaşılmaktadır ki, kadın esirler “savaş ürünü” gibi muamele görmekte ve esir ticaretini ekonomik olarak hareketlendiren unsurlar olarak değerlendirilmekteydiler. Kadın savaş esirlerine genelde güzel, arzulanan objeler gözüyle bakılırdı. Üstelik daha iyi fiyatlara satılabilsinler diye bakıma alınırlardı. Kadınların ruhsal durumuna yönelik nadiren bilgi verilirdi. Bu nadir bilgilerden biri ise: “Öldürülen erkeklerinin yasını tutarak üzüntüyle yere bakan, irice siyah gözleri vardı”. Kuşkusuz Viyana'da Türk kadın esirlerin yaşadıkları bu travmatik olayların benzerleri Almanya'da da yaşanmıştır. Kadın ve çocuk esirlerin esaretlerinin ilk anlarında neler yaşadıklarını tahmin etmek güç olmasa da, bu yaşanılanlara kaynaklarda rastlamak neredeyse imkânsız. Çünkü kaynaklarda genellikle psikolojik ya da fiziksel şiddet konularına yer verilmemektedir. Oysa ki esirler (kadın-erkek-çocuk ayrımı yapmaksızın) özellikle esaretlerinin ilk döneminde ülkelerinden ve sevdiklerinden koparılma, savaş, şiddet ve bu şiddetin doğal sonuçlarına katlanmak zorundaydılar. Kadınları burada erkeklerden ayıran en belirgin fark tüm bu travmatik olayların yanı sıra, genelde kaynaklarda yer almasa da, cinsel istismarın da söz konusu olmuş olabileceğidir. Çocukları yetişkinlerden ayıran en önemli fark ise onların çok daha savunmasız olmalarıydı. Ülkelerinden koparılarak Almanya'ya getirilen kadın esirlere dair kesin sayılar vermek neredeyse imkânsızdır. Ancak bu manada az da olsa, fikir sahibi olmamızı sağlayan dokümanlar mevcuttur. Bunlar genelde önemli şahsiyetlere hizmetçi veya metres olarak armağan edilen, dolayısıyla saraylarda yaşayan ve saraya hizmet eden kadınlardır. Söz konusu kadınlarla ilgili bilgiler genelde saraydaki dokümanlarda yer almaktadır. Sayıca az da olsa güzellikleri ile göz kamaştıran bu kadınların portreleri mevcuttur. Bunlar soylu sahipleri tarafından çok iyi, sadık ve sevilen hizmetçi oldukları için resmedilmişlerdir. Genel itibarıyla vaftiz tarihleri Almanya'da ciddi olarak kilise kayıt defterlerinde muhafaza ediliyordu. Bu yüzden biz de savaş esiri olarak Almanya veya Avusturya'ya getirilen esirlerin biyografilerini vaftiz tarihlerini esas alarak kronolojik sırayla ele aldık. Bunun için öncelikle gün, ay ve yıl belirtilen biyografilere, ardından sadece yılın belirtildiği biyografilere, vaftiz tarihi belirtilmeyen biyografilerde esir ismi göz önünde bulundurularak, alfabetik sıralamaya gidilmiştir. Ayrıca vaftiz olmayanların hayatları da ele alınacaktır. Bu kısmın başlığında öncelikle kaynaklarda belirtilmişse Türk, akabinde vaftiz sonrası verilen Alman ismi kullanılacaktır. Türk isminin kayıtlarda yer almaması halinde sadece vaftiz ile birlikte edinilen Alman ismi verilecektir. Karışıklığa sebep olmamak için Alman kayıtlarında Türk esirin ismi nasıl yazılmışsa çalışmada da o şekilde kullanılmıştır. Esirin bilinen veya tahmin edilen Türk ismi ise başlıkta, parantez içerisinde verilmiştir. Bazı durumlarda ne Türk, ne de Alman ismi kayıtlarda geçer. Bu durumda kaynaklarda kişiye dair hangi ifade kullanılmışsa, örneğin, “anonim", "Türk kızı”, “Türk erkeği” vs., o tercih edilmiştir. 8.1. Fatima von Keriman (Fatma Keriman) (1686) Fatima von Keriman henüz 12 yaşındayken 1686 yılında Budin kuşatmasında 18 yaşındaki ablası Suleika (Züleyha?)ile birlikte esir düşer ve Almanya'ya götürülür. Fatima'nın yaşamı, “Güçlü August" olarak da anılan Kral II. Augusťun metresi olmasıyla değişir ve romanlara konu olur. Kıta komutanı Johann Dietz bu iki kızı ganimet ararken bulmuştur. Kızların annesi Johann Dietz'e sarılarak “onların adetlerince ayaklarına kapanarak, ağlayarak, anlamadığım kendi dillerince, hayatlarını bağışlamasını istemişti" Dietz bu dili anlamasa da annenin çırpınışlarından ne demek istediğini muhakkak anlamıştır. Buna rağmen ganimet arzusunu bastıramamıştır: “Onlara baktım. Çok güzel ve uzun boyluydular, biri on iki, diğeri yaklaşık olarak on sekiz yaşlarındaydı. Onlara üniformamdan tutunmaları gerektiğini işaret ettiğimde, birbiri ardına bunu yaptılar [...] Uzun süre onlarla ne yapmak istediğim hakkında düşündüm. Ancak bu düşünceler boşunaymış. Çünkü onları çadırıma götürür götürmez, önlerine yiyecek ve içecek koydum ki hiç birini istemediler. Bu sırada kumandanımız olan General Schöneck çok güzel iki Türk kızını bulup getirdiğimden haberdar oldu. Bana, kızları emanet almak üzere, hemen ona göndermem emrini verdi. Bunu yapmak zorunda kaldım ve güzel ganimetimden oldum. Dietz bu kızların diğer soylu esir ve zengin Yahudilerle birlikte Berlin'e kadar götürüldüklerini, vaftiz edildiklerini ve sonrasında evlendirildiklerini anlatır. Fatima, Küstrin'de Maria Antonia adı ile vaftiz edilmiş olsa da, hayatı boyunca doğumunda kendisine verilen “Fatima von Keriman” adıyla imza atmıştır. 1697 yılına dair kaynaklarda Fatima'dan, II. August'un metresi Königsmark Kontesi Maria Aurora'nın hizmetkârı olarak bahsedilmektedir. O ve Fatima arasındaki isim benzerliği ise tesadüfi görünmektedir. Ancak açıklığa kavuşturulamayan Fatima'nın bu göreve nasıl getirildiğidir. “Sahip değişimi" bu dönemlerde olağan kabul edilmekteydi. Özellikle de "ganimet Türkler”, çıkar sağlamak amacıyla, sıkça armağan edilirlerdi. Ancak bunların hem Kontese sohbet arkadaşı olarak, hem de August'un meşhur ve kötü şöhretli maskeli balolarında, egzotik dekorasyon ve süs unsuru olarak hizmet ettikleri bilinmektedir. Fatima’nın “Kraliçeye benzeven, uzun boylu ve zarif görünümünün” yanı sıra hikâye anlatma yeteneği de onun sarayda sevilmesine ve popülerlik kazanmasına yol açar. August da eski metresine karşı olan ilgisini yitirince, dikkatini çeken metresinin hizmetkári egzotik Fatima'ya yöneltir.'' Zekası ve gizemli geçmişinin yanı sıra -ki bazıları onun bir Kralın kızı olduğuna inanmaktaydı - özellikle de bedensel cazibesi: zarif mavi gözleri, canlı bakışları, bilhassa “Romalı güzellikleri andıran alın, burun ve ağzı (...)" etrafındaki insanların dikkatini çekmekteydi. Onun insanlar üzerinde biraktığı bu etkiyi Pöllnitz tablosunda da resmeder. Sarayı en iyi bilenlerden Póllnitz, Kralın sıkça ve keyifle Fatima ile uzun uzun konuştuğuna dair bilgiler verir: “Ama onun gözleri Fatima dışında kimseyi görmüyordu. Genç ve güzel kızın kulağına gizlice birkaç iltifat fısıldamadan rahat vermiyordu. Fatima bunlara akıllıca ve alçak gönüllülük ile cevap veriyordu. Uzun süre onun aşkına karşı koydu. Ancak hükümdar ona duyduğu aşkını o kadar çok dile getirdi ve baştan çıkarıcı öyle sözler verdi ki, gençve masum Fatima ona yenik dugtu". Bütün kaynaklar Fatima'nın gençliğine ve masumiyetine işaret eder. Onun kaderi saraydaki diğer güzel ve genç kadınlardan farklı değildir. O da tıpkı diğerleri gibi Kral'ın metresi olur. Sonuç itibariyle Fatima Kral'a iki çocuk bahşeder. 1702 yılında Friedrich August adını verdikleri bir erkek evlat, 1706 yılında ise Maria Aurora adını verdikleri kız çocuğunu doğurur. Ancak Fatima görünüşte Augusťun saray Kahyası Johann Georg Spiegel ile evlendirildiğinden, her iki çocuğa da ilk etapta Spiegel soyadı verilir. Spiegel bu çocuklara, kendi çocuklarıymış gibi muamele eder." Fatima’nın Spiezel ile evlendirilmesi bazı soruları ortaya çıkarmaktır. Örneğin formalite icabı yapılan bu evlilikte Fatima'nın rızasının olup olmadığı, bilinmemektedir. Ancak o dönemin koşulları göz önünde tutulursa büyük ihtimalle kendisinin fikri alınmamış ve zorunlu olarak evlilik gerçekleştirilmistir. Spiegel çocuklara, kendi çocuklarıymış, gibi muamele eder. Zaten Kral da kısa bir süre sonra metresine olan ilgisini yitirir ve başka kadınlara yönelir. Kahya da yeni ailesiyle birlikte Lemberg'e taşınır ve orada başlangıçta vergi danışmanı, sonrasında ise başlangıçta baş vergi danışmanlığı yaparak, maliye idaresi alanında kariyer yapar. Aynı yerde Kralın mülkiye amirliğine yükselir, akıcı derecede Fransızca ve Lehçe konuşur, Besarabya, Galiçya ve sınır bölgelerinde Osmanlılarla olan durum hakkında Ausgust'a gizli bilgiler yollayarak, Krala önemli hizmetlerde bulunur- O'bryn Spiegel'in, 1709 ve 1714 yılları arasında "Güney Polonya'nın en önemli dayanağı" olduğu tespitinde bulunur ** Büyük ihtimalle bu nedenle August onu 1713 yılında Mazovya Voyvodası ve seferati ile gizliden gizleye Kralın çıkarlanın koruması ve müzakereleri denetlemesinin istendigi bir misyonla Osmanlı İmparatorluğu'na gitmekle görevlendirir. Ancak görünüşte Saray için lüks Osmanlı eşyaları satın almakla görevliymiş gibi unterilir. Bu lüks eşyalar arasında "Türk çadırları, erkek ve kadın kıyafetleri, askeri kıyafetler ve silahlar, evlerden, hamamlardan, camilerden ve saray odalarından kalıntılar, mobilyalar, ev eşyaları, kahve takımı ve şerbet, müzik enstrümanları, yabani hayvanlar, Mekke'nin belesan yağı, çeşitli tohum ve çiçekler, Fars Şiraz şarabı, karpuz ve değişik tohumlar”, aynı zamanda: “İkisi de Arap, incecik, gömük burunlu, kalın dudaklı simsiyah bir kız ve erkek çocuğu. Ve bir veya iki çift siyahi veya beyaz harem ağası.” Müzakereler önce Leipzig, sonra Edirne, İstanbul ve son olarak Rydzyna'da yapılır. Spiegel'in satın aldıkları ve Sultanın ve Kırım Hanı'nın hediyeleri bugüne kadar Dresden'de bulunan “Güçlü August'un Türk Odası” sergisi kapsamında oldukça ilgi görmektedir. Yapılan araştırmalar sonrasında Spiegel'in misyonu sırasında elde etmiş olduğu 60'tan fazla eser tespit edilmiştir. Fatima'nın, Spiegel'in bu seyahat hazırlıklarına ne kadar etki ettiği ise bilinmemektedir. Yine de olası bir etkinin olması muhtemeldir. August Fatima'ya karşı olan ilgisini yitirince, Polonya hanedan vekilinin eşi Prenses Lubormirska'ya göz diker. Fatima da bundan sonra Dresden sarayındakiyle karşılaştırılamayacak bir hayat sürmeye başlar. Üstelik Kral ile yıllarca süren münasebetine ve iki çocuk doğurmasına rağmen Kral'ın diğer eski metresleriyle aynı konuma gelemez. Theilig burada Fatima’nın bir zamanlar Türk olmasının bu anlamda belki de bir engel teşkil etmiş olabileceğini varsaymaktadır. Ancak iki çocuk da Kral tarafından kabul edilir ve yasal olarak statü elde ederler. Hristiyan olan Fatima güzelliği, zekası ve belki de şansı sayesinde yüksek mevkilere gelmiş ve oralarda kabul görmüştür. Kralın diğer metreslerinden daha zor bir hayat sürse de yaşadığı topluma tamamen entegre olduğu söylenmektedir. Eşi Johann Georg Spiegel vefat edinceKont Friedrich Magnus zu Castell-Remlingen ile evlenir ve böylece Castell Kontesi olur. 1755 yılında 93 yaşında ölür. Kral II. August’un Fatima'dan olan ve 19 Haziran 1702'de Varşova'da doğan oğlu Friedrich August ise erken yaşlardan itibaren askeri konulara ilgi duydu. Eğitimini annesinden uzak, Paris'te aldı. 1724 yılında Piyemont-Sardunya Kralı II. Victor Amadeus'un hizmetinde albay oldu. Kız kardeşi Maria Aurora Katharina'nın Polonyalı Kont Michal von Bielinski ile evliliği nedeniyle, iki kardeş 19 Eylül 1724’te meşru kabul edildi ve muhtemelen Latince ve Lehçe Saksonya armasının sembolü, sözcüğünden türetilmiş olan "von Rutowski" soyadını alarak kontluk payesi aldılar. 1706 yılında doğan Maria Aurora annesinin yanında yetişti. Bielinski ile olan evliliği öz babası August'un ölümüne kadar sürdü ve bu evlilikten çocukları olmadı. Kısa bir süre sonra Saksonya hizmetlerine giren, Savoy doğumlu Korgeneral Claude Marie von Bellegarde ile evlendi. Saksonya elçisi pozisyonuna getirilen eşiyle birlikte Torino'ya gitti. Bu evlilikten Kont Moritz von Bellegarde ve Kontes Maria Friederike Auguste von Bellegarde adlı çocukları oldu... Kardeşi Friedrich August ise o dönemde Saksonya'da başarılı bir askeri kariyer sürdürdü. O doğası ve görünümü itibariyle babasına benziyordu. Uzun boylu, gösterişli ve babası gibi savurgan biriydi. Dresden sarayında “olağanüstü bir şekilde kabul gördüğü" söylenir. Rutowski, 1728 yılında I. Friedrich Wilhelm'in ziyareti üzerine August’un isteği ile Dresden'de Prusya hizmetlerine girdi. Kendisine bir Piyade Alayı (“Rutowski”) verildi ve Kralın takdirlerini kazandı. Rutowski bilhassa askerlerine bizatihi eğitim vermekten oldukça hoşlanıyordu. Rutowski'nin kariyeri, üvey kardeşi yeni Kral III. August döneminde de devam etti. Savaş sanatını öğrenmek üzere 1734 yılında Savoylu Prens Eugen'in komutası altında bulunan Ren’deki İmparatorluk birliklerine katıldı. Fransa'nın askeri zirvesinde ise Rutowski'nin üvey kardeşi, Sax Mareşali Maurice (Moritz) bulunuyordu. Rutowski hiçbir zaman başkumandan olan üvey kardeşinin gölgesinden çıkamasa da, üvey kardeşler arasında iyi ve samimi bir ilişkinin hâkim olduğu varsayılır. Bu, belki de erken yaşta birlikte edinilen eğitimden kaynaklanmıştır. Rutowski, 1737 yılında 8 bin kişilik Saksonya savaş birliğinin kumandanlığını aldı ve Rus-Habsburg Türk Savaşı'nda Habsburg birliklerinin yanında yer aldı ve Timok Nehri yakınlarındaki muharebede Osmanlılara karşı zafer elde etti. Rutowski, üstün başarıları sayesinde "Saksonya'nın son zamanlardaki en başarılı komutanı” olarak onurlandırıldı. Daha sonra ise Beyaz Kartal ve Aziz Heinrich nişanlarını aldı.
·
517 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.