Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

352 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
kötü yorumları haketmediğini düşündüğüm giriş kitabı
serinin ilk kitabını bitirdim az önce. düşüncelerim tazeyken hemen bilgisayarın başına geçtim. Bin Parça Sen kitabı beklentilerimin çok, çok üstündeydi diyebilirim :) öncelikle serinin ilk kitabına aşşırı düşük bir beklentiyle başladığımı söylemek istiyorum. hakkında yapılan incelemeler beni kitaba ön yargıyla başlatmaya yetti. gerilimli, karmaşık ve çok fazla kafa yormam gereken kitapları sevmediğim için arka yazı da son kalan ilgimin kaybolmasına neden olmuştu. neyse, böyle böyle sıkıla sıkıla başladım kitaba. düşüncelerim (spoilersız): ilk bölümlerde çok çok çok sıkıldım. asla sarmadı yani hatta "yarım bıraktım" olarak işaretlemeye hazırdım kitabı. sanırım ilk defa 50'li sayfalarda dikkatimi çekmeye başladı. ama tam olarak kitaba, Rusya'da geçen kısımlarda ısındım diyebilirim, daha ilerlerdeki kısımlarda yani. sonrasında zaten olayların gidişatı, karakterlerin tanıtımları, her şeyin birbiriyle bağlantılı olması kitabı birkaç günde bitirmemi sağladı. kitaba bu kadar soğuk başladığımdan dolayı olsa gerek, sonrasında aramızdaki buzlar hemen eridi ve kitabın konsunu ve gidişatını çok sevmeye başladım. asla anlamadım neden bu kadar kötü yorum aldığını. diğer her şey hakkında düşüncelerim (spoilerlı): öncelikle söylemek istiyorum, Theo harcandı. bunu ilk yazmam gerekiyordu çünkü çok hakkının yendiğini düşünüyorum. Marguerite (kısaca Meg) karakterini ne yalan söyleyim, sevdim ben. biraz kendimi anımsattı sanırım. ailemin sanatçısı ben değilim ama kendimi ailemden daha farklı hissettiğim zamanlar olmuştur onun gibi. Theo ile Ateşkuşu'nu kullanarak Paul'un peşinden giderken, Meg'e çok sinirlendim çünkü hâlâ onunla yüzleşemiyordu. kitabın başında bağırdım bir iki kere "ADAM SENİN BABANI ÖLDÜRDÜ HÂLÂ NEYİN TEREDDÜTÜNDESİN SEN?" diye. zaten Paul masum çıktı o ayrı konu. ayrıca Meg'in Paul'u gördüğü anda Theo'yu silip atması çok bencilceydi (her ne kadar bütün bu yolculuklarda Theo, başka bir boyuttaki hali tarafın ele geçirilmiş olsa bile). ya insan teşekkür eder, sen olmasan Paul'u bulmazdım çünkü kendi başıma eyleme geçemiyorum der. ve aşk konularına girersek... şimdi ben Meg'in yerinde olsam ben de çok arada kalırdım çünkü iki -tabiri caizse- "too fine" erkek arasında (+Teğmen Markov) seçim yapmaya çalıştı. Paul'u seçmesi sorun değil ama kalbimin bir köşesinde Theo'yu seçmesini istedim. (hani olur ya bazı dizilerde de, iki tane çocuk kıza aşık olur ama bir tanesinin hayatında ondan başka kimseye aşık olma ihtimali olmadığı için kız diğerini seçmez, öyle oldu bence) bi de utanmadan Theo'ya ümit verdi kaç kere ya yazıktır günahtır. en azından Meg'in durumu izah etmesini isterdim Theo'ya neden birlikte olamayacaklarını. umarım gelecek kitaplarda olur. düşüncelerim bu şekilde. baya yazmışım ama yine de düşüncelerim tam olarak net değil. okunmaya kesinlikle değecek bir kitap bence. severek okudum, hızla ikinci kitabına başlayacağım :)
Bin Parça Sen
Bin Parça SenClaudia Gray · Pegasus Yayınları · 2017346 okunma
·
289 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.