Geceye bir şiir bırakıyorum. Al onunla ruhunu demlendir... Bakarsın şiir, senin o eksik kalmış yanını tamamlar, kim bilir
.
.
“kanadından bir tutam rüzgâr düştü serçenin
küserek büyüdü yaprak
korkarak yandı soba
bir serçe hızla havalandığında
ayağının altında
son defa toprağı öpen bir yaprak olup titremek düştü bana
titredi ışık
sofra bezi katlandı
taze ekmek parçaları olup dağıldı kelimeler aklımda
saati kurdum
kendimi bozdum
yavaşça çürüyen bir renk seçtim koynuma almak için
uyudu kuş
rüzgâr uyudu
sobada ateş
dalda yaprak uyudu
bir kuyu daha kazdım etimde
kanayıp uyudum
yara uyudu
uyanıp güneşi göğe
kendimi sokaklara yamadım
pencere diplerinde susuz kalmış saksı çiçekleri
yollarda kırmızı ruj bulaşmış sigara izmaritleri
herkeste ne idüğü belirsiz bir keder
serçe rüzgârı unuttu
kuruttu dal özbeöz yaprağını
ağaç da dalını elbet
toprak da ağacını
bu böyle uzayıp gitti
ateş, yanmayı bildiğinden daha iyi bildi hep sönmeyi
içimde ele avuca sığmayan bir yara
ne derinleşip öldürür
ne sağalıp da güldürür
habire kanayıp durur
kalbimde bir serçe
boşluğa vurur kanadını
bir kuru dal daha ezilir ayağımın altında
bir izmarit daha
ama bunların günahı yoktur allah katında
sonrası uğul uğul rüzgâr
sonrası fırtına”