Gönderi

496 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
"𝕭𝖎𝖑𝖌𝖎𝖓𝖎𝖓 𝖍𝖊𝖗 𝖟𝖆𝖒𝖆𝖓 𝖙𝖊𝖍𝖑𝖎𝖐𝖊 𝖞𝖆𝖗𝖆𝖙𝖒𝖆 𝖕𝖔𝖙𝖆𝖓𝖘𝖎𝖞𝖊𝖑𝖎 𝖛𝖆𝖗𝖉ı𝖗. 𝕭𝖚𝖙𝖚𝖓 𝖐ı𝖑ı𝖈𝖑𝖆𝖗𝖉𝖆𝖓 𝖞𝖆 𝖉𝖆 𝖇𝖚𝖞𝖚𝖑𝖊𝖗𝖉𝖊𝖓 𝖉𝖆𝖍𝖆 𝖌𝖚𝖈𝖑𝖚 𝖇𝖎𝖗 𝖘𝖎𝖑𝖆𝖍𝖙ı𝖗." "Dikenlerin Büyüsü", Margaret Rogerson'ın Türkçeye çevrilen ilk ve en azından şimdilik tek kitabı -uzun süre tek kalacağını sanmıyorum ama. Uzun süredir okumak istediğim, yurt dışında gördükçe çevrilsin diye beklediğim ama çevrildikten sonra da okumayı bir şekilde ertlediğim ve süreç içinde beklentilerimi düşürdüğüm bir kitaptı. İyi ki öyle de olmuş çünkü kitabı oldukça fazla sevdim. Öncelikle fantastik kitap yazmaktan daha zor bir şey varsa sanırım o da bir seri değil de tek kitap yazmaktır. Özellikle yepyeni bir evren kurulup daha önce yapılmamış bir sistem inşa edildiyse yazar tarafından, hem bunları okuyucuya anlatmak hem karakterleri tanıtmak hem de doyurucu ve tatmin edici bir kurguyla olayları yürütmek bana kalırsa oldukça güç. Ama yazarımız bence bunun üstünden en iyi şekilde gelenlerden olmuş. Gayet sevdiğim tek kitaplık fantastik eserlerde bile bir şeyler illa yanlış hissettirse de bu kitapta neredeyse öyle bir şeye rastlamadım. Kısaca konusundan bahsederek incelememi genişletmek istiyorum. Ana karakterimiz Elizabeth, yetimlerin 13 yaşına geldiklerinde kütüphaneci çırağı olduğu bir ülkede doğduğundan beri kütüphanede yetiştirilen tek kütüphaneci çırağı. Yaşıtlarından uzakta, kütüphanenin müdiresi ve kitaplarla birlikte büyümüş yalnızca. Tabii bu ülkede kitaplar bizim bildiğimiz gibi değil, geneli tehlike derecelerine göre sınıflandırılmış kara büyü kitapları. Bu kitapların kendileri de büyülü, konuşuyorlar, hareket ediyorlar ve bir sürü meziyetleri var. Bu kitapların bitleri bile fare boyutlarında. Ve üst seviye tehlikeli kitaplar hasar gördüklerinde sihrişer denilen canavarlara dönüşüp önlerine çıkana saldırıyorlar. Bu tarz tehlikeli durumları savuşturmak için muhafızlar var ve Elizabeth de onlardan biri olmak istiyor. Büyürken hep iblis ve iblislerden büyü güçlerini kazanan büyücülerle ilgili kötü hikayeler dinlemiş olan Elizabeth ve tek arkadaşı Kathrin, kütüphanelerine gelen Sihirzade -üst düzey bir büyücü sınıfı- Thorn'u (Diken) görünce anlatılanların doğruluğundan -büyücüler yetim kanı içer, bakireleri yer, kurbağa bacağından iksir yaparlar vb.- şüphe etmeye başlıyor. Ardından bir gece sadece kendisini etkilemeyen bir uyku büyüsünden çıkıp Gözler Kitabı'nın sihrişere dönüştüğünü görüyor ve onu öldürülen müdiresinin Şeytandeşen adlı kılıcıyla yok ediyor. Ama kütüpheneye, kitaba ve müdireye yapılan saldırının suçu da kendisinin üstüne kalıyor. Kendisini yargılanmak üzere büyücülerin konseyine götürecek kişi de bir kez gördüğü Sihirzade Nathaniel Thorn'dur. İkisi ve Nathaniel'ın iblis hizmetlisi Silas birlikte bir yolculuğa başlıyorlar, başka kütüphanelerde de benzer sabotajların yaşanmasıyla ve Elizabeth'in kendisinin farklı olduğunu anlamasıyla bazı büyük sırlarla başbaşa kalıyorlar diyerek burada kesebilirim sanırım. Öncelikle konusu ve kurgunun derinliği tek kitaptan olan beklentimi fazlasıyla karşıladı. Büyü sistemi ve kitapların büyülü oluşu çok hoşuma gitti ve bana orijinal geldi. Ayrıca kitapta fantastiğe fazlasıyla doydum. Okuması bu yüzden çok keyifliydi. Yazar aynı anda hem her şeyi açıklığa kavuşturarak anlatımlarda bulunmuş hem yerli yerinde ve yeterli betimlemelere girişmiş hem de bir şekilde kitap çok akıcı ve hareketliydi. Yazarın dili ve anlatımı tarihi bir gençlik-fantastik kitabından beklediğim şekildeydi. Karakterlerin hepsi de gayet iyi ve yeterliydi. Kötü adam belki biraz basitti benim gözümde ama daha fazla dallanıp budaklanılacak olursa bir kitapta bitirilemezdi. Ki bana kalırsa yazar istese konuyu uzatıp birkaç kitap daha çıkartırmış. Elizabeth, Nathaniel ve Silas'a ayrı ayrı bayıldım. Elizabeth aklı başında, güçlü ve iyi bir karakterdi. Nathaniel eğlenceli, büyülü ve gönülleri fetheden bir karakterdi. Ama sanırım ben en çok Silas'ı sevdim. Bir asil iblis oluşuyla ve tarzıyla çok farklıydı. Zarafeti, sadakati, zekası, yakışıklılığı, gücü ve kısacası her şeyiyle beni kendine hayran bıraktı. Kitapla ilgili iki eksik vardı bana kalırsa. Birisi tek kitap için aşk bence çok az ve yüzeysel kalmıştı oysa hem Elizabeth hem de Nathaniel aşkı kaldırabilecek karakterlerdi. En azından bir iki tane daha romantik sahneleri olabilirdi. Bir diğeri ise biraz SPOILER gibi olabilir. Kitaplar hasar gördüklerinde sihrişere dönüşürken son sahnelerde bir sürü kitap hasar aldığı halde hiçbir şey olmadı, sanırım kurgunun en büyük hatası da buydu. Ve bana kalırsa büyük de bir hata olduğu halde okurken aldığım keyiften bunları pek de takmadım. Kitabın sonu ne kadar beklediğim ayarda bitip beni şaşırtmasa da olabilecek en mantıklı sondu. Yine tuhaf bir şekilde sevdim. Kapağı, baskısı, cildi, çevirisiyle de bence çok iyi bir iş çıkartmış Ephesus. Tadı damağımda kalan ve daha fazla olsa da okusam, dediğim bu tek kitaplık fantastik-gençlik kurgusunu türe hem yeni başlayanlara hem de tecrübeli olanlara rahatlıkla önerebilirim. Ne +18'lik bir durumu vardı ne de başka bir şey. Aksiyon düzeyi yeterliydi, karakterleri yeterliydi, yazarın anlatım tarzı ve dili çok uygun ve güzeldi, kurgusu kaliteliydi. Kısacası rahatlıkla tavsiye ederim ama tabii beklentilerinizi yine de arşa çıkarmayın. Kütüphane çırağı olayını "Hava Uyanıyor"dan sevdiyseniz bu kitap da hoşunuza gidecektir. "Badboyvari" bir erkek karakter istemiyor, bolca aşk görmesem de olur diyorsanız özellikle tavsiye ederim. Orijinal bir büyü sistemi ve sıradanın ötesinde büyü varlıklar (kitap) arıyorsanız doğru kitabın yorumunu okuyorsunuz. Hiçbir karakterin hiçbir şeyiyle mükemmel olmadığı ama sizi kızdırmayıp bir de üstüne kendilerini sevdirdiği güzel bir kitaptı kısacası...
Dikenlerin Büyüsü
Dikenlerin BüyüsüMargaret Rogerson · Ephesus Yayınları · 20211,200 okunma
·
222 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.