Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

🗣️ Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Yapması Gerekenler Her alanda gelişen Asya güçleri Rusya ve Çin dayatmacı batı emperyalizmine karşı haklı savaşlarını insanlık yararına kazanacaktır. Irak ve Suriye'de, Karadeniz'de, Ege'de ve Gürcistan dahil tüm etrafımızda bilinçli kuyu kazan Amerika iç taşeronları sayesinde bugüne kadar istediği gibi ülkemizde at oynattılar. Türkiye Cumhuriyeti bu konjonktürü çok iyi kullanması gerekirken son yirmi yılda tüm komşu ülkeler ile sıfır sorunlu ilişkilerimizi sırf sorun haline getirmiş, özelleştirme ile ekonomiyi talan ettirmiş, işgalci ve yerli işbirlikçi şirketlere halkı adeta serbest piyasa ekonomisi ile soyduran bir zihniyetin yönettiği ülkemiz yeni dünya düzeninde nasıl yer alacağı içimizde ki karşıklıklar sebebiyle belirsizliğini koruyor. Rusya ve Çin'i nasıl karaya iterek durdurmak isteyen Amerika Türkiye Cumhuriyeti'nin de karaya itilerek ve orta asya ile bağları koparılarak durdurulmak isteniyor. Bu durumlar karşısında kaçınılmaz aşağıda ki kararları alacak ve kararlılık ile uygulayacak bir yönetime ülke ivedi teslim edilmelidir. ✓ İlk önce emperyalizmin ülkemizde ki sömürge gücünün etkinliğini kıracak kamulaştırma yapacak bir yönetim iradesine ihtiyacımız vardır. Aksi takdirde topraklarımızı parsel parsel kupon arazi gibi satanlar farklı bir işgale doğru ülkemizi sürüklemektedirler. Devletin tek bir hazinesi var, o da adalettir. Devletin hazinesine akması gereken kaynakları ayrıcalıklı sınıfların cebine aktarıldığı müddetçe adalet kalmadığından hazinesi olmayan bir devletin yaşama şansı ortadan kalkar. Nitekim cebi doldurulan aymazlık, sermaye artık devletler yok şirketler var diyerek bizi tehdit edecek boyutta güç elde ederek bir milli güvenlik sorunu haline gelmişlerdir. ✓ Yüzde sekseni yabancıların elinde olan ve tefecilik yoluyla sermayeye kaynak aktarma işlevi dışında faydası olmayan sömürgeci bankacılık sistemi yabancı ve özel banka faaliyetlerine son verilerek diğer bankalar kamulaştırma yoluyla üretimi finanse etmek amacıyla yeniden yapılandırma yapılarak kredi kartı ve bireysel kredi tefeciliğine son verilmelidir. ✓ Tarikat ve cemaatler kapatılmalı devletten aktarılan tüm kaynaklar kamulaştırma yoluyla halka iade edilmelidir. ✓ Osmanlı imparatorluğunun işgalinde olduğu gibi ilk posta telgraf ve telefon idaresine el koyan İngiltere'nin yaptığının benzeri 2002 sonrası Türk Telekom ve cep telefonu operatörlerini satın alınarak yine iletişim gücümüze el konulmuştur. İlk yapılması gereken kamulaştırma bankacılık sonrası bu sektörde olmalıdır. ✓ Tüpraş gibi enerji devi bir kurum İngiliz ve işbirlikçilerin eline geçmiştir. Tüm enerji sektörü bankacılık, teknoloji şirketleri sonrası kamulaştırma yapılması gereken sektörlerdir. ✓ Kara topraklarımızın yarısı büyüklüğünde son yıllarda mavi vatan diye dillendirilen denizlerde vatanımız var. Türkiye Cumhuriyeti sadece 780 bin kilometre kara toprağından ibaret bir devlet değildir. Karaya itilmeyi reddetmeli buna uygun denizlerde liman sayımızı ve donanma gücünüzü artırmalıyız. Asya'nın dünyaya açılan kapısı Anadolu ve Türkiye Cumhuriyeti'dir. ✓ Musul ve Kerkük petrollerinin bulunduğu topraklar Irak ve Suriye sınırları içinde kalsa bile Türklere ait topraklar olduğu için bedeli savaş olsa bile burada asla bir çakma devlete izin verilmemelidir. Son yarım yüzyıl içinde kaybettiğimiz insanlara saygının karşılığı budur. ✓ Bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bütün dünyada tanınması için arkasında çok sağlam durulmalıdır. ✓ Mavi vatan sınırları ve doğal kaynaklarımız güvence altına alınmalıdır. ✓ Ege denizinde ki Yunanistan ile ilgili sorunlar mavi vatan sınırlarını ve doğal kaynaklarımızı koruyacak şekilde bir dış politika uygulanması, Yunanistan'ın ikinci bir hezimet yaşamaması için ciddi bir şekilde uyarılması ve haddinin bildirilmesi gerekir. ✓ Orta Asya'da bulunan Türk Devletleri ile Türk Devletler Topluluğunu Türk Birliği adı altında askeri, ekonomik, stratejik ilişkiler ile bir güce dönüştürmeli nato'dan yerli savunma sanayi sistemleri geliştirerek çıkılmalı ve Avrupa birliğine girmek gibi beyhude çaba ve amaçlardan vazgeçmeli batı ile çıkarlarımızı üstün tutan ilişkiler ile yolumuza devam etmeliyiz. Bütün bu jeopolitik hedeflere sermaye hakimiyetinde bir ekonomi, nato, atlantik şemsiyesi bağlılığı ve bağımlılığı ile ulaşmak mümkün değildir. Büyük dahi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi; ✓ Batı ile bir elimizle tokalaşırken, öbür elimiz yumruk gibi hazır tutacağız. Mustafa Kemal Atatürk'ün 89 yıl önce gördüğü gerçeği artık bizde görmek zorundayız. 1933 yılında Mısır Büyükelçisi ile yaptığı görüşmede Çankaya sırtlarında doğan güneşi göstererek söylediklerini hatırlamakta fayda var; ]•[ Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin uyanışını da öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüğüne kavuşacak daha çok kardeş millet var. Onların yeniden doğuşları, şüphesiz ki ilerleme ve refeha yönelmiş olarak gerçekleşecektir. Bu milletler bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen bunları yenecekler ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünde yok olacak ve yerlerini milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı olacaktır.*1 İşte o çağ geldi. Mustafa Kemal Atatürk'ün askerleri o devrim bilinci ile sahnedeler. Rus milleti ve Çin milleti bu yolda emin adımlarla ilerlemektedir. Biz Türkler bu yoldan çekilemeyiz. Bizim yolumuzda açıktır. Güneş hala doğudan doğmaya batıdan batmaya devam etmektedir. Biz yüzümüzü artık batan ve batıran tarafa değil doğan ve doğuran tarafa dönmek zorundayız. Mustafa Kemal Atatürk ufku büyük idealleri olan bir lider olduğu için onun yolu bugün de tek çaredir. Yaptığı devrimlere düşmanlık yaparak düşman lehine çabalar içinde olanlar ülkemizin asıl beka sorunudur. Batı'nın Türkleri Yok Etme Hedefi Şark Meselesi *2 Atatürk diyor ki: Ben halkımı bütün varlığımla, yürekten seven, onunla bir araya gelmeye, karşılıklı konuşmaya can atan bir lider oldum. Yaptığım o konuşmalardan biri de 2 Şubat 1922’de verdiğim, saatler süren İzmir nutkumdur. Söylevimde değindiğim pek çok konudan biri de Batı’nın milletimiz hakkındaki kötü zannıdır, “Şark Meselesi”dir. Bu sorunun tarihî boyutunu ortaya koydum, ne yapmamız gerektiğini açıkladım: ]•[ Yurttaşlarım! Babalarınızdan, dedelerinizden, her tanıdığımızdan işittiğiniz, kitaplarda okuduğunuz ve adına da Şark Meselesi, ‘Doğu Sorunu’ denilen bir şey vardır. Bu Doğu Sorunu’ndan doğrudan doğruya anlaşılması lazım gelen şey; Osmanlı devletinin yıkılması, tarihten, coğrafyadan, haritadan çıkarılması, silinmesi için Batı’nın duyduğu şiddetli arzudur. Çünkü Batı öyle bir zihniyet hâsıl etmişti ki, Osmanlı Devleti’ni yıkmakla, Osmanlı Devleti’ni meydana getiren aslî unsur da yani Türkler de kendiliğinden yok olmuş, yıkılmış olacaktır. Tabii bu çok esaslı olarak aldandıkları bir şeydi. Ancak, birincisinde başarılı oldu. Osmanlı Devleti’ni yıktı ve tarihe geçirdi. Fakat ikincisinde başarılı olamadı, olamaz ve olamayacaktır. Ancak bu Doğu Sorunu adı altında Osmanlı Devleti’ni ve Türk unsurunu, devletler kuran, büyük imparatorluklar yaratma kuvvet ve kudretinde bulunan Türk Milletini mutlaka mahvetmek hususunda var olan kanaat pek derindir. Bugünkü Avrupa diplomatlarının kafalarında hâsıl olmuş bir görüş de değildir. Bundan önce, çok ve çok öncekileri zamanında yerleşmiştir. Bu adeta babadan evlada irsî olarak geçen bir zihniyet, bir âdet, bir gelenek olmuştur. Onun için Batı’nın bu gelenekten vazgeçmesi, miras olarak alınmış bu zihniyeti değiştirmesi, bozması; itiraf etmek lazımdır ki, o kadar kolaylıkla mümkün olmamıştır ve olmayacaktır. Batı hâlâ bir gerçeği görmek ve itiraf etmek istemiyor: O da eski Osmanlı Devleti’nin yıkılmış olduğunu ve yeni Türkiye Devleti’nin kurulup ortaya çıktığını… Ve öyle bir Türkiye ki, kendi aslına özgü tazeliği ile, imanı ile, azmi ve kudreti ile meydana çıkmıştır. Ve bütün bu niteliklerini şimdiye kadar kendine zulmedenlere, gadredenlere karşı intikamını alabilmek için kullanacaktır. Arkadaşlar, intikamdan söz ettiğim zaman sanılmasın ki, Osmanlı Devleti’nin çeşitli devirlerinde olduğu gibi şuraya, buraya hücumlar yaparak birtakım insanların, birtakım milletlerin yurtlarına tecavüz etmek suretiyle intikam alacağız. Hayır! … Yeni Türkiye’nin ve hükümetinin ve bunu yaratan, yapan milletin bugünkü ülküsü bu değildir. Yalnız, intikamını zalimlerin zulmünü yıkıncaya kadar kalp ve vicdanından çıkarmayacaktır. Bu dünya bizim kalp ve vicdanımızda düşmanlık duygusu bırakmak istemiyorsa, bizim hakkımızdaki kalp ve vicdanında olan zulmü çıkarsın. Zulüm duygusu baki kaldıkça, intikam duygusu devam edecektir. Bir şairimiz güzel bir şey söylemiştir ki, içimizde bilenler vardır: Garbın cebini zalimi affetmedim seni /Türküm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi. İşte arkadaşlar, tek bir kişi kalsak bile düşmanlarımızın kalbinden zulmü çıkaracağız. Ve o zaman diyeceğiz ki, bizim de kalbimizde intikam kalmamıştır. Prensibimiz işte bu olacaktır. Ancak öyle görünüyor ki, daha çok uzun zaman Batı’dan bize dost olmayacak gibidir. Bununla birlikte ilişkilerimizi kesmeyeceğiz; şu şartla ki, bir elimizle tokalaşırken, öbür elimizi yumruk olarak hazır tutacağız. Son söz; Osmanlı imparatorluğu zamanında olduğu gibi asıl mesele Türkleri yok etmektir. ✓ Anadolu'da Türk geçilemez. Çanakkale Türkler sayesinde geçilemedi, Türkiye Cumhuriyeti Türkler sayesinde yıkılmaktan kurtulacak. ] Önder KARAÇAY [ *1- Dünya gazetesinin 20.12.1954 tarihli sayısından alınmıştır. *2- Prof Dr. Cihan Dura'nın Ataname adlı kitabından alınmıştır.
·
466 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.