Gönderi

Evrende her şey alma-verme dengesi üzerine kurulmuştur diyoruz ya, aslında burada bir denge değil, dengesizlik vardır. Buradaki dengesizlik de aslında Allah'ın bizim adımıza kullandığı pozitif bir ayrımcılıktan kaynaklanır. Yani Allah, bizim ona verdiğimiz şey ne kadarsa tam olarak o kadarlık karşılığını bize vermez, burada bir denge yoktur. Biz ona ne kadar verirsek, o bize kat kat fazlası ile bunu geri verir. Buradaki alma ve verme dengesizliğinde ise onun merhameti vardır. Bu nedenle en büyük yatırım aslında her zaman "vermektir." İstanbul Karaköy'de Osmanlı'dan kalan ve sonra müze haline getirilmiş olan bir bankanın mermer duvarlarına şöyle bir yazı işlenmiştir: "Aldıkların başkasına aittir, ancak verdiklerin daima senindir." Hızımı alamayıp bu yazının peşine şu hikayeyi tekrar eklemek istiyorum. Zengin bir adama nasıl bu kadar zengin olduğunu sorulunca o da; "Allah'la yarışa girdim." demiş. Dinleyenler bunu duyar duymaz ardı ardına tövbe çekmişler. Zengin adam anlatmaya devam etmiş; "O bana rızık verdi, ben de bu rızkı başkasına dağıttım. O verdi, ben dağıttım. O verdi ben dağıttım." "Tabii" demiş, "Allah'la yarış edilir mi? Ona yetişemedim, yarışı o kazandı ben de böylece zengin oldum." demiş. Şüphesiz ki, o çok merhametli ve cömerttir. Bir şey verirken, acaba karşılığını alır mıyım gibi bir şüphe aslında O'nun rızkından şüphe duymak anlamına gelir. Hayatta yalnızca maddi şeyler değil, emek verirsiniz, sevgi verirsiniz, aşk verirsiniz. Ve bunların karşılığını da fazlasıyla alırsınız. "Ben çok verdim ama hiç karşılığını alamadım." diyecek olanlara ben de şunu peşinen vereyim o halde; Acele etmeyin, ilahi sistemde günü geçmiş çek bulamazsınız. Zamanı geldiğinde verdiklerinizi fazlasıyla alırsınız. (Alıntıdır.)
·
65 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.