Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

166 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
İnsanın Anlam Arayışı Kitabı Üzerine Bir Deneme
Kitap öncelikle Viktor E. Frankl’ın Nazi kampı anıları üzerinden bir anlam sunmaktadır. Kitabın içinde zor şartlarda bile anlam bulma çabası örnekleri olmasa ızdırabın ve acının bizlere bir şeyler katacağına inanmayabilirdik. İnsanın psikolojik ve fiziksel dayanıklılık sınırlarının aslında ne kadar yüksek olduğunu fark etmemize yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Kitapta verdiği bir örnekte şöyle diyordu: “ Dişlerimizi temizleyemiyorduk ve hem buna hem de ağır vitamin yetmezliğine karşın diş etlerimiz eskisinden daha sağlıklıydı”. Kitaptaki anlatılanları da baz alarak şunu söyleyebilirim ki hayatımız bir olasılıklar kümesinden oluşmaktadır. Bu kümede tahmin edemediğimiz kadar seçenek, olasılık vardır. Bu yüzden de her seçim başka bir seçenekten vazgeçiştir. Aynı zamanda bu kümenin içinde sadece insanı mutlu eden olasılıklar bulunmamaktadır. Bunun yanında insanı üzecek, ızdırap verecek olasılıklarda mevcuttur. Genelde biz insanlar güzel olasılıkların güzel sonuçlarını severiz ve hep onların başımıza gelmesini isteriz. Ama her zaman bu isteğimiz gerçekleşmez. Mesela Nazi toplama kampına gitmek gibi. Peki hayatımıza her zaman olumlu olasılıklar mı olumlu sonuçlar getirir? Aslında acı ve ızdırap içinde de bizler kazanımlar elde edebiliriz. Hatta bu kazanımların yanında hayatın anlamını keşfedebiliriz. Frankl’ e göre hayatın anlamı kişiden kişiye değişir ve bununla da kalmaz o kişi için yaşadığı koşullara göre hayatın anlamı değişmeye devam eder. Bu yüzden tek bir hayatın mucizevi anlamından bahsetmek doğru olmaz. Hayatın anlamını bulabilmek içinde kendimizi gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Bunu da tek başımıza yapmamızdan çok, diğer insanlarla bir etkileşim halinde olmamız ile başarabiliriz. Izdırap ve acı içindeki durumlarda süreç üzerinde bir etkimiz yoksa bile ızdıraba karşı tutumuzu belirlemek bizim elimizde. Tıpkı toplama kamplarımdaki tutsaklar gibi. Bazı mahkumlar intihar etmeye çalışırken bazı mahkumlar ise pes etmeyip hayatta kalmak için mücadelesini sonuna kadar vermiş olması örnek verilebilir. Ya da kitapta ki bir diğer örneğe bakacak olursak boynundan hasar alan bir genç felç olur ve vücudunu hareket ettirmez. Ama gelen bu ızdıraptan dolayı sürekli ağlamayı ve suçlamayı bir kenara bırakır ve ağzındaki bir çubukla klavyeyi kullanarak yazı yazmayı tercih etmiştir. Hatta özel bir telefon sayesinde üniversiteden birkaç ders alabiliyor. Tam tersi bir şekilde felç kaldığı için her gün kaderine lanet edip ölene kadar mutsuz depresif bir şekilde hayatını geçirebilirdi. Ama o genç hayatın olasılıklar kümesinden gelen ızdırabı kabul etti ve burada ki anlamı aramaya çalıştı. Değiştiremediğimiz ızdırap dolu bir hayatın içinde yapmamız gereken ilk şey acı ve ızdırabın da bu hayat dahilinde olduğunu kabul etmemizdir. Her ne kadar günümüzde acılar sanki olmaması gereken bir şeymiş gibi gösterilse de acı doğanın döngüsünde defalarca karşımıza çıkabilecek bir olgudur. İkinci olarak bu ızdırabın içinde bir anlam bulabileceğimizi kabul etmemiz ve bu konu üzerine çalışmamız gerekmektedir. Üçüncüsü ne kadar zor olsa da bir hedef belirleyip o hedef doğrultusunda harekete geçmektir. Bu sayede ızdırap içinde de olsak hayatın anlamını bulmaya bir adım daha yaklaşırız. Kitabın yazarı o kadar zor şartlarda bile hareket etmeye devam etmeye çalışmıştır. Esir kapında elinden alınan kitap taslağını tekrar yazmaya çalışmıştır. Etrafta bulduğu kağıt parçalarına not almıştır. Zihninde kitabına yazacaklarını tekrar tekrar düşünmüştür. Bazı mahkumlar ise dışkılar içinde yatarak bir SS subayının onu öldüreceği günü beklemiş. Hayatımın bazı kesitleri acı içinde ızdırap içinde geçebilir. Sürekli birilerini ya da hayatı suçlayıp kendimize sürekli acımaktansa var olan durumu değiştiremesek de tutumuzu değiştirerek hayatımızın anlamını bulabileceğimizi yinelemek isterim. Son olarak acının ve ızdırabın da hayatımızda olacağını unutmamalıyız. Bu noktada bizlere düşen eğer o an geldiğinde o acı veren durumu ortadan kaldırabiliyorsak kaldırmamız. Eğer ki acı veren durum ortadan kaldıracak gücümüz yoksa da o noktadan sonra kendini gerçekleştirmek adına neler yapabileceğimizi bulmamız gerekmektedir. Durağan bir noktadansa seçtiğimiz hedef için hareket halinde bulunmamız daha önemlidir. Unutulmamalıdır ki bizim olaya karşı tavrımızı dışsal etkenler değil kendi içsel süreçlerimiz karar verir. Frankl, V. E. (2022). İnsanın Anlam Arayışı, İstanbul: Okuyan Us Yayınevi
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl · Okuyan Us Yayın · 202335,7bin okunma
·
219 görüntüleme
Gamax okurunun profil resmi
Inceleme de, yorum da çok güzeldi. Teşekkürler ikinize de. 🙏🏻 Ben bahsi geçen mevzuyu "dünyada ağlamak ya da ağlamamak" diye tanımlıyorum kısaca . Olumsuz şeyler mutlaka olacak hatta olmalı ki, hem olumluların kıymetini bilelim, hem de bizi olumsuzluklar daha güçlü kılsın. Şiddetli rüzgarın olduğu yerde ayaklarımı daha sıkı basmayı öğrenirim, yoksa bu yetenekten bir ömür boyu mahrum kalırım. Tabi ağlamayı, karamsarlığa kapılmayı, pes etmeyi, kaderime, dünyaya ve yaşama küsmeyi tercih etmiyorsam. Ağlamak ya da ağlamamak, işte budur bütün mesele... 😃
Yüksel Yüksel okurunun profil resmi
Bu incelemeyi okurken bir çok şey geldi aklıma. İlki " Amor fati " - kaderini sev - diyen Nietzche, çene kanserine yakalandığı 1923 ten ölümüne kadar geçen 16 yıl boyunca 33 ameliyat geçirdiği halde yılmadan çalışan Freud ve birde Dostoyevski tabii ki. Hayranım bu ruhlara. İntihar edip gitmek cesaretmiş gibi gelir ama sanki yaşamak hele acılar içindeyken kaçınılmaz sonu öteleyebilmek, hayata tutunmaya çalışmak, belki kimine göre ahmaklık ama kesinlikle asıl cesaret yaşamak. Hem de acılara rağmen. Mushafta bir hitap vardır, cennetliklere ; " razı olmuş ve razı olunmuş olarak cennete gir ". Eskilerin bir sözü vardır " Lutfun da hoş kahrın da hoş ". Hoşlanmayacağı, arzu etmeyeceği musibetlere uğradığında ,o kahr'a , hoş diyebilmek , ancak yüce ruhların işi. Aklıma gelenlerden biri de gene Mushaftaki Asr suresindeki Sabrı tavsiye etmek yani başına ne gelirse gelsin güçlü ol yılma ve meydan oku hayata ve dosdoğru bir şekilde yürümeye devam et. Sözümü Yaşar Kemal'in şu cümleleri ile noktalayayım. " çapa hastanesinin yoğun bakım servisinde yatan 50 yıllık hayat arkadaşı tilda kemal'i ziyarete giden yaşar kemal, şu sözlerle uğurluyordu onu: " tildacığım, sevgilim sana teşekkür ederim. yaşadığımız bu hayat için sana teşekkür ederim sevgilim. korkma! sakın korkma! biz namuslu yaşadık tilda. iyi insanlar olduk..." ve: " bir karanlıktan bir karanlığa gidiyoruz ama iyi ki geldik şu dünyaya. ya görmeseydik bu dünyayı, bu güzelliği, bu ışığı, bu aydınlığı ya görmeseydik? yüz binlerce yıl görmedik buradakiler, hiçbirimiz; bu dünyayı, bu evreni, değil mi? bir defa gelmişiz. öyle bir talih ki bu. iyi ki geldik be! bana gelince ben, ışığın destancısıyım, ışığın türkücüsüyüm. ben iyi ki geldik diyenlerden biriyim."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.