Gönderi

479 syf.
10/10 puan verdi
Oğuz Atay'ın kitaplarını okumayı çok seviyorum. Her insanın mutlaka kitaplarında kendini bulabileceğini düşünüyorum. Oğuz Atay'ın anlatım tarzına hayranım... Bu kitabında Hikmet'in kendiyle ve Bilge'yle hesaplaşmasını anlatıyor. Hesaplaşırken bazı yerlerde emekli almay Hüsamettin Tambay var.Kurduğu cümleler o kadar anlamlı ki cümlelerin derinliğine dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. «Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, ‘Yahu insanlık öldü mü?’ diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde, ‘İnsanlık öldü mü?’ ya da ‘İnsanlık ölür mü?’ biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes, insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok. İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat, insanlık âleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir âlemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeğe başlamışlardır. Bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. İnsanlık artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar insanlığın olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıstırap çektiğini öğreneceklerdir. İnsanlığın güzel ve çekingen yüzünü ben de görür gibi oluyorum. Zavallı insanlık kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve insanlık için bir şeyler yapmağa çalışanları sevgiyle izlerdi. Bugün için insanlık ölmüşse de, onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamağa devam edecektir. İnsanlıktan paylarını alamayanlar için o zaten bir ölüydü; onun bu kadar uzun yaşamasına şaşılıyordu. Yıllarca önce küçük bir kasabada dünyaya gelen insanlık, dünya savaşlarından birinde, çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı. Bu olaydan sonra, hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan insanlık, önceki gece sabaha karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar, insanlıktan ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır. Doğru dürüst bir tahsil görmeyen ve kendi kendini yetiştiren insanlık hiç evlenmemişti. Küçük yaşta öksüz kalan insanlığa, doğru dürüst bir miras da kalmamıştı; bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca insanlık, başkalarının yardımıyla geçinmeğe çalışmıştı. İnsanlığın ölümüyle ülkemiz, boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz, insanlığın yakınlarına başsağlığı ve sonsuz sabırlar diler. Not: Merhumun cenazesi, önce, uzun yıllar yaşamış olduğu Hürriyet Caddesinden geçirilecek ve ölümüne kadar içinde barındığı Ümit apartmanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade bir törenden sonra toprağa verilecektir.» İnsanlığın ölmüş olduğunu yukarıda alıntıladığım paragrafla gözlerimizin önüne seriyor Oğuz Atay.İnsanlığımızı daha da kaybettiğimiz bu çağda bu paragrafı okumak ve bir şeylerin artık farkına varılması gerekiyor ama belki farkına varmak da artık bir şeyleri değiştiremeyecektir.Belki de usta yazar Oğuz Atay'ın dediği gibi insanlık çoktan ölmüştür,bizim de cenaze namazına gitmemiz gerekiyordur... "Haklısınız albayım.» Oturdu. «Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kaplıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: «Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım." Anlaşılmayı beklemek kadar acı bir şey yoktur fikrimce. Bazen hep anlatmak istersiniz anlamayacaklarını bile bile...İnsanlardan kaçan insanların ukala,aptal olarak görüldüğü bir dünyada anlaşılmayı beklemek epey zahmetli bir iştir. Sahi,neden kaçarız kalabalıklardan?Anlamadıkları için mi,anlamadıkları gibi dalga geçmeleri yüzünden mi ya da sahte yüzlerinden dolayı mı?Bence hepsi ve hatta herkesin kendince nedenleri mutlaka vardır. Kalabalıkların bazılarımızı sıktığı muhakkak... "beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum" Yukarıda alıntıladığım cümleyi gerçekten çok sevdim. Usta yazar Oğuz Atay sadece anlaşılmak istedi ama anlaşılamadı,umarım biz az da olsa anlayabiliyoruzdur... Bugün bir kitap macerasının daha sonuna geldim. Boğazımda bir yumru kaldı diyebilirim. Bu kitap Oğuz Atay kitabıysa etkisinden kolay kolay çıkabileceğimi sanmıyorum, çıkıp çıkmak istemediğim de meçhul... Hoşçakalın Hikmet Benol,Hüsamettin Tambay,Nurhayat Hanım,Sevgi,Bilge ve daha niceleri... KEYİFLİ OKUMALAR
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202231.3k okunma
·
384 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.