Toprak kır başlı isyan çığlığıyla
Ayağıma dolandı
Çıplak ayaklarım oysaki
Merhametine sığınmış da
Öyle sokuluvermişti
Ah Hele bu Bilal taşı göğsüme
Köle kaygılarından sonra kondu
O vakte kadar saymayı bilirdim
Gülmeyi unuttuğum alaca vakit
Hilalin gölgesinde başladı
Zulme aşeren sayıklamalarım
Sanki o gece, tenim kırbaç
Ve çatladıkça etimi yiyen o
Kanter acıyı hasretle diledi
Böyle olur muydum bana kalsa
Çoban yıldızının göğe çakıldığı
Ey beni benden söken saat
Ey akılbulayan Ey kan dileyen
Ey eceli nehr-i saadet eyleyen
Bir ve tek idi akan zaman
Doğdum, sonra çocuktum
Gençliğimde boğulup
Kor alevleri tavsayıp soğuduğum
Ve nihayet
Anivahainaib kaybolduğum
Kör hecelerin kavçakan aydınlığına
Zifrü bir karanlık içinde
Savrulararak yönsüz
Bir düşle! göçmektedir, Allı turna
Gecesi deniz üstünden geçerken
Yıldızları rehber edinir de
Çökmüştür usturlabına hadsiz bulut
Soğuk çarpar yağmur döver
Yıldırım aydınlığına muhtaçtır
Kör hece çavkını gibi
Bilir ki gitmez bulut
ister ki çaksın şimşek
Bulsun yolunu, ayırıp yeri göğü
Patlar ışık, kudurur fırtına
Allı Turnada şimşeğe dua
Bilal taşı göğsüme bas
İnlet ve sayıklat
Yetse gücüm haykıracağım
Ey bir beden olmayı dilediğim
Beni yükselten Muallak nur