Gönderi

200 syf.
·
Not rated
Okumaya başladığımda bariz tatminsizlik hissi vardı içimde. Ne gibi bir beklentinin içindeydim bilmiyorum ama yine de devam ettim. Madrigallerin geneli ölüm, alev, güzellik ve göz kelimeleri üzerine kurulmuş. Vücudun diğer organlarını es geçip gözün üzerinde durması dikkatimi çekti. Acaba bir kadında en etkileyici bulduğu yer gözleri miydi, bilmem ama Davut heykelinde de gözlerin derinlemesine ve ustalıkla işlenmesi Michelangelo’nun gözlere farklı ve fazla anlam yüklediğini düşündürüyor bende. Dertlerinden bu kadar yakınması, dertlerinin onu ölümüne götürdüğünü devamlı dillendirmesi ve sevdiği kadın tarafından bunların görülmesini istemesi önce bana çokça dramatik, bir bakımdan gerçekçi ve kabullenmesi cesurca geldi. Fakat ajitasyonun ötesinde anlatmak istediği şeye kulak verince Michelangelo bana şunu söyledi:” Ruhum ki hem korkuyor hem aşık.” Michelangelo’nun korktuğu başına gelmiş bir nevi. Yaşlanmış, o eski güzelliğini kendince yitirmiş. Kendi sanat eserleri doğaya üstün gelip bozunmadan geleceğe adımını atmışken kendisi yenik düşmüş, ihtiyarlamış. Bu sebeple sevdiği kadının veya kadınların ona birçok bakımdan üstün geldiğine inanıyor. Hem erdemin peşinde hem de güzelliğin. Arzuları ona acı veriyor. Belki de bahsetmekten bıkmadığı; sonelerinde, yazıtlarında durmadan tekrarladığı eceli Aşk’tı. Cecchino dei Bracci üzerine yazdığı yazıtlar epey fazla. Çok araştırmadım, bulduklarım da öyle çok değil: Bracci, Michelangelo’nun öğrencisi ve 16 yaşında vefat etmiş. Gerçekten de onun çok yetenekli olduğuna inanıyor Michelangelo. Ve genç ölüp güzelliğini ölümün ve hayatın karşısında kaybetmediği için kıskanıyor gibi. Dediğimin uydurma yanı da olsa gerçek bir şey var. O da gerçekten ona çok bağlı hem de sevgiyle. Onun için güzelliğin tanımı ne bilmiyorum. Belki benim anlayabileceğim bir dilde değil. Onun anladığı dilde her sevgi birer aldatmaca. Yine de hayatını aşka, güzelliğe bunların verdiği acıya adamaktan pişmanlık duymuyor. İçinde sevdiği kadına karşı büyük bir öfke ve aynı zamanda bir hayranlık var. Onun elinden acı da gelse huzur da gelse bundan mutluluk duyar gibi. Sanırım buna aşk diyorlar. Karar veremiyorum. Yaşlanıp da eski diriliğini kaybettiği için mi güzellik ve kadın kavramını kafasında böylesine güzel ve yüce kılıyor? Yoksa her şeye rağmen sevmek yönü ağır bastığından mı? Bazen kendisinin çoktan öldüğünden, bazen ölüp ölüp dirildiğinden bazen de ölmek üzere olduğumdan bahsediyor. Kendini ölüme epey yakın bulduğu kesin. Sayfa 61’de “ Ölümün kendisi değil ama ölümün korkusu beni esirgeyip kurtarır.” diyor. Ölmek arzusunu okura bu kadar hissettirmişken böyle düşünmesinden anladığım şu: Ölümden ölesiye korkuyor fakat ölmek düşüncesinin etrafındaki insanlar tarafından önemsenecek olması onun avuntusu gibi. Ölüme yaklaştığını düşünerek ahiret inancını da canlandırmış. Tanrı huzurunda çabalaması gerektiğine inanıyor. Ölmeden önce işlediği günahlardan pişman fakat yine de kendini yapması gerektiğine inandığı şeye, ibadete zorlamıyor. Bu zaten birçok insanın yaşlandıkça edindiği düşünceler değil mi? Yaşlılık başa gelip de çekilmez bir hâle bürünen çirkin bir şey mi? Korkutucu. Michelangelo kafamı ustaca çok karıştırdı. Kitabın sonuna doğru ilerledikçe zaten bu adamın bilgisinin derinliğini de görüyorsun. Bazen öyle şeyler söylüyor ki önce kendimi sorguya çekiyorum, arkasından darağacına götürüyorum. Evet, bana göre fazla romantik ve acısını dillendirmeyi fazla seviyor olabilir ama korkularıyla cesurca yüzleşiyor. Bunun getirdiği acının farkında ve pişman olmadan söylemesi gerekeni söylüyor. Bu kitabın benim için en büyük güzelliği burda. Hem çeviri çok iyiydi hem de sonelere verilen adlar. Baştaki tatminsizlik yerini hoşnutluğa bıraktı.:)
Cennetin Anahtarları
Cennetin AnahtarlarıMichelangelo · İş Bankası Kültür Yayınları · 2015241 okunma
·
248 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.