"Maksat bu zavallı halkı soymak
olduktan sonra, bunun türlü yollarını çeşitli çarelerini bulmak elbette kolay olur.
Bir öğretmen yıllarca Anadolu'nun
bir köşesinde uğraşıp çalışarak,
beş on kuruş biriktirmiş. İzin alıp
İstanbul'a doğru yola çıkmış.
Yolda bir harami ile arkadaş olmuş.
Beraber yiyip içerek at üstünde gidiyorlarmış. Zavallı öğretmen yol arkadaşının harami olduğunu bilmediği için, cebinde parası olduğunu, şehre varınca evlenip yuva kuracağını, yeni eşya alacağını anlatmış.
Harami yol arkadaşını soymaya karar vermiş, ama beraber yiyip içtikleri için doğrudan çullanıp soyamıyor, bir bahane arıyormuş.
Nihayet: "Öğretmen efendi" demiş."
ben de evleneceğim, yuva kuracağım". "İnşallah"
"Bir de oğlum olacak."
"İnşallah."
"Adını Hasso koyacağım".
"Çok güzel".
"Benim Hasso'yu sen okutursun, değil mi?"
"Elbette okuturum."
"Yaramazlık ederse, döversin."
"Ne münasebet."
"Yok, yok döversin."
"Vallah dövmem."
"Dövmez olur musun, mutlak döversin."
"Dövmem yahu."
"Ya dersine çalışmazsa, edepsizlik ederse?"
"Yine dövmem."
"Haylazlık ederse?"
"Ehhh, dövmem ama şöyle belki çırptırırım."
"Vay sen Hasso'yu döversin ha!"
Harami atlamış yol arkadaşının üstüne:
"Sen Hasso'yu döversin ha!"
diye zavallı öğretmeni bir güzel
soyup soğana çevirmiş.
İşte böyle efendim. Bizi bir kere
soymaya karar verenler, elbette ki
sebep olarak bir Hasso bulacaklardır."