Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Şehrin Çocuklarının Masalları
-------------------------------------------------------------------------------- Yunus’a Güneş terk edince gökyüzünü, ay mesken kurunca yıldızların yanına, bizimkisi önce koca köklü bir ceviz ağacının dibine güzelce yerleşir, derince bir iç çeker ve başlarmış anlatmaya. Söze, bir varmışlığın bir yokmuşluğun klişesinin ötesinde, yaşamdan terkedilenlerin izniyle başlarmış. Şehrimin sokakları der ah çekermiş. Öyle bir şehir ki kuşlar yüzer balıklar da uçarmış. Ağaçlar pamuktan bulutlar da şekerdenmiş. Dillere destan görkemli mi görkemli bir şelaleden söz edermiş şehrin çocukları, dediklerine göre çikolatadanmış ve çok da tatlıymış, hastayı iyileştiren bir şifacıymış. Anlayacağınız öyle allı pullu bir şehirmiş ki Barış abileri bile imrenirmiş. Ha işte o sokaktan bir çocuk geçermiş üstelik, her gece. Bu çocuk ki kara gözlerini gölgelermiş kirpikleri. Ah o kirpikler, kuşlar konar masallar okur, sonra alnından öpermiş. Uykular gözlerinde bir inci gibi akınca da uzak ülkelere yelken açarmış o kirpikler. Taş sokaklarda koşarmış o çocuk, her hecesine nefesi bulaşarak her gece aynı cümleyi tekrarlarmış. Yakasında gül yerine bir kağıt parçası, kağıdın kurşun izlerinde yazanlar; hükümetlerin yasasının vicdanına, doktorların hemşirelerin sessizliğine, imamların selâsına, kutsal kitapların ana yüreğine, teleskopların ve mikroskopların ucundaki evrenin, evrenlerin mi demeli, yok yok evrenciklerin demeli, hayır hayır evrencikciklerin köşelerini kuşatmış. Çocuk diyorduk, kara gözlü delikanlı bakışlı çocuk... Bir saçları varmış ki akıllara zarar, gençlik uykularından yorgunmuş saçları ama rengârenkmiş. Her teline gökkuşağının renklerini yerleştirmiş âdeta, rüzgâr vurdum mu da her telinden bir türkü çalınırmış. Gözlerinin parıltısı korsanların denizlerde kaybettikleri hazineleri bulacak kadar veya karanlık mağaralarda kırk haramileri ele verecek kadar ışıltılıymış. Ve sonunda kavuşmuş vuslatına. Kocaman bir saat kulesinin yamacında gözleri kulenin ihtişamına hayran. Koşmaktan yorulmuş soluğu resmen savaş ilan etmiş nefesine. Göğsünde bir acı. Tırmanmış, tırmanmış, tırmanmış. Bulutlara komşu olurken akrep ve yelkovan, onların yanına oturmuş tepeden izlemiş şehrini, derin bir sessizlik. Sonra yakasındaki kâğıdı eline almış kıvırmış kıvırmış ve fiyakalı bir uçak yapmış. Fırlatmış şehrinin en sevdiği çiçeklerinin üzerine; kâğıt açılmış, harfler dökülmüş. Saçları türküler söylerken o, nefesinden ayıkladığı heceleri toplamış ve haykırmış; "Akıyor, akıyor ve acıyor kavramlardan münezzeh zamanım" ve işte o ân. Saat durmuş. Sular çekilmiş. Yıldızlar düşmüş. Gökyüzünün balıkları, yeryüzünün kuşları ölmüş. Terkediliyor, unutuluyor ve yıkılıyor şehir. Yıkıntıların arasından toprak akıyor, annelerin gözyaşlarıyla sulanıyor. En sevdiği tahtadan atı değil tahtadan tabutu yanındaki. Ne saçlarında türküler ne kirpiklerinde kuşlar var artık. Sadece ışıl ışıl gözleri uzak ülkelere hasret. Ha işte geliyor bizimki masmavi tulumuyla, saçlarını toplamış iki yandan ama bugünlerde iyice seyrelmiş. Bana doğru geliyor, bir şey söyleyecek belli. Yeri incitmeden tane tane geliyor. Yok yok dayanamıyor bu hıza, asasına çıkıp uçarak geliyor. Bu kutsal asanın ismi, şifacıymış öyle diyor. Bu asa işi, öyle hafife alınacak bir iş değil, baylar bayanlar. Çocuklar bir biner asalarına, yarış pistine döner bu hastane koridorları. Hemşireler serum dediğinde, sihri bozuluyormuş kutsal asaların, bizim çocuklar da bu işe bozuluyor tabii. Geldi bizimki. Gülüyor ve tüm dünya barış ilan ediyor. Gözlerimin içine bakıyor. “Ne olur”, diyor. “Bir tanecik, sadece bir tanecik çikolata yiyebilir miyim?” Olumsuz cevabım karşısında, tüm dünya tekrardan savaş ilan ediyor. Kaşlarını çatıp, benim şehrimin çocukları diyor. Ve terk ediyor. (Ve şimdi ölüm belgesinin arasına sıkıştırdım en sevdiği çikolatayı.) Bu çocuktu giden omuzların üzerinde, beşikte değil de tabutta sallanıyordu yavrucak. İşte o zaman alnına öpücük konduran kuşlar saçılan harfleri toplamış, her hecesini toprağın üzerindeki çiçeklerin boynuna asmış. Çikolata kokusu sinmiş çiçeklere.
··
1.529 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.